Spor Toto Basketbol Ligi 5+1 kuralı ile Avrupa’nın en rekabetçi ligi iddiasına kavuştu. Ancak doğal olarak takımların tüm başarı standartları yabancılara bağlı
Spor Toto Basketbol Ligi’nde ilk yarı tamamlandı. “Bu ligde kolay maç yok” aşırı kullanımdan dolayı iyice bayağılaşmış bir klişe haline gelmiş olsa da tam hakkını verdiği zamanlar da yok değil. Bu sezonki mücadele gibi.
Türkiye Kupası’nın değişen statüsü ile devreyi ilk 8 sırada bitiren takımların, kupanın sekizli finaline katılacak olması ilk yarı sonunda mini bir play-off benzeri rekabet yarattı bu da özellikle son haftalarda lig yarışına ayrı bir heyecan getirdi. İlk 7 sıra galibiyet farkıyla kupa vizesi alırken 8. ve son bilet için tam 5 takım averajla sıralandı ve Trabzonspor Medical Park aradan sıyrılarak son vizeyi elde eden ekip oldu. Sezona üst üste 5 maç kaybederek giren bordo-mavililerin son 10 maçta aldığı 7 galibiyet de ayrı bir başarı hikayesi ve kupa vizesi de bunun taçlanması oldu.
Her ne kadar lig ortasında oluşan bu küçük rekabet normal sezona ayrı bir yarışmacı hava getirse de özellikle yüksek hedefleri olan takımların play-off sürecine kadar lig mücadelesinde en üst düzeyde konsantre olamadıklarına, kadro içinde denemeleri daha fazla yaptıklarına zaten alışkınız. Eurolig ve Eurocup’da yer alan toplam 8 temsilcimiz aynı zamanda ligin daha geniş imkanlara sahip, daha yüksek hedefleri olan ekipleri. Bu takımların da sezon boyunca asıl ilgisi ve odağı Avrupa Kupaları oluyor. Lig ve Avrupa rotasyonlarına bakarak bile bunu anlamak mümkün. Ancak ligde 6 yabancı sayesinde artık her takım tehlikeli. Ve Avrupa mesaisinden yorgun dönen takımların lig maçlarına konsantre olamadıklarında ne kadar zorlanabildiklerini defalarca gördük.
Her ne kadar ligin zorluk derecesi artmış olsa da her şey olup bittikten sonra devre arasına geldiğimizde puan cetveli bir kez daha ligin kaymak tabakasının Eurolig-Eurocup oynayan 8’liden oluştuğunu gösteriyor. Bu 8 takımdan 7 tanesi ilk 8 içinde yer aldı. Aralarına sızabilen yegane ekip ise ilk yarının belki de en başarılı ekibi Demir İnşaat Büyükçekmece oldu.
Ligde artan bütçeler, Avrupa genelinde Rusya hariç düşen basketbol yatırımlarıyla birleşince baştan aşağıya üst düzey yabancıların ilk adresi haline getirdi Spor Toto Basketbol Ligi’ni. Bugün Trabzonspor gibi orta sıralarda yer alan bir takımda fazla da göz dolduramayan Darius Johnson-Odom bile takımdan ayrıldıktan sonra Olympiakos’dan, ligin dibindeki İBB’de performansı beğenilmeyen Justin Cobbs ise Eurolig’den Eurocup’a düşen Bayern Münih’den teklif alabiliyor.
Elbette bu senaryonun iki temel sonucu var. Ligimizde de asıl belirleyici olan bunlar oldu. Doğru yabancıları seçenler başarıya çok daha yakın durdu. Büyükçekmece Roll-Walker ikilisi ile dengeli, disiplinli iki topa yön veren oyuncu bularak beklenmedik başarının temelini kurdu. Skorer olsun, takımı taşısın diye düşünülen yabancı tercihleri belli dönemlerde büyük farklar yaratsa da, daha dengeli yapılar sonuçta başarının kilidi oldu. Telekom’da skorer Brown’un ikincil role indirilmesi de buna önemli örneklerden biri. Elbette yabancı oyuncu sayısı ile birlikte yabancı koç da arttı. Rekabet arttıkça beklentilerin altında kalan takımlarda görevine son verilen koç sayısı da. Şu ana kadar 16 takımdan 4 koç değişti (biri gerçi transfer olarak gitti), 16 takımın 6’sı yabancı koçla yola çıkmıştı. Elbette sayısız yabancı değişikliği de yaşandı. 19 yeni yabancı geldi takımlara.
