Anadolu Efes, ligin şu ana kadar en sert, en mücadeleci takımı kimliğindeki Valencia karşısında “savaşarak” kazanabileceğinin bilincindeydi dün… Bu da kazanmanın yarısıydı zaten…
İstanbul’a önemli eksiklerle gelen rakibine karşı 25 dakika bocaladı durdu Lacivert-Beyazlılar… Bu süreye kadar hep “kovalayan” taraftaydı Efes… Daha önce kaybettikleri maçlardan farklı olarak bu kez “kırılma yaşamadan” takibe devam ettiler.
Larkin’in hücumda sorumluluk alıp oyunu açarak bazen takım arkadaşlarına pozisyon hazırlama bazen de bitirme konusundaki meziyetlerini biliyoruz… Dün de yine zaman zaman bu hamleleriyle, özellikle de üçüncü periyotta Efes’in 9 sayı geriye düştüğü zaman diliminde artı değer kattı. Ancak savunmada dünkü kadar gayretli ve faydalı olduğuna şahit olmamıştık… Jones’a yaptığı blok müthişti. Barcelona ve Real Madrid maçlarında saç baş yolduran Clyburn’ün de 2 maçtır Larkin benzeri bir çaba içine girmesi Efes adına dün fark yaratan detaylardan biriydi. Thompson ve Willis de dün oyunun kızıştığı son çeyrekte işin savunma kısmında Efes’e hayat veren isimlerdi.
Efes adına oyunun kırılma anı, farkın 9 sayıya çıktığı (41-50) üçüncü çeyreğin başındaki 10-3’lük Valencia serisiydi. Efes’in bu seriye verdiği reaksiyon, savunmacı rakibini “kendi silahıyla” vurmasına olanak sağladı. Enerjisini savunmadan alan takım kimliğiyle Valencia’nın direncini kırıp, iç sahada çift maç haftasını kazasız atlattılar.
Artık elinde Micic gibi bir “sihirli değneği” olmayan Efes için dünkü maçtaki mücadele bu sezonun parolası olabilir.