20 Eylül 2024, Cuma
spot_img
Ana SayfaDİĞERARŞİVTAŞTİMUR RÖPORTAJI 2. BÖLÜM - "Keşke o takımları çıkarmasayadım"

TAŞTİMUR RÖPORTAJI 2. BÖLÜM – "Keşke o takımları çıkarmasayadım"

O tam bir İkinci Lig’den Birinci Lig’e taşıma uzmanı. Eczacıbaşı ile başlayan kariyerinde tam 8 takımı Birinci Lig’e başarıyla çıkaran coach Gökhan Taştimur, bu yıl Denizli’de Aydem Pamukkale Üniversitesi’nin başarısı için ter döküyor. Uzun bir röportaj gerçekleştirdiğimiz deneyimli teknik adam ile Olin Edirne’deki günleri, Aydem PAÜ’de yaptığı kurumsal çalışmalar, hedefleri, basketbol felsefesi, savunma ve ABD’deki günleri ile ilgili ilk bölümü sunuyoruz:

Olin Edirne’de geçirdiğiniz 4 yıllık bir sürede bir kulübü TB2L’den BEKO Ligi’nde play-off oynayan bir takım hüviyetine büründürdünüz. Bu başarıyı PAÜ’de de tekrarlayabileceğinizi düşünüyor musunuz ?

Tabii Olin Edirne Basketbol Takımında geçirdiğim sezonlar hayatımdaki en lezzetli ve en mutlu yıllarımdı. Şu anda o duyguları yaşar mıyım bilemiyorum. Orada verilen mücadele ve şehrin basketbola sevgisi, buradaki mutluluğumun tarifi yok tabii ki. Aile olarak Edirne’de yaşadığımız o 4 sezon hayatımızın en güzel dönemiydi. Tekrar olur mu ? Denizli’ye gelmemizde en önemli neden de bu zaten. Takımımızın Edirne’deki gibi düzene girmesi için çaba sarfediyorum.

Yeni sponsorunuz Aydem ile birlikte PAÜ’de kurumsal yapı ve hedefler yolunda ne aşamalar kaydettiniz ?

Aydem Pamukkale Üniversitesi’nde henüz yolun çok başındayız. Bu bir davadır ve herkesin dava adamı olması lazım. Bu hedefin peşinde koşmak gerekiyor. Gittikçe zorlaşacak bir döneme gireceğiz. Tabii bu kısa süreye rağmen büyük hedeflerimiz var. Kulübün yapısından kaynaklanan nedenlerden dolayı bu hiç de kolay değil. Şu anda kendimi ifade etmem hiç kolay olmuyor. Denizli’deki basketbol organizasyonunda bir anlayış ve bir düzen var. Bugüne kadar Denizli’de kiminle tanışıp, sohbet ediyorsam, bu anlayışın dışındaki anlattıklarım son derece anlaşılmamış geliyor. Dolayısıyla kendimi ifade etmekte zorlanıyorum ama güzel tarafı da var.İyi niyetli, son derece keyif aldığım bir grup var. Sayın valimiz, sayın emniyet müdürümüz ve sayın rektörümüzün de içinde yer aldığı mülki amirlerimiz basketbolu çok seviyor. Onların verdiği destekler ile yönetimimizin sağladığı imkanlarla yolumuza devam ediyoruz. Kurumsal yapımızı oluşturmak ve olgunlaştırmak için uzun bir zamana ihtiyacımız var. Bir an önce de lige çıkmak kadar o yapının inşaatının daha ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum.

