Yıl 1891, Dr. James Naimsmith ABD/Springfield, Massachusetts'de sonradan adını basketbol, olarak belirleyeceği bir sepet topu oyununu icat ediyor, halka, gençliğe sunuyor. Yıllar içerisinde bu spor gelişiyor, kitlelerin, özellikle ABD, Sovyet Rusya, Litvanya, Yugoslavya, Brezilya, Arjantin, İtalya, İspanya, Yunanistan ve son olarak da Türkiye'de kitleler tarafından izlenen, çok ilgi gören, gençlerin sevgilisi bir oyun oluyor.
ABD'de oynanan NBA çok ilgi görüyor, neredeyse dünya nüfusunun yarısından fazlası özellikle TV yoluyla NBA maçlarını izliyor. Bu arada FIBA (Federation International Basketball Association) kuruluyor, ülkeler kendi iç mücadelelelerinin yanı sıra uluslararası şampiyonalarda boy gösteriyorlar.
Şimdi ben bu işin sportif, sosyo/politik yönüyle ilgili değil de, ülkelerde basketbolun yaygınlaşması, gençler ve halk tarafından benimsenmesi, basketbolun çaresiz üstünlüğünü kabul ettiğimiz futboldan sonra ülkenin ikinci sporu olup olmadığını irdeleyen bir yazı yazmak istiyorum.
Yıllar içerisinde Rusya, Dünya genelinde üstünlük sağlayan ABD arkasından varlığını hissetiriyor. Özellikle Avrupa Şampiyonaları'nda hegemonya kuruyor. Komünist, Sosyalist rejim zamanı olduğu için çok fazla etki ve tepki yaratmıyor, coşkulu kutlamalar yapılmıyor. Ancak benim şahit olabildiğim, özellikle eski Yugoslavya, Hırvatistan, İspanya, İtalya ve Yunanistan'da basketbol spor dalı olarak yayılırken, güncel hayata da giriyor, çeşitli kutlamalara fon oluşturuyor, eğlence sektöründe de yerini alıyor.
Çeşitli yıllarda Avrupa ve Dünya Şampiyonaları'nda derece alan, şampiyonluk dahil başarılar kazanan ülkelere devam eden yıllarda, bir sonraki, sonra ondan sonraki şampiyonalara kadar özellikle basketbolda alınan başarılar neredeyse kesintisiz yaşanıyor, kutlanıyor, her vesile ile basketbol hayatlarına giriyor.
Benim bildiğim Belgrad'da Skadarlia, Zagrep'de Tivoli, Atina'da Plaka insanların gece gezmelerinde gittikleri, coşkulu toplantılar yaptıkları yerler, bizim Beyoğlu /Çiçek Pazarı, Kumkapı, Ankara Sakarya caddesi, İzmir Çeşmealtı, Kordon, Bursa Arap Şükrü gibi yerler. Eğer o gün, TV'de basketbolla ilgili bir gösterim varsa bu yerlerde kesinlikle ekranlar açıktır ve halk günün önemine göre gene basketbolu izlerler, coşkularını yaşarlar ve kutlamalarını yaparlar.
Geçen hafta Cumartesi günü 4 Haziran 2011 günü bir grup eski basketbolcuyla beraber İstanbul/Kumkapı'daydık. Türkiye Beko Basketbol Ligi finali ilk maçı oynanıyordu. Üstelik Fenerbahçe- Galatasaray maçı oynanıyordu. Hepimiz gidişatı ve sonucu merak ediyorduk. Ayrıca tıklım tıklım dolu olan Kumkapı restoranları doldurmuş olan yerli, yabancı, İrlandalı herkesin basketbolumuzu görmesini istiyorduk, ''Biz Dünya İkincisiyiz'' demek istiyorduk ama heyhat ilaç için bir ekranda bile basketbol yoktu. Tüm TV'ler açıktı ama basketbol yoktu. Daha da ilginci, basketbol maçının yayın süresinin bitiminden sonra ekranlar sanırım yabancı misafirlerin isteği üzerine atletizm'le doldu. Galiba Golden League yayını sonuna kadar yapıldı.
Bence ülkelerin, ülkenin basketbol ülkesi olup olmadığının önemli bir göstergesi olan bu gözlem aynı zamanda da gerçeği yansıtıyor. Eğer sen mirasyedi gibi basketbolun bizlere verdiği bu şansı, primle, götürmekle, çıkarcılıkla harcarsan, sonunda da onu biçersin.



