Ben de İzmir depreminin orta ölçekte bir sarsıntı olduğunu zannetmiştim. Sonradan İzmir ile yaptığım görüşmeler ve haberlerle büyük deprem sınıfına yakın 6.9'luk bir deprem olduğu öğrendim. Hem de 100'den fazla canımızı kaybettik… Tekrardan kayıplarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. Sahiden zor günler geçiriyoruz. Bilhassa bizim coğrafyamızda bir çok dert ile uğraşmak zorundasınız. Tabii ki hayat devam ediyor. Her alanda mücadele de devam edecek yaşamda.
Öncelikle belirtmeliyim ki Türk basketbolunun büyük ismi sevgili abimiz Yalçın Granit'i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Pandemiden önce TÜBAD olarak evinde ziyaret etmiştik. Daha sonra birkaç telefon konuşması ve en son oğlu, sevgili Ali vasıtası ile selam bırakma… A takım kariyerime başladığımda beni en çok destekleyen ve fikrine baş vurduğum insanların başında geliyordu. Onun bazı yazılarını çalıştırdığım takımların soyunma odalarına asmıştım. Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun.
Birkaç dostumun niye yazmıyorsun? Yazsana, demelerinden sonra dinlenme döneminde iki önemli sitede yazmaya karar verdim. Onlar da sağ olsunlar beni sayfalarına buyur ettiler. Genel de EL maçlarını (Fenerbahçe BEKO ve Anadolu Efes) yazmak istedim. Diğer ligleri de takip ettiğim için ara sıra BSL ve TBL'de dikkatimi çeken bazı konulara da değiniyorum. Galiba yazdığım yazılar okurlara ilginç geliyor ki önemli gördüğüm eksi ya da artı bazı yorumlar alıyorum. Hepsini saygı ile karşılıyorum. Belli ki bu insanlar basketbolu yakından takip eden kişiler. Bu yazıyı yazmamın nedeni de yorum yapanların genelleme yapmaları. Yani o yazı, özelinden ve o anlık ifadesinden çıkıp başka yerlere gidiyor. Mesela son yazıma yapılan yorumlar. Mesela etik – et yazımda sayın Tanjeviç'i eleştirmem gibi, o yazıda Tanjeviç'in ne kişiliğine, ne de kariyerine bir söz söylememişken konu başka yerlere gitmiş. Halbuki o yazının Tanjeviç ile ilgili bölümünde ziyaret ettiği takımın başında bir coach varken keşke öyle bir şey söylemeseydi dedim. Ve daha önemlisi Dünya 2.'liği veya elde ettiği başarılardan ziyade ülkemizde kaldığı uzun süre içerisinde Türk oyuncusuna yaptığı katkı anlamında BENDE bir iz bırakmadığını ifade etmeye çalışmıştım. Başarılı ya da başarısız dememiştim. Onun pozisyonundaki birinin etiğe dikkat etmesi gerekirdi demiştim. Neyse…
Gelelim “maçı mı kazanmak önemli oyuncuyu mu?” başlıklı son yazıya. Yazı Olimpiakos / Anadolu Efes maçı özelinde idi. Ama yorumlar Türk basketbolunun en önemli sorunu olan Türk oyuncuların süre alıp almamaları ve Ergin Ataman üzerine yoğunlaşmıştı. Türk oyuncuların süresi ile ilgili yazılan her şeye katılıyorum. Daha çok süre almalılar. Mesela Buğrahan Tuncer hücum gücü yüksek, çok yaratıcı bir oyuncu. Ancak EL seviyesinde savunma sertliği düşük. Doğuş Balbay çok önemli bir karakter, iyi kaptan, müthiş bir savunmacı. Ancak şutu istenen seviyede değil. İki tane önemli oyuncu. Birini arka sahada birini ön sahada kullanabiliyorsun. Bence de Fenerbahçe'de Melih daha çok süre almalı. Ergin Ataman'ı seversin sevmezsin. Zaman zaman bana da ters gelen şeyler yapıyor. Ancak bu onun şu anda Avrupa'nın en başarılı coachlarından biri olduğu gerçeğini değiştirmez. Eğer o maçta yanlış oyuncu değişiklileri yapıp kaybetselerdi onu da yazardım. Yazıdaki oyuncu kazanma, kaybetme konusu “yıldız” yani egosu yüksek oyucuyu idare edebilmekle alakalı idi. Gerçi Larkin'in ego sorunu yok. Ama YILDIZ oyuncu sınıfında. Eğer EL'de coachluk yapıyorsan orada kiminle kazandığına bakmazsın. Yaşlı, genç, yerli, yabancı fark etmez. Oyuncu mu, değil mi ? O önemli. Mesela Ali Muhammed. Çünkü orada hedef kazanmaktır. Biraz makyevelist bir düşünce ama gerçek. Bu arada sponsorlar unutulmasın.
