Bizim Ergin Ataman, soyunma odasında oyuncusuna attığı tokatla yine gündeme oturdu: Basketbolu da kendini de gazetelerin birinci sayfasına taşıdı. Attı tokadı,“yatak odası” filan diye abuk sabuk bir şeyler söyledi ve… Yine oturdu gündeme!
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” düşüncesiyle bilinçli olarak mı yapıyor yoksa adrenalin bağımlısı oldu elini, dilini kontrol mu edemiyor, ben pek anlayamadım ama sürekli gündem yaratacak bir şeyler yapıyor. Birileri onu eleştirince de kızıyor, köpürüyor, gece gündüz demeden sağa sola SMS atıyor…
Neyse! Gelelim esas konumuza: Ben tokada değil (bu davranışın yanlışlığı zaten tartışılmaz) söylediği söze takıldım. Neymiş? Soyunma odası bir takımın yatak odasıymış… Yuh! Ayrıca… Yatak odasında şiddet serbest mi bu ülkede? Denesin bakalım istemeyen birine yatak odasında tokat atmayı. (Ah! Ünlü birinin internete sızan kasedi geldi aklıma: Kaba etine vurulan şaplak şiddetten sayılamazdı. Gülerek izledik). Başkanı Duygun Yarsuvat’a sorsun bakalım yatak odasında atılan tokat mı daha büyük suçtur yoksa sokaktaki mi?
Bak Ergin! Senin sorunun kendini dev aynasında görmek galiba. Yaptığın işi fazla ciddiye alıyorsun. Hani var ya… Boğaz’dan dönerken trafik kontrolü yapan polise“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sorup, yanıtını beklemeden “Ben Galatasaray ve Milli Takım antrenörüyüm” diyenlerden olabilir misin? (Sahi oldu mu böyle bir şey?) Gece yarısından sonra bana attığın SMS’lerden de bu kafa çıkıyordu: Basketbola hizmet, mizmet falan filan… Boş ver bu işleri Ergin! Makamlar geçicidir. Gerçek şu: Sen bir basketbol emekçisisin ve verdiğin hizmetin karşılığını fazlasıyla alıyorsun!
Gelelim yatak odası konusuna. Şimdi olaya bir de şu pencereden bakalım: Sizler Galatasaray Kulübü’nün bir işletmesindeki çalışanlar olsanız, (ki öylesiniz) işyerinizin hiçbir bölümü yatak odanız filan olmazdı. Çalışacaksınız, üreteceksiniz ve paranızı alacaksınız. Hepsi bu! Tokatlayın bakalım birbirinizi işyerinin herhangi bir bölümünde ve sonra çıkın deyin ki, “Orası bizim yatak odamız, kimse karışamaz bize. Öpüşürüz de, koklaşırız da, dövüşürüz de… Kime ne?” Haydi seni ayrı bir yere koyalım. Bu tablo içinde sen ustabaşı olsan bile durum değişmez:
Tokatlayamazsın işçini! Eğer tokatlasan… Er veya geç, ödersin bedelini!