EDİRNE VE AĞAOĞULLARI’NI ÖZLÜYORUM

Olin Yağ Sanayi AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkanı Edip Ağaoğulları ile birlikte 4 sezon geçirmek hayatımdaki en güzel dönemlerden biridir. Edip beyi ve Edirne’yi çok özlüyorum. Sonuçta profesyoneliz, bir yerden diğer bir başka yere gidiyoruz. Ömür boyunca orada kalacakmış gibi yaşaman lazım. Bir önceki deneyimin ise profesyonel yaşamında güzel bir anı olarak kalıyor. Edirne’den maalesef bedenen ve ruhen çekildim. Edip Ağaoğulları ve Edirne’deki basketbol ruhu sayesinde birçok şey kazandım. Kariyerimdeki en güzel dönemi geçirdim. Bunda Edirne şehrine, basketbolseverlere kesinlikle çok şey borçluyum. Edip Ağaoğulları’nu da çok özlüyorum.

– Genç oyuncularla oynamayı seven bir teknik adamsınız. Aydem PAÜ’de Türk basketboluna kazandırmayı düşündüğünüz bir isim var mı ? Altyapınızda orta ve uzun vadeli hedefleriniz nelerdir?

Valla şu anda takım olarak kuruluş aşamasındayız. Transfer dönemine de Ağustos 15’inden sonra başladık. Açıkcası aksiliklerle dolu bir yaz geçirdiğim için herhangi bir araştırma yapma şansı yakalayamadım. Ben bile çalışıp çalışmayacağımı bilmiyordum. Dolayısıyla araştırma yapmam söz konusu değildi. Daha çok yeni bir oluşumuz. Şu anda o tür organizasyonlarda bulunamıyoruz. Olin’de bile üçüncü ve son sezonda Berkay Candan (1993) ve Emre Sonsırma (1992) gibi genç oyuncuları kadroya monte etme şansına sahip olduk. Daha önce yabancılar için işleyen organizasyon, yerli oyuncularında katkısıyla mükemmel bir hale geldi.

SEYİRCİ DESTEĞİNİN OLMAMASI BENİ ÜZÜYOR

– Sportif sonucu almak için taraftar desteği şart. Motivasyon konusunda önemli bir faktör olan seyirci desteğini almak için neler planlıyorsunuz ?

Şu anda Denizli’de en büyük sıkıntı bu. En son oynadığımız Gelişim Koleji maçında konuk takım seyircisi neredeyse bizim seyirciden fazlaydı. Zaman ve sonuç pozitif oldukça eminim ki, taraftar grubu oluşacak. Ama biz sezona iyi de başlamış durumdayız. Bu durum bana çok garip geliyor. Bugüne kadar çalıştığım hiçbir takımda bu kadar az taraftarla yola başlamadım. Bu durum beni açıkcası çok üzüyor. Edirne’yi söylemiyorum bile. Ben gittiğim zaman maçlar 1000-1500 kişiyle oynanıyordu. Sonra başına geçtiğim zaman takım bütün şehre maloldu. Herkesin basketbol takımı, sevgilisi, mutluluğu ve yaşam biçimi oldu. Ama Denizli’de de çok yoğun çalışıyoruz. İlk etapta kurumsal yapıya kavuşmaya çalışıyoruz. Kulübümüzün gazetesini çok yakında çıkartmaya başlayacağız. Paubasket.com sitemiz oldukça ziyaret ediliyor. Ancak yine de seyircinin azlığı benim için alışılmamış bir durum. Bilet fiyatları biraz fazla geliyor ama bu kurumsal yapıda bu son derece normal. Bugün dışarıda bir bardak su içerseniz bile bunun bir fiyatı var ki, olmalı da zaten. Basketbol müsabakaları son derece profesyonel hale geldi. Kitlenin sahiplenmesi halinde ancak büyük hedeflere ulaşılır. Şu anda organizasyonumuz çok yoğun bir şekilde basketbolu sevdirmek ve altyapıyı kurmak için çalışıyor. Taraftar grubu yavaş yavaş oluşturulmaya çalışılıyor. Burada süreç takımın aldığı sonuçlarla da yakından ilgili.

