Sanırım Ekrem Memnun'un Galatasaray ile anlaştığını ilk kez Sinan Erdem Salonu'ndan öğrenmiştim.
Ahmet Cömert'e geçip kendisiyle konuşurken ağzından şu sözler dökülmüştü:
“Galatasaray ile yarım kalan bir işim var. Ben sarı kırmızılı camianın çocuğuyum. Yuvama gidiyorum. Ancak kadın takımının başına geçiyorsam bunun tek nedeni var, o da Avrupa şampiyonu olmak. Hedefler ben oradaysam en yukarısı olmalı, bu da Avrupa şampiyonluğudur.”
Aradan belki 2-2.5 yıl geçti ve Ekrem Memnun hedeflediği, hayal ettiği, uğruna geri döndüğü kulübünde tarihi başarıya imza attı.
Üstelik hiç geri adım atmadan…
Hiç pes etmeden…
Bütçeyi, oyuncuyu dert etmeden…
Mali sorunları, yaşananları elinin tersiyle iterek…
Adım adım tırmandı merdivenleri…
Avrupa'nın “wnba karmasını” alt ederken ortaya koyduğu coaching hamleleriyle şaşkına çevirirken Rusları amacını belli etmişti.
Elinde 6-7 kişilik rotasyonu varken her müdahelesiyle şampiyonluğun formülünü bulduğunu göstermişti.
Oyuncuların emekleri kuşkusuz çok ama çok büyük…
Ancak ortada büyük bir coach dokunuşu var.
Bunun altını kalın çizgilerle çizmek gerek.
Efes'in bir Euroleague maçında yurtdışındayken yine yan yana gelmiştik kendisiyle… O uzun otobüs yolculuğunda bana, “Oyuncu ve coachun birbirine güveni başarıyı getirir. Biri diğerinin güvenini kaybetmişse orada hiçbir hedefe yürünmez” demişti Memnun…
Işıl'ın maç sonu açıklamasını hatırlayın…
Buyrun size büyük başarının şifresi…
Tebrikler Galatasaray, tebrikler Ekrem abi…
Bir tebrik de Fenerbahçe'ye
Dile kolay…
Finale kadar namağlup geliyorsunuz… Önünüze kim gelirse gelsin yenip gidiyorsunuz.
Ve 2 yıldır Avrupa'nın zirvesinde final oynuyorsunuz.
Buna nereden bakarsanız bakın başarıdır.
O yüzden alkışlamak gerek Fenerbahçe'yi…
Tabii diğer bir yandan da neden 2 yıldır finalde kaybedildiği masaya yatırılmalı uzmanları tarafından…
Perde arkasındakiler
Kadın basketbolunda tarihi başarılar yaşadı Türkiye…
Avrupa şampiyonası finali, olimpiyatlar, Euroleague derken ülkemiz yaşamadığı gururları tattı son birkaç yılda.
Bu mutlulukları yaşarken perde arkasındaki kahramanları unutmamak gerek…
Murat Yosmaoğlu, Mihriban Oğuz, Zeynep Gül Ene, Hayri Pekergin, Serdar Gürel gibi emekçiler hiç tükenmeyen kalemleriyle yazdılar kadın basketbolunu…
Bu branşın nerelere gelebileceğini bilerek, aydınlatmaya çalıştılar babsketbolseverleri…
Ve şimdi haklı bir gurur içindedirler kuşkusuz… Yıllardır peşlerinde oldukları kadın basketbolu zirveye çıktı.
Sizlere de teşekkür bir borçtur…
CAN İŞBAKAN