Eski gazeteci abilerimizin jargonuyla Japonya ve Belarus maçlarını “makine intizamı içinde oynadık” dersek gerçeği vurgulamış oluruz.
Ne zamandan beri yenemediğimiz ve bize ters gelen Belarus maçı tüm takımın aklı başındağılını inancını gösteriyor, öyle az buz takım değildi rakibimiz, üstelik de kötü de oynamadılar…
Sanders ve Nevriye takımı değil de Rio’daki tüm kafileyi sırtlamış durumda onlar iyi oynayınca boyu kısa akılları büyük olan gardlarımızda onlarla bütünleşiyor, geldi, gitti maçı şeklindeydi.
İki takımdan biri maçın herhangi bölümünde alıp götürebilirdi bu kadar çok kırılma anı olan ender maçlardandı. Ekrem ve Aziz’in 40 dakika uzunlarımızı oyunda tutması savunma yardımlarımız set sonu koçların istediği topların atılması ama araya sıkıştırılan bonuslu atışlarımız , Şebnem’in takımla kimyasal reaksiyona girmesi, her toptaki heyecanımız , oyun aklımızı elden bırakmamız, üst akıllı koçlarımız bize bir üst turu getirdi.
Avusturalyalılar’a ve Fransızlar’a niye kaybettik bak Japonlar’ı ve Beyaz Ruslar’ı ne güzel yendik diye soruyorlar. Mağlup olduğumuz iki takım da boru gibi takımdı. Onları yenmek için bizim günümüzde olmamız onların da olmaması günlerinde olması gerekiyor. Olimpiyatları iyi oynuyoruz, maçları hiç bırakmıyoruz, şarkımızı söylerken eğleniyoruz saha içinde basketbolu çok ciddiye alıyoruz, göreve devam.
Eski gazeteci abilerimize “helal olsun kızlar” diyerek bir selam çakalım.