– Basketbol dünyası sizin İkinci Lig’de Birinci Lig’e en çok takım çıkaran teknik adam olarak anıyor. Aralarında Eczacıbaşı, Antalya, Kepez, Samsun, Erdemir ve Olin gibi 8 takım sizinle Birinci Lig’e yükseldi. Gökhan Taştimur olarak sadece Olin Edirne ve kısa bir süre Erdemirspor ile yola devam ettiniz. Aydem PAÜ’yü de BBL’ye çıkarırsanız yola devam edecek misiniz ?

Benim devam etmemden çok kulübün devam etmesi önemli. Bundan önceki takımların uzun ömürlü olmadığını acı bir şekilde yaşadık. Maalesef Anadolu kulüpleri , takımını, kurumsal yapısını düşünmekten ziyade ‘’Hadi paraları topladık, çıkalım’’ düşüncesiyle hareket etmişlerdi. Şu anda çıkardığım o 8 takımdan sadece Olin Edirne yaşamına devam ediyor. Büyük çoğunluğu iki senede kulübü kapattı. Benim Birinci Lig’e çıkardıklarımın dışında da büyük şehirlerin dışındaki birçok takım maalesef yola devam etmedi. Bütün kulüpler aynı düşünceyle hareket edip, kurumsal yapıya kavuşması ve gelir organizasyonlarını organize etmek yerine, ‘’Boşver bunları daha sonra yaparız. Ama önce lige çıkalım’’ gibi düşünce içinde oldular ancak bu hiç de faydalı olmadı.

En son Olin Edirne’de Dörtlü Finale giderken, Başkan Edip Ağaoğulları’na ‘’Bu sene bekleyelim. Altyapıyı organize edeyim ve bütün o yapıyı oluşturalım. Varsa ihtimalimiz çıkalım’’ dedim. Bu konuda ısrar ettim. Ancak çok fazla da ısrar edemiyorsun. Açıkcası ‘’Herhalde hocamız çıkamıyor diye önlem alıyor’’ diye düşünüyorlar. Bu da gayet normal. Bundan önce çalıştırdığım büyük takımlara da, 1995’de okul takımı olan Kültür Koleji’ne de aynı teklifi yaptım. O anda insanlar heyecanlanıyor ve tersine 1- 2 yıl daha sabretse , o şehrin basketbol esiri olmasına neden olacak adımlar atılır. Ama maalesef o dönemde herkesin tek heyecanı Birinci Lig’e çıkalım oluyor. Dolayısıyla Denizli’deki basketbol yapısının o seviyeye gelmesi çok önemli. Şu anda da benden istenen açıkcası, her ne kadar katılmasam da bu takımın Birinci Lig’e çıkması. Yönetimin böyle bir isteği de tabii ki benim yapmam gereken görevi doğuruyor. Keşke kendilerini ikna edebilsem. Bir sene tüm alt yapıyı ve organizasyonu A’dan Z’ye her şeyi kuracak ortamı sağlasaydım. Maalesef bu konuda sabırsızlık en büyük dezavantajımız.

TANJEVIC İDOLÜMDÜ

– Basında çıkan bir yazınızda kariyerinizin başladığı Eczacıbaşı’nda bu yana basketbol felsefenizi değiştirmediğinizi vurgulamışsınız. Bugün de hala bu geçerli mi, yoksa revizyon yaptınız mı ?

Tabii ki geçerli. O gün basketbol ile ilgili yapım nasılsa şimdi de aynı. Tabii ki her genç antrenör başlangıçta takdirle ve heyecanla yaklaştığı antrenör modeli oluyor. Benim’de 80’lerin sonuna doğru Bogdan Tanjevic idölümdü. Hem İtalya, hem de Sırbistan’daki seminerlerde kendisini heyecanla takip etmiştim. Her zaman kendime Tanjevic’i örnek aldım. Bunun dışında o dönemin ABD’deki üniversitelerin antrenörleri de vardı. Onlardan da çok etkilendim. Hem yapımı, hem de modelimi bu şekilde oluşturdum. Bugün sadece ve sadece gelişen basketbolu takip ederek, şu anki basketbolun olması gereken şeklini adapte olarak, iş yaşamımı devam ettiriyorum.

