Bizden üst seviyede gördüğümüz üç takıma da yenilirken ortak nokta; sonunu iyi oynayamamak oldu.
Kötü başlıyoruz, yakalıyoruz, yeniden geri düşüp, tekrar yakalıyoruz ama o anda belki sezon içindeki rol probleminden, belki yorgunluktan doğru kararı veremiyoruz.
Top elde fazla kalıyor ve top kayıpları geliyor…
Böyle bir ortamda Letonya bize fazlasıyla hazırdı. Maçın başından bunu gösterdiler. Tüm yardımlarımıza karşı ekstra pasları yaparak boş adamı buldular. İlk çeyrek sokamadıkları şutları, Blums ve Bertans ile sokmaya başladıkları anda üstünlüğü ele geçirdiler.
Biz ise özellikle maçın başında Melih’le sayı üretiyorduk. Sade bir ceza şutörü etiketini yırtıp atan Melih; topla karar veren, ikili oyunları oynayan, sayı üreten, savunmada savaşan ve ribaundları çeken görüntüsü ile daha ilk çeyrekte 11 sayı üretmişti bile.
Ne var ki o çeyrekte biz sadece 1 asist yaptık. Bir yerde sorun vardı. Topu paylaşarak sayı bulmuyorduk. Evet; Melih, Porzingis’in ikili oyun savunmasına hücum ediyordu ama paylaşımın içerisine giremiyorduk.
Ve daha önemlisi, ilk yarıda Semih’i çember altında fazla kullanmıyorduk. Porzingis’i yıpratmak (ki maç sonunda Bagatskis bunu beklediklerini söyledi) gerekiyordu ama ilk yarıda Semih sadece 3 top kullandı.
Soyunma odasının konu başlıklarından biri de bu olacak ki üçüncü çeyrekte Semih’e daha çok top indi. (Ama yine ikinci yarı 3 top kullandı) Porzingis 3. faulünü aldı. Cedi ile asist üzerinden üçlük de bulduk. Ama bençten gelen Blums, maçın adeta x faktörü oldu. Kritik anlarda hep sorumluluk alarak takımını önde tuttu.
Son çeyrekte uzun bir 5 ile (Kenan-Cedi-Erkan-Sertaç-Semih) ile başladık. Ribaundları da kontrol ettik. Koşmaya başladık. 13-1’lik seriyle farkı 2 sayıya (69-67) kadar indirdik. Ama…
Gerisi diğer maçlardan pek de farklı değil… Top elde fazla kaldı. Bire bir çözümlere gittik. Çemberden uzak kaldık. Bu da top kaybı yapmamıza ve Letonya’nın kolay sayılar bulmasına yol açtı. Ki Letonya bizim yaptığımız 13 top kaybından 16 sayı çıkardı. Biz bu kez 11’de kaldık.
Sadece 8 hızlı hücum sayısı bulduk. Bunun kuşkusuz en büyük nedeni Letonya’nın 28 saha içi basketini 28 asist üzerinden üretmiş olmasıydı. Bizim yardımlarımıza karşı çok sakin kaldılar. Sadece 11 kez top kaybettiler. Bana göre; maçın son bölümünde sahada olan Zanis Peiners de çok akıllı oynadı.
Çok büyük mücadele ortaya koyuyoruz. Ama maç sonu oynamak ayrı bir beceri ve orada çok eksiğimiz var. Dediğimz gibi; belki yorgunluktan, belki buraları oynamayı bilme eksikliğinden belki de sezon içinda buralarda çok sorumluluk almamış olmaktan…
Şimdi rakip İspanya ve haliyle işimiz çok ama çok zor. Bu takımın elinden geleni yapacağına, son enerjisine kadar mücadele edeceğine kimsenin şüphesi olamaz.
Son bir cümle de Sinan Güler için… Maç sonunda çok üzgündü. ‘Takımı aşağıya çektiğim için üzgünüm’ dedi. Bir gün önce de, ‘Sırbistan maçında momentumu aşağıya çektim’ gibi bir açıklama da yaptı. Kuşkusuz düş kırıklığı yaşıyor Sinan ama çok ihtiyacımız var. 2 günlük ara ona iyi gelecektir. Sahada zaman zaman sorumluluk alma, sayı bulma zorunluluğu hissettiğini görüyoruz. Ondan asist ve pas özelliği almak çok değerli. Takımın paylaşım yönünü kuvvetlendirmesi için Sinan adım atarsa düzenimiz çok daha akıcı olacaktır.
Bu nedenle kaptan; omzunu düşürme, sen bu takım için çok değerli ve önemlisin…
Kaynak: bein sports