Takım sporlarında taraftarların, takımı sürükleyen süper yıldızların takımdan ayrıldığı dönemlerde yerine gelen oyuncuları “eskiler” ile karşılaştırmaları ve halef selef tartışması yapması kaçınılmazdır. Bu karşılaştırmalarda da genelde beklentiler karşılanamaz. 1990’larda Efes taraftarlarının Naumoski’nin Benetton’a gittiği sene onun yerine gelen Corchiani ile yaşadığı hayal kırıklığının benzeri bu sene Ekpe Udoh – Jason Thompson örneğinde Fenerbahçe’de yaşandı.
Lauvergne’in özelliklerine ve oyun yapısına geçmeden önce iki noktayı hatırlatmak gerek.
- Joffrey Lauvergne Ekpe Udoh değil. Ondan daha kıymetli veya kıymetsiz şeklinde bir ayrımdan öte ondan farklı bir oyuncu.
- Fenerbahçe, yine piyasayı belirleyen bir takım olarak doğrudan NBA’den oyuncu getirerek vizyonunu bir kez daha ortaya koydu. Bu süreçte Bennett gibi başarısız hamleler söz konusu olsa da Fener için seviye artık EuroLeague’de diğer takımların serbest bıraktığı oyunculardan çok daha yukarıda.
Profesyonel olarak altı sene Avrupa’da basketbol oynayan ve bu süreçte Partizan’da Vujosevic tedrisatından da geçen Lauvergne 2015-2018 arasını NBA’de çeşitli takımlarda geçirdi. Son sezon ise Spurs’te Popovich ekolünde mücadele etti. NBA’den ayrılması nedeni temelde NBA’deki modern basketbolun temel gereklerinden ikisi olan ayak çabukluğuna ve atletizme sahip olmaması. Ancak EuroLeague’deki oyun alışkanlıkları ve yetenek seviyesi düşünüldüğünde işler değişiyor.
Lauvergne’in NBA öncesi kariyerine baktığımızda Chalon ve Valencia maceralarından sonra Partizan’da Milosavljevic’in sakatlığı sonrası kaptanlığı alacak kadar önemli bir oyuncuya dönüştüğünü söylemek gerek. EuroLeague 2013/14 sezonunda 11,1 sayı ve 8,6 ribaund ortalamaları tutturan Lauvergne o sezon kariyer maçlarını da temsilcilerimize (Galatasaray ve Fenerbahçe) karşı oynamıştı. Daha sonra Khimki deneyiminin ardından NBA’e yelken açtı. NBA’de genelde 10-15 dakika oynayan bir benç oyuncusu olan Lauvergne’in istatistiklerini salt ortalamalar üzerinden incelemek doğru olmaz. (NBA ortalaması 5,6 sayı ve 3,8 ribaund.) NBA istatistiklerini maç başı 36 dakika bazlı ele alırsak 14,8 sayı 10,1 ribaund ve 2,3 asist seviyesine ulaşabilen bir oyuncuyla karşı karşıya gelmiş oluruz.
Lauvergne 2.11 boyuyla hücumda pota altı ve çevresinde sırtı dönük oynayabilen ve bitirici özelliği olan bir oyuncu. Dahası son iki senedir kullanmamasına rağmen perimetrede şut tehdidi yaratma potansiyeli de var. Ayrıca Fransa milli takımında genişleyen görev tanımından anlaşılabileceği üzere gerektiğinde ekstra pas istasyonu olarak görev yapabilir. Savunmada ise gerek 2.11’lik boyu gerekse kalın vücudu ve sezgisiyle ribaundları domine eden Lauvergne, EuroLeague’in aradığı “hustle” oyunlarını yapmaya ve Vesely, Ahmet ve Melli’nin yanında oyunun iki yanında da üretime hazır. Ancak Lauvergne bir “unicorn” değil. Bu açıdan ona rakip potaya üçlük atıp, kendi çemberini bloklarla savunan bir çember koruyucu olarak bakmamak gerek. Bir başka ifadeyle ondan Udoh gibi geleni geçeni bloklamasını veya tepedeki pick&roll’lerde kısaları savunmasını beklememek gerçekçi olmaz. Fakat enerjisi ile Fener’in bu sene yaşadığı maç içi dalgalanmalara merhem olabilir. Dahası Lauvergne bir süredir Avrupa’dan uzak olmasına rağmen eski kıtadaki oyun kültürünü bilen bir oyuncu ve henüz 27 yaşında. Yani hem çok tecrübeli hem de teknik olarak bir basketbolcunun en verimli olduğu döneme yeni girmiş durumda.
Thompson sonrası taraftarların sevebileceği bir uzun olan Lauvergne’e Obradovic’in düzenine ve planlarına alışması için süre vermek gerek. Bu noktada Fener’in en büyük şansı ise Lauvergne’in son sezonu Popovich gibi tempoyu kontrol eden ve bazen Obradovic gibi iki uzunla oynayabilen bir koçla geçirmiş olması. Bu açıdan uyum süreci fazla uzun olmayabilir.
Sonuçta Fenerbahçe’nin çok iyi bir transfer yaparak takımın önemli sorunlarından birini çözdüğü kanaatindeyim. İşler yolunda gider ve kimya tutarsa Fener’in pota altı şu haliyle Avrupa’da yeniden rakipsiz hale gelebilir.
