A Milli Basketbol Takımımız, Avrupa Şampiyonası hazırlıkları kapsamındaki ilk turnuvada hüsran yaşadı, Slovenya macerasını 3’te 0 ile tamamladı. Ay-Yıldızlı ekibimizin aldığı sonuçlar bir yana, sergilenen performans tedirginlik yarattı
Slovenya’nın ev sahipliğinde 4-22 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Avrupa Şampiyonası’nda mücadele edecek A Milli Basketbol Takımı, ilk hazırlık turnuvasında hüsran yaşadı. Slovenya’da düzenlenen özel turnuvanın ilk günü Sırbistan’a 78-63, ikinci gün Letonya’ya 66-61 ve son olarak da ev sahibine 72-53 yenilen Ay-yıldızlı ekibimiz, özellikle hücumda büyük sıkıntı yaşadı. Peki şampiyonaya kadar olan 1 aylık sürede, bu açıklar kapanır mı?
Hazırlık sistemi!
Bormio’da takımın çok yoğun bir hazırlık dönemi geçirdiği, güç depolama çalışmalarının yorgunluk yarattığı, dolayısıyla ilk hazırlık maçlarında gerçek performansların sergilenemeyeceği doğru. Geçmişte, aynı dönemde Ruanda’ya bile yenilmişti Ay-yıldızlı ekip, 3 maçın da kaybedilmesi bu şartlarda çok önemsenmemeli. Peki ama bu şartları değiştirmek gerekmez mi? Birçok Avrupa takımının çalışmalara maçlarla başladığını, topun olmadığı kondisyon çalışmalarına fazla takılmadığını, bunun karşılığını da aldığını görüyoruz. O halde biz neden bu sisteme yönelmeyip, oyuncularımızı toptan bu kadar uzak tutuyoruz?
Tanjevic yeni mi geldi?
Milli Takım’ın ‘ilelebet’ coachu Tanjevic, 10 yıldır Türkiye’de. Dolayısıyla hangi oyuncunun neleri yapıp, yapamayacağını biliyordur diye düşünüyorum. İşte bu nedenle, sürekli oyuncuların pozisyonlarıyla oynamasına, bunun adının da ‘deneme’ konmasına anlam veremiyorum. Şampiyonaya bir ay kalmışken, yapılan denemelerin ‘fantezi’ye kaçmamasını, takım Avrupa Şampiyonası’nda hangi düzende oynayacaksa bunun uygulanmasını bekliyorum. Turgay Demirel tarafından kadro seçimi sırasında Tanjevic’e “Genç-yaşlı anlamam. Slovenya’da madalya alınmalı. Bu nedenle kim gerekiyorsa kadroya çağırın, nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynayın” mesajının verildiğini bilen birisi olarak da, asıl maçlar başladığında bu ‘şov’ların yerini doğru düzene ve isimlere bırakacağını umut ediyorum.
Oyun kurucu meselesi
Kadroda neden Kerem Tunçeri’nin bulunmadığı sorusu, tıpkı 2007’deki gibi yanıtsız kalacak, bu anlaşıldı… Gelelim eldeki guardlara. Aslında üç isim de çok yetenekli ve bu yükü taşıyabileceklerini daha önce ispat etti. Eldeki guard kadrosu, baskıyı daha fazla düşünen, tempoyu yükselten bir takımı akla getiriyor. Hatta özellikle baskı kısmı, insanı heyecanlandırıyor. Ama sahadaki uygulamalar, bunun tam tersi gözüküyor. Tanjevic’in uzun, hatta upuzun bir takım hayali hiç bitmiyor! Baskı yaparız, topu göstermeyiz dediğimiz takımlar, iki topla potamıza gidiyor, turnikeyi bırakıyor. Yani güvendiğimiz dağlara karlar yağıyor. İşin en kötüsü de oyuncuların yeni sistemdeki şaşkınlığı, isteksizliğe dönüşüyor.
Psikolojik faktörler
Bormio kampında oyuncular gayet istekliydi, çalışkandı… Ancak kondisyon çalışmalarındaki istek, sahaya da yansımalı. Zaten Türkiye dışında oynanan maçlarla ilgili sabıkası bulunan bir takımın, hazırlıkların başında böyle bir yüz ifadesinin bulunması akılları karıştırdı. Belki de Turgay Demirel’in, her şeyi bir yana bırakarak, sadece ve sadece kendi inandığını yapması, tek adamlığını devam ettirerek, yine Tanjevic’le devam kararı alması, belki de yaşanılan baskıyı daha da artırdı.
Ömer ve Ersan gelecek
NBA’de forma giyen iki oyuncumuzun takıma yeni katılacak olması, tabii ki özellikle boyalı alandaki sıkıntının azalmasını sağlayacaktır. Özellikle müthiş bir sezon geçiren Ömer Aşık’ın varlığı, rakiplerin boyalı alandaki yüzde 70’leri bulan yüzdelerini azaltacaktır. Ersan ise, hücumdaki krizi bitirmek için bir koz olabilir. Onun atacağı isabetli şutlar, devlere ilaç gibi gelir. Ancak şu unutulmasın ki, bu takımın asıl sorunu boyalı alan değil!