– Savunma sizin oyun sisteminizde önemli bir paya sahip. Çalıştırdığınız takımların ligin en az sayı yiyen takımları olması da bunun en büyük göstergesi. Şu anda savunma anlamında takımınızın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Geçtiğimiz günlerde belirtiğim gibi uzun oyuncumuz bize açıkcası çok zarar verdi. Daha önce Olin’de beraber çalıştığım Vladimir Stimac ve Predrag Samardziski gibi uzunlar ise geldikleri seviyenin çok daha üst düzeyinde giderek, Eurolig’e kadar uzanan bir yola çıktılar. Olin’de geçirdikleri dönemden sonra işin profesyoneli oldular. Basketbol kariyerleri bir üst seviyeye çıktı. Maalesef PAÜ’deki bu oyuncumuz ise takım arkadaşlarına da son derece negatif enerji verdi. Tabii ki istatistiklerde ön plana çıkmaya çalıştı. Ağustos ayında geç başladığım için bu tercihte acele karar verdim. Bir oyuncuyu araştırmam en az 1.5 ile 2 ayı buluyor. Yapıda çok araştırmaya müsait değildi. Tabii ki benim hatam da var. Bizim savunma programımıza uygun bir oyuncu değilmiş zaten. Çok yumuşak bir oyuncumuş. Bu oyuncuyu eğer Osiris sakatlanmasıydı 1 ay önceden göndermeye karar vermiştim. Beklemem gerekiyordu ve kendisini doğru zamanda gönderdim. Yaptığımız 2 hazırlık maçı ile yediğimiz sayıyı PAÜ’nün ayak seslerinin duyulacağının işareti olarak algılıyorum. Galibiyet veya mağlubiyete kimsenin itibar etmemesi gerekiyor. Ben de bunu böyle değerlendiriyorum. Evet 12 hafta sonunda bir tane fazla mağlubiyetimiz var. Konumumuzdaki herkes zaten biliyor. Sözleşmeyi imzaladığım zaman ‘’İlk 10 maçın ancak yarısını kazanırız. O da çok başarılı bir başlangıç olur’’ diye söylemiştim.

GAZETECİ, HAKEM YA DA COACH OLACAKTIM

– ABD’nde lise ve üniversite eğitimini tamamladınız. Yeni Dünya sizin mesleki kariyerinizi belirlemede yeni ufuklar açtı mı ?

Beni antrenörlüğe başlamam şöyle olmuştu. ABD’nde lise takımında oynuyordum. Yeteneklerim ve fiziksel özelliklerim sınırlı kalıyordu. Açıkcası bir gelecek görmüyordum ama basketboldan da kopmamam gerekiyordu. Gazeteci, hakem ya da coach olmam gerekiyordu. Bir yerden başlayıp, hayatımda basketbolun kalıcı olması gerekiyordu. Benim yaşam biçimim zaten basketbol . Dolayısıyla okulun baş antrenörüne gidip, istatistikleri tutmak istediğimi, asistanlık yapmak arzusu taşıdığımı söyledim. Bu kararımdan dolayı kendisi çok mutlu olmuştu. Beni lise takımında antrenörlüğe başlattı. Tabii ABD’nde her gün TV’de 2-3 basketbol maçının olması da hayatınızda her gün basketbolun olmasını kolaylaştırıyor. Bu nedenle antrenörlük kariyerimde ABD’ndeki günlerimin çok büyük katkısı olmuştur.

İKİNCİ BÖLÜM 

– Oyun sisteminde oyuncuların yaratıcılığına ne kadar izin veriyorsunuz ? Onları zaman zaman serbest bırakıyor musunuz ? Sisteme her zaman bağlı kalmalarını mı istiyorsunuz ?
Berkay Candan örneği  benim sistemim içindeki  oyuncunun bireysel gelişmesini herhalde ne kadar izin verdiğimi gösteriyor.  Yine de bana göre hala eğitimini tamamlamadı. Ankara TED Kolejliler’de coach Ercüment Sunter’in ona ciddi süreler vermesi beni çok gururlandırıyor.  Onun takımına önemli katkı sağlaması beni çok mutlu ediyor.

