Fenerbahçe Ülker, THY Euroleague'de geçen haftaki “Panathinaikos faciasının” ardından çıktığı Barcelona karşısında hem oyun kurucu zaafiyetinin hem de “kırılganlığın” kurbanı oldu.
Sarı-Lacivertliler, durgun sularda rüzgarı arkasına aldığında rahat yol alan, ancak deniz ne zaman dalgalanırsa yalpalayıp su alan dev bir gemi gibi… Oyunun üçüncü çeyreğinin ortasına kadar işlerin yolunda gitmesinin sebebi Zoric ve Bjelica'nın boyalı alanda yarattığı farktı. Gerek ribaundlarda, gerekse skor üretiminde bu ikilinin sürüklediği Sarı-Lacivertliler'de kısalardan Goudelock'ın da kıpırdanışıyla bu periyodun ortasında Kanarya 7 sayılık avantaj sağladı. Sağladı sağlamasına ama Barcelona savunmayı sertleştirip, pota altına yardım getirmeye başlayınca ve dış atışları riske edince ibre bir anda İspanyol ekibine döndü. 2 dakika içinde gelen 11-0'lık seriyle momentumu ele geçiren Barcelona, kırılma anlarında Oleson-Navarro ikilisini devreye sokup, Fenerbahçe'nin “seyircisiyle birlikte” donduğu bu evrede maçı kazanma noktasına getirdi.
Son çeyrekteki kovalamacada da ne yazık ki tek kozu bire birler olan Sarı-Lacivertliler, işi tamamıyla yaratıcılığa teslim edince ve başta Hickman olmak üzerde o “yaratıcı eller” de işlemeyince basit ve bir o kadar da düşündürücü bu düzenle kaybetti. Hem de son üç topta kazanma şansını olmadık atışlarla elinin tersiyle iterek…
Görünen o ki, geride kalan 4 maçta guardların verimsizliği ve asist üretiminin dahi uzunların üzerine yıkıldığı bu konseptte Fenerbahçe Ülker'in başı daha çok ağrıyacak…
Sonu gelmedi / GÖKHAN TÜRE
- Reklam -