Abdi İpekçi’ye gelmeden önce son iki EuroLeague maçını galibiyetle bitiren Unics Kazan’ın genel kadro kalitesi elit takımlar seviyesinde olmasa da rollerin oturmadığı ve dengesizlik terimine yeni açılımlar katan Efes’e sorun yaratabileceğini sanırım herkes düşünüyordu. Nitekim Efes açısından hiç kolay bir maç olmadı.
Ponkrashovsuz dönemdeki standart bir ilk beşi ile Unics Kazan maça daha önce de yaptığı gibi sürekli potaya giderek başladı. Kazan özellikle Dunston’ın show-up’lardaki hataları ile boş turnike şeklinde biten pick&roll’ler ve dışarıdan gelen yüzdeli oyun ile devrede 54 sayıyı bulmayı başardı. Üstelik devrede, dar bir rotasyonu olan, Kazan cephesindeki skor dağılımında 10 oyuncunun da adı vardı. Şuta el göstermeyi bile gerekli görmeyen Efesli oyuncular, “Savunma işi bitse de hücuma geçsek.” düşüncesinde olduğu sürece böyle sahneler izleyemeye devam edeceğiz. Efes devre boyu çok kötü savunma yaparken maça birkaç oyuncusunun bireysel çabası (ilk çeyrekte olağanüstü oynayan Cedi gibi) ve tempolu oyunla tutunmayı başardı. Ancak ikinci yarıda Kazan’ın rotasyon sorunu ve Efes’in atletizmi ile maçın gidişatı değişti. Bu noktada Efes’in ilk yarı yapamadığı “help&recover” savunmasını ikinci yarıda geliştirmesi (reaksiyon göstermesi) ve bazen Ataman’ın milli takımda denediği tüm takımın kaymasını ve pozisyon değiştirmesini gerektiren savunmaya benzer bir savunma kurgusu verim verince, taraftarın da desteği ile ibre üçüncü çeyreğin ortasından itibaren Efes’e döndü. Bu süreçte topun iyi paylaşılması ve bu takımın set şutörü olduğu kesinleşen Deshaun Thomas’ın ve Thomas Heurtel’in skora katkı vermesi ile fark çift hanelere kadar yükseldi. Bu noktada rakibin iki temel oyuncusu olan Parakhouski ve Langford’un dinlenmek zorunda kalması da Efes’in ekmeğine yağ sürdü diyebiliriz. İşte tam da bu kopma anlarındaki tercih hatalarıyla, aslında çok daha erken bitmesi gereken maç son saniyeye kadar fiilen bitirilemedi. Son anlarda 12 sayıya gelen maçın iki topa kadar inmesi bu açıdan tesadüfi değil, zira Efes muhtemelen EuroLeague’nin en dengesiz takımı konumunda şu an. (Perasovic’in takımının maçı kopartıp arkasına bakmadan maçı bitireceği fazla EuroLeague maçı göremeyeceğiz anlaşılan… Evet, EuroLeague’de maçlar yakın bitiyor ama Efes maçlarındaki durum daha çok Efes’in takım yapısıyla alakalı.) Bu açıdan Efes ile ilgili yapacağımız analizler net olarak oksimoron örneği olur. Parkede beş saniye arayla alkışı ve tepkiyi alabilecek kadar akıl gelgiti yaşayan Efes, bu durumu acilen çözmeli. Birçok zıtlığı bünyesinde barındıran bu takımın temelde iyi yaptığı şey ise forvetlerden gelen atletizmin avantajlarını kullanmak olarak öne çıkıyor. Maçın bazı noktalarında Efes takım olarak gerçekten bezdirici şekilde saldırıyor. Yine özellikle iç saha maçlarındaki kazanma arzusu da Ivkovic’in takımına göre ileriye doğru atılmış bir adım olarak görülebilir.
Bir not da sürekli tartışılan Heurtel için düşmek gerek sanırım. Heurtel 27 yaşında ve bugüne kadar ne oynadığı belli olan bir basketbolcu. Ondan hemen Perasovic tarzı “pace&space”e uygun hareket etmesini bekleyemezsiniz. Ayrıca Heurtel birçok takım için hücumda net bir çilingir görevi üstlenecek kadar da yetenekli. Onu Perasovic’in zaman zaman yaptığı gibi iki numarada ya da CSKA’daki Teodosic’in aktüel rolündeki gibi kullanırsanız Heurtel takıma seviye atlatır. Aksi durumlarda ise tartışmalar eksilmez. Kaldı ki Heurtel yeni rolünün hakkını vermeye çalışıyor. Asıl sorun noktası ise bu takımın birinci gardı rolüne geçen Granger ve takımın saha içi lideri olarak oynayan Brown kesinlikle istenilen seviyede olmaması (hem oyun hem karakter olarak). Efes’in temel problem bu açıdan Heurtel’in oyun tarzı değil. Öte yandan 2.16’lık Omic’in Langford’dan blok yiyecek kadar takıma “uzak” olması nedeniyle Dunston’ın yorulmasına çare bulunamaması da ayrı bir sorun olarak göze çarpıyor. Ayrıca Perasovic’in small-ball denemeleri öngörülebilir olmanın ötesine geçmiyor ki Brown’un beş numarada oynadığı dakikalarda takımın savunma direnci de düşüyor.
Yine de sorunları devam eden Efes açısından play-off yolunda kritik bir maç kazanıldı diyebiliriz. Öte yandan maç sonunda Efes’in hanesinde bir kulüp rekoru olan ve genel EuroLeague rekoruna yakın bir sayı olan 34 asist yazmasına ve takım 104 sayı bulmasına rağmen, Kazan’ın maçı 99 sayıyla tamamlaması unutulmamalı. Bir başka ifadeyle, rakip takım, ortalamasından 20 sayı fazla attı İpekçi’de. Perasovic’in Laboral’inin topa ön alanda basan iyi bir savunma takımı olduğundan ve “pace&space”in birinci gerek şartının savunma direnci olduğundan hareketle Efes’in savunma konusuna da ciddi olarak eğilmesi gerekiyor. (Bu noktada Heurtel’i eleştirenler, Heurtelsiz beşin iyi bir savunma beşi olmadığına da dikkat edebilir.) Nihai olarak bir şekilde tempo ile skor yapmayı öğrenen Efes’in, savunması sertleştiği yükselmezse üst sıralardaki takımlardan gelecekte maç alması çok zor olur.
Normal sezon – top-16 ayrımının olmadığı ve maç sayısının arttığı EuroLeague’de her maç yorucu geçiyor. Bu açıdan 10. ve 11. oyuncularınızın bile form durumu oldukça önemli. Bu açıdan Perasovic takımın temel sorunlarını çözdükten sonra (roller, tempo-ritim kontrolü vb.) özellikle Furkan Korkmaz’ı da rotasyona dahil edebilirse Efes play-off için şansını artıracaktır.