Bu arada Yunus Emre Sonsırma’nın BBL’nin üst düzey takımlarından Pınar Karşıyaka’da 15 dakika ortalamayla süre alması ve zaman zaman başarılı olması beni ayrıca gururlandırıp, mutlu ediyor. Gerçi transfer etmek istediğim Emre’nin son günde kararını vermesi  beni zor duruma düşürmüştü. Bu da benim transferde yaşadığımız kopukluğun sebeplerinden biri olmuştu. O zaman biraz kendisini eleştirmiştim ama onların başarısı beni fazlasıyla mutlu ediyor.  Darüşşafaka İkinci Lig’de oynarken Yunus Emre takımında ilk beşinde yer alamıyordu.  BEKO Basketbol Ligi’nde ilk guardımız Mehmet Yağmur’un sakatlığı sırasında 2 galibiyet almamızın baş mimarlarından biri olmayı başardı.

Tabii sistem oyuncuyu kısıtlasaydı, Siebutis, Stimac ve Samardziski  daha iyi seviyelere transfer sıçrayışı gerçekleştiremezlerdi.  Bu arada takıma geçen sezon çok önemli bir katkı sağlamayan, ancak sistemin katkı verdirdiği David Jelinek kulübe 200 bin dolar gibi bonservis bedeli kazandırmıştı.  Ne mutlu bana ki , İspanya’da bir sezon oynayıp, bize gelip 6 ay sonra gösterdiği gelişmeden dolayı  kendisinin tercih edilmesi, sistemin ne kadar  doğru olduğunu ve düzenin önemini kanıtlamıştır.

HAKEMLER FORM TUTMAYA BAŞLADI

–          Sezon başından bu yana hakemlerin yükselen performanslarını övüyorsunuz. Bir hakem maçın sonucuna sizce ne ölçüde etki edebilir ?
Bence bir hakem bir mücadelede ne kadar az düdük çalarsa, maçı o denli iyi idare ediyordur diye düşünüyorum.  Hakemlerin sadece maçı yönetmeye konsantre olmaları son derece önemli.  İkinci Lig’de görev yapan hakemlerdeki en ciddi dezavantaj, basketbolun oynandığı büyük kentler  ve maçların dolu oynandığı bölgelerden hakemlerin gelmiyor olması.  Hafta içinde hakem kendi şartlarında maça hazırlanıyor.  Haftada veya 15 günde bir maç yöneti yor. İkinci Lig bugün ciddi bütçelerle  ve önemli yabancılarla oynanan bir lig. Büyük hedefleri bulunan takımlar ligde yer alıyor.  Bu nedenle çok hassas olunmalı diye düşünüyorum.
Basketbolun az oynandığı, rekabetin fazla bulunmadığı yerlerden gelen B Klasmanı hakemlerimizi hazırlayacak müsabaka oynanmadan sahaya çıkmaları çok büyük bir dezavantaj. Bu sorunun iyi düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.  İstanbul’daki bir hakemle Aydın bölgesinden gelen bir hakemin  eşit olmadığını düşünüyorum.  Ama her şeye rağmen son 3-4 maç  gösterdikleri performansla benim beğenimi kazandılar. Yani ilk 2 haftadan sonra forma girmeleri gerekiyormuş.  Takımlar sanki hakemsiz mücadele ediyorlar.  Sadece oradaki pozisyonlarda yapılan  hataların karşılığı düdükler çalınıyor.  Bu da hakemlik müessesinde çok sevindirici bir gelişme.  En büyük dileğim, bu bahsettiğim bölgelerden gelen hakemlerin  daha iyi imkan bulması ve bunun organizasyonunun yapılmış olması.  Demek ki sezon başında formsuzlarmış.  Ben de formsuzdum zaten.  Forma girdikçe her şey yoluna girecek.

