GEÇEN sene neredeyse bu zamanlar, yine Barclaycard Center’da, yine Real Madrid ve F.Bahçe karşı karşıya gelmişti. Ancak ufak bir farkla; o gün final-four için değil final için parkeye çıkıp mücadele etmişti iki takım. Aradan geçen 1 sene içinde neler değişti gördük dün akşam.
SERİNİN İstanbul’daki ilk 2 maçında rakibine çok yüksek sesle hatta altyazılarla gerekli mesajı veren F.Bahçe, üçüncü maçta Berlin biletini cebine koyup ruhu yorgun İspanyol temsilcisini de siestaya uğurladı. Yıldızlar topluluğu, son şampiyon, Avrupa devi… Nasıl tabir ederseniz edin. Bugün kadronuza ekleneceğini bilseniz hayır demeyi aklınızdan geçiremeyeceğiniz oyunculardan kurulu bu takımı basketboldan soğuttu. Kanarya’nın kolu kanadı olduğunu düşündüğümüz Vesely’nin yokluğunda, Obradovic’in planını kusursuz sahaya yansıtan sarı-lacivertliler takım olmanın ne demek olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
BİR yanda takımından arzu ettiği verimi alan bir coach bir yanda rakip adına yaptığı onca analizi sahaya yansıtmaktan çok uzak bir ekiple, adeta çaresiz bir başka coach örneği gördük dün gece. Bütün sezon çalıştıklarınızı sergilerken ruh faktörünün ne demek olduğunu daha iyi anlatan bir örnek olamazdı. Geçen sezon final-four ilk maçında cız eden yüreklere ancak böyle su serpilebilirdi. Eksiğiyle gediğiyle ama inancından ödün vermeden geldi F.Bahçe bugüne. Darısı 15 Mayıs’ta kupayla gülüp eğlenmeye.
Kaynak: Vatan