Piano piano Pianigiani! Yani.. Yavaş yavaş (sana yol gözüktü galiba) Sinyor Simone! Baksana: Üç gün hasta yattın, Fenerbahçe Ülker şampiyon oldu. Takımın başında olmadığın her maçta Fenerbahçe biraz daha iyi oynamaya başladı…
Ah be birader! Şu THY Euroleague maçlarından önce kapamadın mı o boğaz virüsünü? Yat biraz daha; Yat ve dinlen. O arada belki videodan yardımcı antrenörlerin yönettiği maçları izler ve bir şeyler öğrenirsin. Sato ile yapılan guarda baskının savunma sertliği için ne kadar önemli olduğunu görür, eğer bir gün yönetimi tekrar ele alırsan işe nereden başlaman gerektiğini anlarsın. Bugüne kadar göz ardı ettiğin Oğuz ve Kaya’nın boyalı alandaki etkilerini değerlendirir, onları ‘bench’ ısıtmak için kullanmazsın. Emir’in sakatlığından bile çıkarman gereken dersler var: Ona saha içi yönetimini kayıtsız şartsız teslim etmek yerine, onu yerinde ve zamanında kullanmayı öğrenirsen, genç yıldızın da başsız tavuk gibi oraya buraya koşmak yerine basketbol oynamayı aklına getirir belki…
Hazır teknik konulara girmişken sana birkaç şey sormak istiyorum Signor Pianigiani: Bir, Batiste’in transferini sen mi istedin? Eğer sen istediysen, ona bu sistem içerisinde nasıl bir rol bulmayı düşündüğünü bir gün bizimle paylaşırsan seviniriz… İki, Türk oyuncularla arandaki soğukluk televizyondan bile algılanacak kadar yoğunken, sezonu onlarsız nasıl sürdürmeyi düşünüyorsun? Ya da.. Belki.. Sezonu bitirmeyi düşünmüyorsun!
Ah! Sözüm meclisten dışarı ama ben bazen, bazı antrenör ve oyuncuların, ‘erken kovulmak için ellerinden geleni artlarına koymadıkları’ izlenimine kapılıyorum. Garanti kontratlarındaki milyon Avro’ları ceplerine koyup, ücretli tatile çıkma fikri onlara cazip geliyor olmasın sakın? ‘At abicim beni! At da ülkeme döneyim. Eşime, sevgilime kavuşayım. Cennet (!) İstanbulunuz sizin olsun. Ben ülkeme dönmek istiyorum. Verin tazminatımı hemen gideyim beyler…’
Yuh sana Ahmet Kurt! Olur mu böyle şey? Bu kadar ‘aşağılık’ bir spor adamı veya bir sporcu olabilir mi? Kalbin kötü arslanım senin. Hiçbir antrenör bile bile takımını kötü oynatmaz. Hiçbir oyuncu bile bile kötü oynamaz… Yok beyim, yok! Olmaz böyle şey. Olmaz, olamaz… Ne? Olur mu yoksa? Yahu ne bileyim ben? Bazılarına bakıyorum da.. ‘Neden olmasın?’ diyorum kendi kendime… Yani hani.. Piano piano uzamak isteyenler olabilir… Hımmm! Fena mı olur sizce? Sezon ortasında ‘piano piano’ eve dönüp, milyonlarca Avro tazminatı çıtır çıtır yemek ama… Yapan varsa.. Tuh ona!
AHMET KURT