A Milli Basketbol Takımımız’ın Spor Toto World Cup’ta sergilemiş olduğu performans tabii ki kimseyi tatmin etmedi. Sonuçta kendi evimizde oynadığımız 3 maçın 2 tanesini kaybetmemiz, bir tanesini de Ukrayna karşısında kazanmamız tabii ki hoş değildi. Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir şey var; bu daha millilerimizin ilk hazırlık maçlarıydı, yani sonuç önemli değildi. Şöyle örneklersek daha iyi anlaşılacaktır; geçen yıllarda bu maçlardaki rakiplerimizden bir tanesi Ruanda’ydı, takımımız o maçta da yenilmişti!
World Cup’ın zamanlaması
Yıllardır Efes Pilser World Cup adıyla düzenlenen ve millilerimizin şampiyona öncesindeki son hazırlık turnuvası olduğu için aklımızda ‘çok önemli turnva’ olarak yer eden World Cup’ın, bu sezon Spor Toto World Cup adıyla, daha hazırlıkların hemen başında gerçekleşmesi de akılları biraz karıştırmış olabilir. Yani bu özel turnuvanın zamanlamasındaki değişiklik de bence yaratılan umutsuz havanın nedenlerindendi. Tabii ki Dünya Şampiyonası’ndaki ikinciliğin yükselttiği çıta ve bir anda her organizasyonda şampiyonluk beklentisinin oluşması da yenilgilere olan tahammülleri azaltıyor.
Bizi 25 sayıyla deviren Sırbistan’ın hazırlıklara daha önce başladığını, çok sert bir turnuva oynadıktan sonra ülkemize geldiğini daha önce belirtmiştik, ‘biz neden maçlara bu kadar geç başladık’ sorusunun ise cevabı bana göre sakatlıklar… Sonuçta teknik ekip böyle bir plan yapmış, bekleyip görmek lazım, şampiyona kadar geçecek sürede aradaki açığı gidereceklerini umuyorum.
İzmir’de oynanan maçların hiçbir tanesinde tam kadro oynamamış olmamız da bu sonuçların başlıca nedenlerindendi. Ömer Aşık, Semih Erden ve Sinan Güler gibi çok kritik rolü olan üç ismin yokluklarına, Almanya karşılaşmasında Kerem Tunçeri, Sırbistan maçında ise Hidayet Türkoğlu eklendi. Enes Kanter gibi çok büyük bir potansiyeli olmasına rağmen, yaklaşık 2 yıldır basketbol oynamayan bir isme, Kerem Gönlüm’ün sakatlığı nedeniyle normalin üzerinde sorumluluk verme fikri de, zamana duyulan ihtiyacın sebeplerindendi. Ancak Enes gerçekten henüz hiç hazır olmadığını gösterdi. Olağanüstü yetenekleri potaya yakın olduğunda ve ribauntlarda çok net hissedilse de, savunmada duracağı yeri henüz kestirememesi, hücumdaki etkisiz perdeleri ve potadan biraz uzaklaştığında çembere gidememesi umarım en kısa zamanda giderilir.
Emir’in rolü aranıyor…
Sinan Güler’in, Semih Erden’in, Ömer Aşık’ın, Kerem Gönlüm’ün dünya ikinciliğindeki müthiş katkılarını hatırlayan herkes bu isimler geri dönünceye kadar 12 Dev Adam’a kredi verecektir (Sinan Sırbistan maçında oynasa da, sadece kendisini denemesi istenmişti).
Devlerimizin istenenden uzak görüntü vermesinin nedenlerini sıralamayı sürdürelim, tabii ki bunlardan birisi de Emir Preldziç gibi her şeyi yapabilen bir oyuncunun bu takıma katılmasıydı. Emir o kadar çok yönlü bir oyuncu ki, her pozisyonda oynayabiliyor, sorumluluk almayı seviyor, top elinde olsun istiyor. Seçenek bol olunca, ona bu takım içinde biçilecek rol için de denemeler yapılıyor. Bazen Hido’nun yerine oyuna girdiğini gördük Emir’in, bazen de oyun kurucu gibi oynadığını. Cenk’in yükselen performansı, sağlıklı bir Sinan’ın asla bu takımdan kesilemeyecek olması, belki de Orhun Ene’nin guardlardan birinde fedakarlık yapmasına, oyun kurucu pozisyonunda Kerem ve Ender’in ardından alınacak 5-10 dakika süreyi, bu isimle geçip, Sinan-Cenk-Emir üçlüsünün aynı anda takımda bulunmasına neden olacaktır. İşte bunları görmek, zaten hazırlık maçlarının amaçlarındandır.
Milli Takımımız’ı saha içinde bekleyen tehlikeler, iyi yaptıklarımız, yapamadıklarımız konusuna da bir sonraki yazımda değineceğim. Öncelikle hepimize kendilerini çok sevdiren bu takımın hazırlık maçında aldığı yenilginin yarattığı abartı paniğin izlerini silelim…