Ancak alt yapı farklıdır. Orada hedef oyuncu – insan yetiştimektir. Maç ikinci plandadır. Pandemiden önceki yaz yapılan bazı toplantı ortamlarında fikrim sorulduğunda döviz kurları ve ekonomik şartlardan dolayı iki yıl için BS' nin üç yabancılı, TBL'nin yabancısız oynanmasını savunmuştum. (Bana göre yabancı sayısı dönemlere göre farklılıklar gösterebilmeli . Belki bazı dönemler sayı serbest bırakılmalı).Burada da karşımıza Türk oyuncu sayısının azlığı çıkıyor. Bunun da en büyük nedenlerinin başında alt yapıya yatırım yapan kulüp organizasyonlarının azlığı. Ve var olanların da bilinen nedenlerden yetiştiricilikten kaçıp ya yarışmacı olmaları ya da yanlışlardan dolayı kapıya kilit vurmaları ile son buluyor. Muhakkak oyuncu havuzumuzu genişletmeliyiz. Basketbolumuz için önemli bir hamle yapan Anadolu Efes, Pertevniyal organizasyonunun bitmesinden sonra yanlışı görüp İstanbul basket organizasyonu ile alt yapıdaki pilot takım misyonuna geri döndü. Diğer BSL takımlarının da varlıklarını sürdürebilmeleri açısından aynı uygulamayı yapmaları şarttır. Maça dönersek; hata sayısı arttığında yıldız oyuncu da kenara gelebilir. Çünkü Efes o maçı kazanmalı idi.
Ancak Efes'in alt yapı organizasyonundaki bir oyuncunun kredisi bence Larkin'den daha çok olmalıdır. Eğer gelecekte üst düzey bir oyuncu olacaksa onun o hataları ceza gibi oturtularak değil oynatılarak yok edilmelidir. Neyin doğru neyin yanlış olduğunun iyi öğretilmesi şartı ile.
Tabi ki bütün kulüplerimiz EL seviyesinde yarışmacı olamaz. Bunu baştan kulüp yönetimleri belirleyip ona göre bir yol seçmeli. Hem yarışmacı hem yetiştirici olabilirsiniz. Veya sırf yarışmacı veya sırf yetiştirici bir kulüp yapınız olur. Ona göre bir idari yapılanma ve staff belirleme ile kısa, orta, uzun vadede hedefler belirlenir. Bu sayede her sene coach, antrenör, oyuncu değiştirmez ve paraları çöpe atmamış olursunuz.
Ayrıca devlet, spor politikası olarak alt yapıya yatırım yapan kulüplere destek sağlamalı. Bu yazdıklarım çoğunluğun bildiği şeyler. Aynı zamanda bilip de yapamadıkları şeyler. İki günlük şirketlere milyarlarca lira kredi verilen bir ülkede neden Banvit gibi kulüplere devlet desteği sağlanmaz. Söylediğim borç değil. Destek fonu. Spor için. Basketbol için Banvit gibi bir kulübün kurulup hem yetiştirici hem yarışmacı bir duruma gelmesi 25 yıl. Kapanması ne kadar kolay değil mı?
Yazıların içinde ara sıra teknik bilgiler geçiyor. Mesela son yazıda 15 tane pick and roll savunması var demiştim. Bunların ne olduğu sorulmuş.
Teknik anlamda bilgi alış verişinde bulunmak isteyen okurlar olursa bana hakanyavuz60@gmail.com adresimden ulaşabilirler.
Sağlıklı günler dilerim.
Hakan Yavuz