Yanakları öperek uzaklaşan rüzgarın elleri, minicik yüreğinin prensesi ile sokağa doğru adımlıyor. İzmir sonbaharı akşamüstleri bir başka eser. Sevgiyi, özleme karıştırır! Onu dostlukla harmanlar ve sonunda bir masanın çevresinde çöreklendirir.
Oysa bu öykü öylesine acıklı bir güne gebeydi ki! O sabah hiç güneş doğmasaydı! Pazardan alınacak erzak için o gün seçilmeseydi! Kısaca o gün takvimlerden silinip atılsaydı keşke!
5 yaşlarında akranlarının tepesinden bakan Mehmet ve annesi yakın semt pazarına giderken, öylesine mutluydular ki, ana oğul birbirleri ile şakalaşıyorlardı. Mehmet annesine: “Anne artık ben büyüdüm aldığın meyveleri ben taşıyacağım” diye anlatmaya çalışırken, annesinin birden elinden kopup gittiğini hissediyor. Nereden geldiği belli olmayan bir gürültü ile yerlerde yuvarlanırken, yattığı asfaltın üzerinde annesi ile göz göze geliyor.
“Anne anne, ne işin var orada, niye yanıma gelmiyorsun? Diyor!” Mehmet’i etraftan gelenler yerden kaldırırken, anneye çarpan araba altına almış ve vücudunun üstünden geçmişti! Hemen orada can veren annenin ve Mehmet’in eli artık yapayalnızdı! Mehmet’in annesi kötü bir şöförün, kötü araba kullanmasının kurbanı olmuştu! Mehmet için kötü kader ağlarını işte böyle örmeye başlamıştı.
Mehmet Şanlı’nın dili tutulmuştu, hiçbir şey konuşmuyordu! Etrafta tanıyan komşular hemen Mehmet’i babasının yanına götürdüler! Mehmet artık elinden tutup, şakalaştığı, sohbet ettiği ve küçük yaştan itibaren arkadaş olduğu, koruyucu meleği, annesini kaybetmişti! Evde yapayalnızdı! Çünkü babası (Babanın adı da Mehmet) Mehmet Bey ( Bey demeye utanıyorum!)
Annesinin ölümünden dolayı babası küçük Mehmet’i suçlamaya başladı. Annesinin acısı yetmezmiş gibi birde babasının suçlamaları ile ağlaya ağlaya bitap düşüyormuş! Yetmedi. Baba Mehmet:”Panik atak, psikolojik tedavi gören birisi! İlaç almadığı zaman çok saldırgan oluyormuş.” Suçlamalar zaman zaman dayağa dönüşüyormuş!
O güne kadar annesinin kanatları altında sifke yemeyen Küçük Mehmet; öyle zalim “acımasız kader dalgasının” içine düşmüş ki, çıkmak mümkün değil. Komşular sayesinde zaman zaman hastaneye kaldırılmaktan kurtulur olmuş.
Baba Mehmet daha önce bir evliliği ve bir oğlu var! (Oğlu Amerika’da)
İkinci evliliğinden sadece Mehmet! Ancak Mehmet’in dayak yemediği gün yok!
Hele üçüncü evliliğini kuzeyli bir kadınla yapmış! Ne yazık ki, yeni üvey anne de roman ve masallara sığmayacak gaddarlıkla küçük Mehmet’e eziyet etmeye başlamışlar.
Mehmet dayak yedikçe serpilmiş ve her yaş aldığında fiziksel olarak dev bir adam olma sinyali vermiş.
Okulda bahçede arkadaşları ile basketbol oynarken, kadim basketbol emekçisi Coach Mete Babaoğlu Mehmet’i fark edip elinden tutmuş! Tanıdığı bir antrenöre yollamış.
Ancak bir gün Mehmet idmana kafası sarılı gelmiş! Antrenörü çocuğu sıkıştırdığında, Üvey anne ve öz baba Mehmet’in kafasında şişe kırdığını öğrenmiş!
O sırada Fenerbahçe alt yapısında çalışan ve halen Türkiye’de alt yapılarda çok iyi organizasyonlar yapan Fikret Doğan, Mehmet Şanlı'nın adını duyup İzmir’e gelmiş. O'nu, bu zor günlerden çekip almış ve İstanbul’a getirmiş!