 

COACH’UN ROLÜ AMİGOLUKTUR

–          Bir röportajınızda ‘’coachun sistem içindeki, rolü amigoluktır’ demişsiniz. Bunu biraz açabilir misiniz ?

Tabii orada şunu ifade ediyorum;  eğer pazartesi gününden itibaren bir düzeniniz yoksa, maçtaki pozisyonlar sizin için zor değil imkansızdır.  Bu benim kişisel fikrim.  Sadece detaylar ile ilgili tekrarlamak yapmak  yeterlidir.  Benim takımım hafta için hangi günler ne yapacağı programlanmıştır ve hafta sonu oynayacağı maçlara buna göre hazırlanır. Bugüne kadar karşıdaki takımın oyuncuların bireysel yeteneklerine göre takımımı hazırlamadım.  Hiç de hazırlanmayı düşünmedim.  Bu saatten sonra değişmem zaten imkansız.  Bireysel özelliklerine göre hamleler yapmak mümkün değil.  Ligde birinci sıradaki takımla 18. sırasındaki takıma karşı oynadığım mücadele arasında hiçbir fark yoktur.  Sadece bunun tekrarları ve oturması zaman alıyor.  Programa bağlı olarak çalışmak ve hafta sonuna hiçbir şey bırakmamak gerekiyor.  Sözün özü; bütün hafta içinde yaptıklarınızın  amigoluğunu, teşviğini yapmaktır..

 

–          Bu sezon çetin bir İkinci Lig yaşanıyor. TB2L’den BBL’ye yükselme yolunda şans verdiğiniz takımlar hangileridir ? Bu takımlar hangi yönleriyle avantajlı durumdalar ?
Bizim dışımızdaki 17 takımında  BBL’ye çıkma şansı var. Mutlaka o 17 takımdan birisi çıkacak ve bize BEKO Ligi yolunda eşlik edecektir.  Bunun hangi takım olduğunu tahmin etmem çok güç.

–          Evinde oynadığı 7 maçın altısını kazanan PAÜ, deplasmanda aynı performansı (0-5) sergileyemiyor. Sizce deplasmanda yaşanan bu sorunun temel nedeni nedir  ?
Bizim bu konuda zamana ihtiyacımız var.

OSIRIS VE SKELE POZİTİF İKİLİ OLDULAR

–          Yabancı oyuncularınız Osiris Eldridge son İTÜ maçında talihsiz bir şekilde sakatlanmıştı ancak beklenenden daha erken sahalara döndü.  Bu arada Letonyalı milli oyuncu Armands Skele ile anlaştınız. Bu değişim takımın hücum ve savunmasında bir yenilik ve zenginlik sağladı mı ?
Osiris çok özel bir oyuncu.  Onunla birlikte basketbol sahasında olmak benim için gurur verici bir durum.  Kendisi adam gibi adam.  Bizim takımın renkleri de siyah-beyaz. Yanına Armands Skele’de gelince  aynı kalitede, aynı kültürde, aynı pozitif enerji de bir ikili oldular.  Renklerimiz gibi siyah-beyaz bir ikili oldular.  Her ikisinden de son derece memnunum.  Umarım bundan sonra ikisinden de bir aksilik olmaz.

–          Duyduğumuz kadarıyla Denizli’nin mülki amirlerinden oldukça büyük bir destek alıyormuşsunuz. Özellikle Vali ve Emniyet Müdürünüz maçlarınızı kaçırmıyormuş. Bu durum sizi motive ediyor mu ?
 Daha önce hiçbir şehirde yaşamadığım kadar artısı var.  Motivasyon sağlıyor.  Beni çok memnun ediyor ve mutlu oluyorum.  Onların bizim maçlara gelip, bizi desteklemesi  sporcularımızı da çok mutlu ediyor.  O keyfin hiçbir tarifi yok.  Bunu hiçbir şehirde yaşamadım.

