Avrupa’nın en kaliteli liglerinden biri olan Basketbol Süper Ligi geride kalan hafta sonu başladı. Çok güçlü takımların olduğu ligimizde her hedef için (şampiyonluk, play-off, ligde kalma) ciddi bir mücadele bizi bekliyor. Avrupa’daki temsilcilerimiz ise mücadele ettikleri kulvarlarda zirveyi hedefliyor. Peki, geçen sene Avrupa’nın en büyük iki kupasında da finale kadar yükselen takımlar çıkartan Türkiye Basketbolunda taraftar kültürü de o seviyede mi? Bu soruya herkes farklı bir yanıt verebilir. Ancak ülkemizde, biraz da futbol kaynaklı, basketbol şiddeti halen devam ediyor. Bunun tabii ki kimlik oluşturma, maddi durum, çevre etkisi gibi birçok nedeni olabilir. Genel bir fotoğraf çekmek gerekirse, Akdeniz ülkesi olmanın da getirdiği duygusal ve fevri tepkilerle küfürler, saldırgan tavırlar, kavgalar ve yaralanmalar salonlarımızdan eksik olmuyor.
İşte tam da bu noktada, haberi olmayanlara kısaca bilgi vermek, bilenlere ise hatırlatmak amacıyla Türkiye Basketbol Federasyonunun (TBF) Tribüne Renk Kat Projesinden bahsetmek gerekiyor sanırım. (İngilizce’de “Fans Against Violence” şeklinde kullanılıyor.) Avrupa Birliği destekli ve uluslararası niteliği olan ve yaklaşık iki yıldır süren bu projenin temel amacını TBF şöyle tanımlıyor: “Hedef kitlesi basketbol taraftarları olan ve farklı takımların farklı taraftar grupları arasında empatiyi, anlayışı ve aralarındaki hoşgörüyü arttırarak basketbol sahalarındaki şiddeti azaltmayı misyon edinen bu proje, taraftarların basketbol sahalarında daha yüksek bir değerde buluşmasını sağlamaktadır.”
Litvanya, İspanya, Bulgaristan ve Hırvatistan federasyonlarıyla ortaklaşa yürütülen bu proje kapsamında birçok taraftar grubu bir araya gelerek sorunlarını ve önerilerini paylaşıyor. Taraftar temsilcileri ulusal toplantılar ve aktivitelerle birbirini tanıma ve uluslararası hareketlilikle diğer ülkelerdeki durumları görme şansını elde ediyor. Üstelik proje kapsamında; koç, oyuncu, emniyet görevlisi, kulüp yöneticileri, akademisyenler, basın sözcüleri ve hakemler gibi birçok katılımcı da söz konusu. Ayrıca değişebilen taraftar temsilcileri iki haftada bir olmak üzere Sports Tv’de canlı yayınlara da katılıyor. Bu açıdan çok kıymetli olduğunu düşündüğüm bu proje resmi olarak yakında sonlanacak olsa da uzantılarını devam ettirmek taraftarların elinde. İşte bu noktada, proje kapsamında buluşan taraftar gruplarının temsilcilerinin, tribün arkadaşlarını olumlu hamlelere özendirmesi gibi önemli görevleri de var diyebiliriz.
Birçok kaynaktan gelen nefret söylemlerini ve şiddeti bir kenara bırakarak bir “oyun” olan basketbolun tadını çıkarmak mümkün. Maç tecrübesinden keyif almak için illaki sözlü veya fiziki şiddete başvurmak gerekmiyor. Pekala bu sosyal aktiviteyi medeni yollarla yaşayabiliriz. Unutmayalım; taraftarlar kavga etmek yerine maç sonunda birbirlerini kutlayarak salondan ayrılan oyuncuları örnek alabilir. Buna en güzel örnek; 2015’te gerilimli geçen Galatasaray – Fenerbahçe maçında sakatlanma pozisyonu sonrası Sinan Güler’in, Nikos Zisis’in yanına giderek onunla sarılmasıdır.
Sonuçta, projeyi şiddetin en azından azaltılması için önemli bir şans olarak görüyorum. Basketbol salonlarını güzelleştirmek tüm taraftarların elinde. Atılacak her adım gelecek için çok önemli anlamlar taşıyacaktır. Kısa vadede bazı taraftarlar karşısındakiyle empati kurmaya başlayabilir. Uzun vadede de farklı renklere gönül vermiş insanların benzer adımlarıyla şiddet minimize edilebilir. Popüler bir sözle bitirmek isterim; “Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılır.”
Basketbol dolu günler dileğiyle…
Not: Projeyle ilgili ayrıntılar için şu bağlantıları takip etmenizi tavsiye ederim;
http://www.fansagainstviolence.net/
http://www.tbf.org.tr/projeler/ab-taraftar-projesi
https://www.facebook.com/tribunerenkkat/