Yabancıların takımlardaki rolünü daha iyi anlatmak için ligin en skorer oyuncularına bakmak yeterli herhalde. Ligde yer alan Türk oyuncular arasında (devşirmeler hariç) en skorer isim Semih Erden oldu. Ama Semih ligin en skorer 73. oyuncusu konumunda. Ligin en skorer ilk 100 oyuncusu arasında sadece 5 Türk oyuncu yer alabiliyor.
Bu tablo elbette endişe verici. Rekabet her yerde başarıyı körükler. Türk oyuncular da formayı almak için artık daha zorlu bir yarışın içindeler. Bunun orta vadede faydaları olacak, genel olarak bir seviye yukarı çıkmaya zorlayacaktır ama şu aşamada belli bir miktar korumacı olmak gerektiği de ortada. Yabancı kuralının 3+2’den bir anda 5+1’e geçmesinin hem ligin “yerli” özelliğini fazla kaybetmesine, hem de Türk oyunculara kısa vadede aşırı zorluk çıkarmasına yol açtığı ortada. Belki Federasyon’un çok yerinde yaptığı yerli oyuncu oynatma teşviklerini arttırması veya daha radikal bir şekilde 5+1’i en azından 2-3 sene için yeniden 4+2 gibi bir formüle geri döndürmesi daha sağlıklı olabilir.
İlk yarının en iyi beşi:
Thomas Heurtel (Anadolu Efes): Ligde oyuncu kalitesi farkıyla daha rahat maçlar çıkaran Efes’de daha rahat oynadığı, topu fazla elinde tutması gerekmediği için çok Avrupa Ligi’ne oranla çok daha verimli oynuyor. Lider takımda, ligin asist lideri konumunda.
Bogdan Bogdanoviç (Fenerbahçe): Ligde çok geniş rotasyon kullanan Fenerbahçe’nin en değişmez ismi konumuna geldi. En fazla süre alan isim olarak sarı-lacivertlilerin en skorer oyuncusu konumunda aynı zamanda. 26 dakikada %55’le 14.4 sayı, 3.9 ribaund, 2.4 asist yapıyor.
Vladimir Micov (Galatasaray Odeabank): Sezon başında Schilb yokken topu yönlendiren, daha sonra bitiren roldeydi. Takım ne isterse onu yapan, her sıkıştığında ilk başvurduğu isim. %58’le 15.6 sayı, 3.3 ribaund, 2.7 asist ortalamaları yakaladı.
Adrien Moerman (Banvit): Takımın neye ihtiyacı varsa yapıyor. Ligin sayı krallığında 4., ribaundlarda 2., top çalmada ise lideri. Üstelik bunları bencilce değil takım düzeni içinde tamamlayıcı olarak yapıyor. %52 ile 17.4 sayı, 10 ribaund, 1.9 asist, 1.7 top çalma ortalamaları var.
Paul Harris (Muratbey Uşak Sportif): Ligin Moerman’la birlikte ikinci büyük jokeri. 15.5 sayısının yanısıra 10.1 ribaundla ligin bu alanda lideri. Oyun her sıkıştığında sınırlı hücum gücü olan Uşak’ın ilk başvurduğu isim oluyor.
İlk yarının koçu:
Özhan Çıvgın (Demir İnşaat Büyükçekmece): Sezona girerken düşmeme mücadelesi vereceği düşünülen takımıyla çok daha yüksek profilli rakipler arasına girmeyi başardı ve 7. sıraya yerleşti. Üstelik bunu patlama yapan 1-2 iyi yabancıyla değil, dengeli bir basketbol oynayan bir takımla başardı. Efes dışında hiçbir maçı farklı kaybetmedi Büyükçekmece.
Kaynak: yeniyuzyil