BÜYÜK HEYECANLA PAÜ ARENA’NIN BİTMESİNİ BEKLİYORUM

 

–          Halen süren beş bin kişilik spor salonunuz ne zaman tamamlanacak ? Bu salonun hizmete girmesinin ardından PAÜ Arena rakipler için gerçekten bir cehennem olabilecek mi ?

 

Bu konu ile ilgili fazla bir bilgim yok.  PAÜ Arena’nın Şubat ayında faaliyete geçeceği söyleniyor ama inşaat işinde neyin olacağını tam bilemiyorsunuz. Daha öncede salonun inşaatının bitme ihtimali vardı.  Biz büyük bir heyecanla salonun tamamlanmasını bekliyoruz.

–          Bazı internet sitelerinde yoğun bir şekilde eleştiriliyorsunuz.  Bunlar sizi nasıl etkiliyor ?
Mutlaka herkesin bir fikri vardır, saygı duymak lazım. Bu eleştiri yapanların bir bildiği vardır diye düşünüyorum.

–          Yeni yardımcınız Ozan Havuzlu genç yaşına rağmen oldukça donanımlı bir teknik adam. Sizin onu tercih etmenizde özel bir neden var mıydı ?
Donanımlı ve tecrübeli olması. Kendisiyle ilk kez çalıştığım için yapısını yavaş yavaş öğrenmeye başlayacağım.  Kısa zamanda aramızda bir uyum oluşacaktır.

–          Takımda rollerin oturduğunu düşünüyor musunuz?

Bu konuda çok ciddi bir gayret var. Bu gayreti belki de diğer çalıştırdığım takımlarda görmedim.  Oyuncuların birbirlerine büyük sevgileri  var.  Tabii kadromuzda daha önce beraber çalıştığım 3 tecrübeli oyuncum bulunuyor.  Bunlar bu filmi birkaç kez yaşayan oyuncular.  Dolayısıyla onlar diğer oyunculara yolu tarif ederek yardımcı oluyorlar.  Bu sayede diğer oyuncularda rahatlamış oldular.

–          Bir maç sırasında sizi en çok ne kızdırır?
Sahada yer alan herkesin, kendi takım oyuncularımın , kendi stafımın, hakemlerin, masa hakemlerinin, seyircinin, rakip takımın oyuncu ve stafının yapması gerekenin dışına çıkmasına sinirlenirim.

 

KEŞKE O TAKIMLARI ÇIKARMASAYDIM…

 

–          Spor hayatınızdaki en büyük pişmanlığınız nedir?
Keşke daha önce çalıştığım ve Birinci Lig’e çıkardığım takımları patronlarımı dinlemeyip çıkarmasaydım. Belki de bu sayede bu takımları çok daha uzun vadeli basketbol dünyasında görebilirdik. O sezonlarda onların isteği doğrultusunda takımları lige çıkarmasaydım, bu kulüpler uzun yıllar Türk Basketbolunda marka sahibi olabilirlerdi. Keşke onları dinlemeseydim.

 

–          Kariyerinizde hiç unutamadığınız bir maç var mı?
2010-2011 sezonunda kendi sahamızda oynadığımız Galatasaray maçında 4 saniye kala Can Akın’ın Caner Ercan’ı  potayla kendisini baş başa bırakan pası vermesi benim için en önemli hareketti.  Oyuncularımın bu denli paylaşımcı  olması ve skordan daha çok önemlisi antrenörüne saygı duyması beni çok etkilemişti.

