Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumartesi günkü ‘Spor Açılımı’ toplantısında yine gündeme gelmiş Euro 2016 adaylığı…
Başbakan’ın “Nasıl kaybettik şu ev sahipliği” sorusuna başta TFF yönetimi olmak üzere futbolun sahipleri net bir yanıt verememişler doğal olarak… Elbette çıkıp “Beceremedik” diyecek halleri yok…
Başbakan’ın da aklına birden 2 ay sonra başlayacak Dünya Basketbol Şampiyonası gelmiş ve yakın çevresine, “İyi hoş da 2016 ev sahipliğini kaptırdığımız Fransa’nın elinden 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası ev sahipliğini almamış mıydık” diye dert yanmış… Ama onca kalabalığın içinde unutulmuş gitmiş bu sohbet…
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nı elinden kaptığımız Fransa’ya, 2016 Avrupa Şampiyonası’nı nasıl verdik diye ben de merak ettim. Şu sıralar ‘yasaklansın’ denen arama motoru Google’a, 2010 Türkiye yazdım ve birbirinden ilginç yazılar çıkıverdi karşıma…
Özet olarak aktarmak gerekirse; öncelikle seçimlerin yapıldığı yıl, Türkiye, topyekûn bir kampanya içindeymiş. Hem de yumurta kapıya gelince başlamamış bu çalışmalar… Yıllarca öncesinden, Amerikan Ulusal Basketbol Takımı ‘Dream Team’in Türkiye’ye davet edilişi, FIBA’nın seçici üyelerinin ülkelerine defalarca yapılan ziyaretler, hatta Dream Team İstanbul’dayken, Amerikan kafilesini koruyacak şirketin ‘kaprisleri’ dahil pek çok şeye “Evet” demiş bizimkiler ‘dereyi geçene kadar’. Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, “Küçük olsun, benim olsun” demeyip o dönemin Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, yardımcıları Yunus Akgül, Yunus Uçar ve ilgili ilgisiz tüm federasyonlarla dirsek temasına girişmiş. Ali Özsoy’u, Emir Turam’ı, Esat Yılmaer’i, Uğur Erdener’i, hatta yine o dönemin TFF yönetiminden bile ‘destek’ istemiş Basketbol Federasyonu’nun yönetim katı. Dostluğun, hatırın yetmediği yerde Ali Koç, Güler Sabancı, Tuncay Özilhan, Ferit Şahenk gibi işadamlarından, ‘ticari lobi’lerini kullanmaları rica edilmiş. O da olmayınca Başbakan’a, hatta Cumhurbaşkanı’na “Bize bir oy lazım, o da sizin telefonlarınıza bağlı” diye mesaj gönderilmiş. Demirel’le birlikte en çok da Mehmet Atalay koşturmuş sağa sola… Türkiye, uçaklarla oylamanın yapılacağı Malezya’ya akmış, FIBA üyeleri sürekli markajda tutulmuş… Sonuçta da ağustosböceğiyle karınca örneğinde olduğu gibi çalışan bizimkiler bir oy farkla hem de Fransa’ya karşı seçimi kazanıp 2010’un ev sahipliğini Türkiye’ye getirmişler… Üstelik, Fransızca konuşan Afrika ülkelerinin, Asyalıların, bir bölüm Avrupalı ve ABD’nin oyları ile…
Peki TFF ne yaptı?
Peki, daha çok yakın bir geçmişte böylesine bir zafer kazanılmışken TFF ne yaptı? Örneğin Mahmut Özgener, gidip Turgay Demirel’den ‘taktik’ aldı mı? Cenevre’ye bir futbol ordusu götürelim fikri hiç mi düşünülmedi? Şu sıralar Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü yapan Mehmet Atalay’ın kapısı çalındı mı? TMOK Başkanı Togay Bayatlı’ya, “Şu İspanyol üye ile aranız nasıl” dendi mi? Gençlik Spor Genel Müdürü Yunus Akgül’den ‘zamanında’ yararlanıldı mı? Haluk Ulusoy, Levent Bıçakcı, Selami Özdemir gibi UEFA’nın yakından tanıdığı isimlerden, Türkiye’nin hakemlik dünyasındaki en çok tanınan ismi Ahmet Çakar’dan, AIPS (Dünya Spor Yazarları Derneği) Genel Sekreteri Esat Yılmaer’den destek istendi mi? Ben biliyorum Esat Yılmaer’in, UEFA ve FIFA nezdindeki saygınlığını, herkesle merhabası var! TFF olarak rica edildi mi, ziyaretlerde Fatih Terim, Togay Bayatlı, Esat Yılmaer gibi isimlere, “Beraber olalım” diye! Şimdi kimse çıkıp da “Vay 1 oyla kaybettik” demesin, Basketbol Federasyonu, yüzde ellisi Fransızca konuşan delegelerin desteğiyle 2010’u nasıl aldıysa, TFF de 2016’yı Türkiye’ye getirirdi…
Ama dedik ya kapris, hırs, kin, öfke işin içine girip, “9 oyumuz garanti” yalanı dillendirilince Cumhurbaşkanı’nı bile zorda bıraktı bizim TFF yönetimi! İşte 2010 Türkiye, işte 2016 Fransa, işte işini bilen Turgay Demirel, işte -iyi niyetine rağmen – kapalı devre Mahmut Özgener!