Dayaktan kurtulan Mehmet inanılmaz çalışmalarla Milli Takım'a kadar yükselmiş. 2.05 boyunda dev bir oyuncu olmuş! Her katmanda ona hamilik yapan Fikret Doğan, Mehmet Şanlı’nın iyi bir oyuncu olması için çok emek vermiş. Bu arada Menajer Zeki Gülay, serpilen Mehmet’in her şeyi ile ilgilenmiş.
Buraya kadar tamam: geçen ay Gaziantep’e basketbol maçı izlemek için Atatürk Havaalanı'na geldim. Orada Tanıdığım alan çalışanı Atila arkadaşım Mehmet Şanlı’yı gösterdi. Beni hemen tanıyan Mehmet: “Beni Ankara’ya yollar mısın?” dedi.
Konuyu inceleyince Federasyon'dan Ömer Onan ile konuştum. Eylül ayında Mehmet Şanlı'nın psikolojik sorun yaşadığını öğreniyorlar. Hidayet Türkoğlu ve Ömer Onan çok ilgileniyor. Maaş bağlıyorlar.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin Baş Hekimi, Hideyet Türkoğlu’nun tanıdığı ve hemen ilgileniyor. Mehmet’i hastaneyi yatırıyorlar. Bu arada Zeki Gülay ve Çağdaş Coşkun’da Allah için Şanlı ile yakından ilgileniyorlar. Kalacağı eve kadar.
Ancak temas edilen İzmir’den baba Mehmet Şanlı: “Kesin olarak evimde Mehmet’i istemem!” diyor. Sadece O mu? Amerika’da veya Makedonya’da yaşayan; Üvey ağabey de kesin olarak Mehmet’i istemiyor. 1995 doğumlu 2.05 boyunda dev bir adam bir anda basketboldan koptuğu gibi…
“YAŞAMIN HASSAS İNCE YOK OLMA ÇİZGİSİNDE YOL ALMAYA BAŞLIYOR.!”
Çünkü Mehmet hastaneden kaçıyor. İlaç alırsam dayak yerim hatta ölürüm korkusu başlıyor. Tam anlamı ile yaşanan “TRAJEDİ” Mehmet Şanlı’yı yutmaya hazırlanıyor. Ödüllü Film senaryosu gibi!
Mehmet birden aklına en sağlıklı yaşayacağı yer havaalanı olduğuna karar veriyor ve gelip Atatürk Havaalanı'na karargah kuruyor. Orada 24 saat yaşamaya başlıyor.
Hidayet Türkoğlu, Ömer Onan, Zeki Gülay, Çağlar Coşkun, Murat Yosmaoğlu tüm güçleri ile bu içler acısı duruma el koymak istiyorlar. Çünkü günlerdir Atatürk Havaalanı'nı mekan tutan Mehmet Şanlı’nın acıklı durumu herkesi kahrediyor. Polis ve alan yönetimi hiçbir şey yapamıyor. Çünkü ortada suç yok. Adamın biri gece gündüz alanda yaşıyor. Hiçbir taşkınlığı ve rahatsız edici durumu yok! Yolcular ve çalışanlar yiyecek veriyor!
Mehmet’in dayısı Almanya’da yaşayan Cihan Atlı. Ailede bir tek o bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama nasıl ve nereye kadar?
Basketbol camiası bir yana Türkiye’de ilk kez böyle bir olay yaşanıyor. Mehmet Şanlı ve yaşadıklarını göz önüne alırsak: Tek dileğim reyting avcısı magazincilere yem olmamak!
Bu arada Ömer Onan ile bire bir konuştum. Hidayet Türkoğlu ile yapılacak ne varsa hazırlar da, nasıl? Herhalde alana bir doktor veya ekibi ile gidilerek, hastaneye kaldırılması en çıkar yol olacak.
Hadi Mehmet’im hadi, lütfen ilk önce sen kendine yardım et. Seni gök yüzünden seyreden melek yüzlü anneni üzme ve biran evvel iyileşmek için gayret göster. Artık senin için dua eden ve iyi temennilerini eksik etmeyen basketbol ailesini ve kendini üzme. Bu acıklı öykü mutlu sonla bitsin.
Kaynak: ajansspor