 

–          Son birkaç ay içinde çok kilo vermişsiniz. B unu nasıl başardınız?
Bu yaz ağır bir kalp ameliyatı geçirdim. Bugün artık yapmam gerekeni yapıyorum.  Yaşam biçimimi değiştirdim. Bir daha başıma böyle bir şeyin gelmemesi için çok daha dikkatli davranıyorum. Edirne’ye  15-20 kilo fazlamla gelmiştim.  Bir de üstüne  Edirne’de 4 yılda 26 kilo daha aldım.  Toplamda 50 kilo civarı bir fazlam oluşmuştu.  Ameliyat sonrası 30-35 kilo verdim. İnsan istedikten sonra bunu kendisi başarabiliyor.  Bunu daha önce defalarca başarmış birisiyim. Şu anda da bulunduğum durumdan çok mutluyum.  Her sabah 6 kilometre ormanda yürüyorum.  Beslenme alışkanlıklarımı 7-8 sene önceki halime getirdim.  Umarım bundan sonraki hayatım böyle gidecek.

TAKIMDAN ÇOK BASKETBOLU SEVMEK  GEREKİYOR

–          Denizli halkından beklentileriniz var mı ? Kendilerine bir mesajınız olacak mı ?
Bu konuda zaman aklıma Edirne’de çok saygı duyduğum taraftar oluşumları geliyor.  Onları zaman zaman buraya davet edip,  bu yolu Denizlilere de tarif etmelerini düşünüyorum.  Onlardan tek istediğim takımı, kulübü sevmek tabii ki önemli ama bu hiç kolay olmuyor.  Öncelikle basketbolu sevmeleri gerekiyor. Bunu da başarmak için canla başla çalışan bir aileyiz. Bir ekip kurduk. Panellere başladık. Üniversite takımı olmanın çok büyük avantajları var.  Çeşitli fakültelerden öğrenciler bize destek vermek için gönüllü olarak çalışıyor. Yakın gelecekte bu arkadaşlar profesyonel kadromuzda kendilerine yer bulacaktır.

Pazarlama, aktiviteler konusunda bu gönüllü arkadaşlardan yardım alıyoruz.  Rock grubu konser vermeye, Tiyatro grubundakiler gösteriler sunmaya hazırlanıyorlar.  Bunlar kentin basketbolu sevmesi için önemli organizasyonlar. Bunların başında da sevgili Ahmet Gürsel Oğuz  ağabeyimiz var. Hakikaten kendisini 24 saatini bu aktiviteler için harcıyor. Ulusal anlamda çok ciddi sponsorlarımız var.  En son herkesin bildiği gibi Aydem isim sponsorumuz oldu. Bunun  dışında kısa süre sonra ülkemizin en ciddi kuruluşlarından birkaçı da bize destek olacaktır.

Ben eminim ki, böyle bir şehrin Türk basketbolunda yeri olması gerekiyor. Bu sebeplerden biri, Denizli’nin her yeri tanınıyor.  Herkesin bildiği Pamukkale’yi  basketbol sporuyla yerli yabancı turizmde önümüzdeki yıllarda bugünkü marka değerini ikiye üçe katlayacağına hiç şüphem yok. Yeter ki bu konsantrasyonu iyi oluşturalım.  Edirne’den bir örnek vermem gerekirse, alışılmış dışında bu şehirde 3 Büyüklerin atkı ve formaları dışında Olin Edirne beresi, forması ve atkısıyla dolaşan insanlar da vardı . Onları gördüğüm zaman hakikaten gözlerim yaşarıyordu.  Bu çok büyük mutluluktu.   Edirne Spor Kulübü’nün lokaline gittiği zaman  60 yaşın üstündeki Edirneli beyefendilerinin bana söylediği  ‘’Şimdiye kadar Selimiye Camiisi bizim gururumuzdu.  Bunun yanına bir de Olin Edirne Basketbol Takımı’nı koydunuz.  Ulusal kanallarda takımımızı izlemekten büyük gurur duyuyoruz. ‘’ cümlesini beni çok mutlu ediyordu. Umarım kısa zamanda bunları Denizli’de yaşarız. Bunun için de bu oluşumun sabredilerek yaşaması lazım.’

 

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler