Eski Türkiye Basketbol Federasyonu Ligler Koordinatörü Ahmet Araşan, “Yönergelerde bir takım standartlar koymuşuz ama uygulayamıyoruz. Lig kalitesi deniyor ama bir tek Abdi İpekçi'deki maçlar yakından takip ediliyor, diğerleri sanki başka ligin maçıymış muamelesi görüyor” dedi. Basketfaul sitesine konuşan Araşan önemli açıklamalar yaparken Merkez Hakem Kurulu'nu topa tuttu.
İşte Araşan'ın öne çıkan ifadeleri:
* MHK bir alem. Kuralları istediği gibi uyguluyor, sonra işler ters giderse 'hakemimiz, komiseriz ne yapsın?' deyip çıkıyorlar işin içerisinden. MHK’de müsabaka ortamları için sorumluluk yok ama yetki var, Ligler Direktörlüğünde sorumluluk var ama yetki yok, maçta yetkilisi de yok.
* Yapılan tek şey sonrasında ceza vermek, düzeltici-önleyici çalışma hiç yok. Bu sebeple 2006-2007 sezonundan itibaren dedik ki 'teknik komiser ve hakemler sahaya bakıyor, ama sadece sahayla olmuyor. Her şey önemli. Onların bakmadığı/yetişemediği alanlara da biz bakalım.' Bu sebeple lig komiserliğini kurduk.
* İlk günden itibaren bize karşı bir önyargı oluşturuldu. Sanki onlara karşı veya onların yerine bir teşkilat kuruyoruz havası yaratıldı. Aksine biz onları tamamlamak, onları da rahat ettirmek için bir teşkilat oluşturuyorduk. Maçlardan önce hakemlerle konuşup bizden ne istiyorlar nerelere kadar müdahale etmemizi istiyorlar öğreniyorduk.
* Ama özellikle Recep Ankaralı çok rahatsız oldu lig komiserliğinden. Onun ve Metin Şahin’in “sahada gezmeyecek, salonda görmeyeceğim, tribünden dışarı atın” gibi cümleler kullandığını öğrendim.
* Ankara'daki bir Telekom maçında sahaya konfeti atıldı ve maçın teknik komiseri Emin Balcı raporuna bunu yazmadı, ama lig komiseri yazdı. Konfeti kurallara aykırıydı, daha önce tribünde yaralananlar ve ceza alan takımlar olmuştu. Konfeti sert bir maddedir. Telekom maçındaki konfetiyi yazmamız büyük olay yapıldı. Ben hem eşitlik sağlansın hem de hakemlerin ve teknik komiserlerin kendini hakim sanma, disiplin kurulunun yerine koyma alışkanlıklarının önüne geçmek istiyordum.
* Onların affetme, kuralları değiştirme gibi bir yetkileri yok, uygulayıcı ve not ediciler sadece. Sen raporunu yazarsın, hakim Disiplin Kuruludur, kararı o verir.
* MHK’nin itirazları bitmiyordu. En son Metin Şahin ile bir konuşma yaptım çözmek için. Ama olmadı. Maçlarda tek yetkilinin MHK olduğunu savunuyor, gücünü kaybedeceği gibi bir kaygıyla yaklaşıyordu. Ama hem kurallara göre öyle değildir hem de anlattığım şekilde öyle olmuyordu. Aramızda gerginlik yaşandı. Bu tip tartışmalarda, ya da her fırsatta ak saçlı koca adamlar, çocuk gibi beni başkana şikayet ediyorlardı.
* Aleyhime kasıtlı hareketler de yapıldı. Aktif hakem olup aynı zamanda federasyonda çalışan bir kişinin benim e-maillerime girip özel yazışmalarımı takip ettiğine dair elimde kanıt var.
Bu kanuna göre suç aslında. Ama Başkan’ın ricası ile dava açmadım.
Federasyonda son dönemlerde yanlış giden çok şey oldu, bu sebeple tüm üst yönetimle aramızda gerginlikler oldu diyebilirim. Sonunda ayrılmak zorunda kaldım.
* Federasyon doğrusu ne ise onu yapanı tutmak istemiyor. Basketbolun çıkarından önce federasyon çıkarı geliyor. Lig komiserleri basketbolu seven iyi niyetli ve çalışkan arkadaşlardı. Bu özverili halleri rahatsız etti bazılarını.
* MHK işleyişini baştan aşağıya değiştirmeli. Nasıl olduğu belli olmayan atamalar, yüzlerce hakemin eğitiminin bir kişinin elinde olduğu bir yapı, maç sonunda sonucu etkileyen bir sürü hata. Küçük olsun benim olsun zihniyeti hüküm sürüyor. Ligler büyüdü onlar aynı kaldı. Belki Metin Şahin eleştirileri azarla bastırıyor ama bu böyle gitmez. Yönetimin tek önemsediği husus bu, kulüp eleştirilerini bastıracak bir kişi olsun. Federasyon Ortadoğu ülkelerine hakem yollandığı için kendisini başarılı sayıyor. Ama bakın bakalım üst düzey basketbol yarışmalarında diğer ülkelerin kaç hakemi var, bizim kaç hakemimiz var.
* Benden sonra Yönetim Kurulu kararlarına bakıyorum, karar verme şekillerinde 7-8 sene öncesine dönüş var. Kurallara göre değil duruma göre işleri çözmeye başladılar yeniden. Herkesi soru işaretleri içerisinde bırakan transfer kararları alıyorlar. Benim dönemimde bence kuralları delen tek olay, Jasikevicius’un Pazartesi günü transferiydi. Konu tahkimden de geri dönmeyince ben de kendimden şüpheye düştüm. Ama bugün bakınca kanaatim hala o uygulamanın doğru olmadığı yönünde.
* Takımlar arasında sorun çıkaran bir başka olay haftalık fikstürdü. Benim dönemimde fikstürü sabitledik. Yayın yoksa maç gün ve saatleri sen başından belliydi. Rica ile minnet ile iş yapma bitti ve fikstür kavgası da bitti.
* Bence Turgay Demirel bir daha aday olmayacak. Bana göre şu anda iki tane başkanlık projesi var. Bir tanesi “yerimize genç arkadaşları yetiştirmemiz lazım” söylemiyle yürütülen veliaht projesi. İkinci proje ise basketbolun dışından bir başkan seçilmesi… Yönetim kurulunun yarısı zaten geçen seçim öncesi “mecburuz” şeklinde konuşulan üyelerden oluşuyor. Basketbolun dışından bir başkanla, basketbol yönetimi kulüplerden tamamıyla kopabilir. Kulüpler veliaht başkanla, atanmış başkan arasına sıkışıp kalmamalı. Bir karar vermelidirler, önlerine ne gelirse onu kabul etmeye razı mı olacaklar, yoksa kendi yönetimlerini kendileri mi seçecekler?