Bir geçen yılki finale bakın, bir de bu sezonki çeyrek final serisine… Sporun özüne aykırı eylemlerin içine girmenin neler doğurabileceğini görmek için Fenerbahçe Ülker ile Galatasaray Liv Hospital arasında oynanan bu iki seriyi analiz etmek yeterli… Geçen yıl iki kulüp yöneticileri arasındaki gerilim tırmandıran ve seriyi saha dışına taşıyan demeçlerin ardından G.Saray kulübü, finalin son maçına 'can güvenliğim yok' gibi komik kaçan bir nedenle çıkmayarak son noktayı (!) koymuştu. Onların yarattığı bu 'tarihi depremin' artçıları bu seneki seriye net biçimde yansıdı. Sponsor bütçeyi küçülttü, mali kriz had safhaya çıktı, takımın beyni Arroyo kaçtı, gitti. Doğru yapılanma ve Ülker gibi 'sağlam' bir sponsorla yoluna devam eden Fenerbahçe arayı açtı. Ama onlar bile bu olumsuzluktan etkilenmediler değil. Karşılarında 'denk' bir rakip olmamasının yarattığı etki ile seri boyunca motivasyon açısından gel-gitler yaşadılar. Rakibi küçümsedikleri ve ciddiye aldıkları süreçler arasındaki dalgalanmalar onları da bozmadı dersek yalan olur.
Sonuç itibarıyla iki ezeli rakip arasındaki seri, ağızlarda hiç tat bırakmadan bitti. İlk maçta Fenerbahçe'nin rakibini ciddiye alıp gerçek yüzünü göstermesi dışında basketbol kalitesi adına vasatı dahi bulmayan bir seri izledik.
Neyse; gelelim dünün en önemli detayına, TBF başkanlık seçimine… Türk basketbolunun geleceği açısından 'kritik' sayılabilecek bir seçim Harun Erdenay'ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla son buldu. Erdenay'ın olağanüstü genel kuruldaki rakibi Lutfi Arıboğan, basketbol kökenli ancak yöneticilik evresinin son bölümünde uzun bir süre futbolda yer almış ve özellikle de TFF'deki 3 Temmuz sürecinde şimşekleri üzerine çeken bir isimdi. Fenerbahçe'nin ağır darbe aldığı ve artık devlet kademesi dahil herkesin kabul ettiği bu 'kumpasta' rol oynadığı iddia edilen Arıboğan, sonrasında görev aldığı G.Saray'da da sorunlu ve zorunlu bir ayrılık yaşamıştı. Bu şartlar altında seçilmesi durumunda da hem kendisi hem de Türk basketbolu için “yıpratıcı” bir süreç başlayacaktı. Seçilmemesi hem onun için hem de Türk basketbolu için “hayırlısı” oldu.
Şimdi, Turgay Demirel'in 23 yıllık başkanlık dönemi sonrası TBF'de Harun Erdenay ile yeni bir süreç başladı. Demirel'in, FIBA Avrupa başkanlığına kadar yükselişiyle taçlanan bu dönemin ardından, coachluğu ya da menajerliği tercih ederek servetine servet katan oyuncu meslektaşlarının aksine kendisine 10 yıldır “yönetici” olmak için yatırım yapan Erdenay'ın “hak ettiği” koltuğa oturduğunu görmek güzel. Şimdi ondan beklenen, son çeyrek asırda müthiş bir sıçrama yapan Türk basketboluna, edindiği tecrübeyle, icraatlarıyla ve de en önemlisi de 'birleştirici' karakteriyle yeni ufuklar açmak. Yolun açık olsun Pegasus…



