3 gecede, maç kazandıran 3 son saniye şutuna tanıklık ettik. Dolayısıyla en azından NBA keyfimizin yerinde olduğu kesin.
Konferans yarı finalleri müthiş bir heyecana ev sahipliği yaparken sürpriz sonuçlar da son saniye basketlerine eşlik ediyor. Bu yazı yazıldığında henüz Atlanta Hawks-Washington Wizards, Golden State Warriors-Memphis Grizzlies serilerinde 4. maçlar oynanmamıştı. Ancak şu ana kadarki 2-1’lik üstünlüğün Washington ve Memphis’te olması, normal sezonu fırtına gibi geçiren Atlanta ve Golden State’e hızlandırılmış bir Play Off dersi gibi: Burada maç kazanmanın yolu “kan, ter, gözyaşı”ndan geçiyor. Kimseye bedava ekmek yok!
Geçen haftaki yazıda “Mike Conley’siz Memphis en fazla 1 maç kazanır” demiştim. Mike Conley sakatlığına rağmen sahalara döndüğü gibi, 2 maç kazanmayı da başardılar. Memphis’in en önemli özelliği dişe diş mücadeleyi hiçbir an bırakmaması. Golden State karşısında da bunu sahaya yansıtıyorlar ve MVP Stephen Curry’nin takımını sezon başından bu yana içinde bulunduğu “konforlu alan”dan çıkardılar. Curry ilk 3 maçta yüzde 39 isabette kaldı. Bir Play Off acemisi olarak zorlanması normal karşılanabilir ancak NBA’in büyük oyuncuları kendilerini Play Off’larda ispat ederler. GSW’yi seride düştüğü durumdan kurtarabilecek bir numaralı isim de o.
Batı’nın bir diğer eşleşmesinde Los Angeles Clippers, Chris Paul’a kavuştu ve seride 3-1 önde. Clippers için asıl etkileyici olan Chris Paul’un oynamadığı maçta dahi Rockets’ı yenmeyi başarması. Seriden önce Rockets’a daha çok şans tanıyan bendeniz gibileri tamamen ters köşeye yatıran Clippers, kazandığı 3 maçı sırasıyla 16, 25 ve 33 sayı farklarla kazanarak Play Off’un en formda takımı olduğunu kanıtladı.
Doğu Konferansı’na geçtiğimizdeyse dramanın daha da büyüdüğüne tanıklık ediyoruz. Yazının başında bahsettiğimiz son saniye basketlerinin yaşandığı Doğu’da Washington Wizards’ın tecrübeli skoreri Paul Pierce, 3. maça nokta koyan basketiyle bir kez daha “İşte ben bu yüzden buradayım” dedi. Pierce’ın tarihi şutunu panya yardımıyla çemberden geçirdiği andan maksimum bir dakika sonra Gazeteci Chris Broussard’la girdiği diyalogsa basketten bile daha unutulmazdı. ‘Truth’ yani ‘Gerçek’ lakaplı oyuncu, John Wall’suz oynayan Wizards’ın Hawks karşısındaki en büyük avantajı olmaya devam ediyor.
Tüm seriler içerisinde Play Off keyfini en yoğun yaşatan serinin Cavs-Bulls olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Kevin Love’ın yokluğundaki Cleveland’ın LeBron James’i 4 numaraya çekerek daha kısa bir takımla oynayacağını geçen hafta yazmıştık. Cavs, bunu ilk maçta yaptı ancak Mike Miller’lı formül hezimete uğrayınca David Blatt, Tristan Thompson’ı ilk beşe aldı. Bu tercih, Cavs hücumlarında LeBron James ve Kyrie Irving’i epey zorlasa da uzun Bulls’la baş edebilmenin tek yolu olarak gözüküyor. Seride James yüzde 37.7, Irving yüzde 36.4 şut isabetiyle oynuyor ancak Cavs savunması ve Tristan Thompson başta olmak üzere diğer parçalarının mücadelesiyle ayakta kalıyor. JR Smith’in olmadığı ilk 2 maçtan bir galibiyet çıkardıktan sonra United Center’daki 2. maçtan da LeBron James’in son saniye basketiyle dönmeleri ipleri ellerine geçirmelerini sağladı. Bulls ise Derrick Rose ve Jimmy Butler’ın muhteşem savunmasıyla Play Off’un en iyi takımlarından biri olduğunu gösteriyor. Ancak LeBron James’in olduğu bir takımı yenmek o kadar da kolay değil. Pau Gasol’un sakatlığı da Love’ın yokluğunu derinden hisseden Cavs’i epey rahatlattı. Gasol, 3.maçın ikinci yarısı ve 4. maçı kaçırdı. 5. maç için de durumu şüpheli. Hal böyleyken Cavs’in serinin favorisi haline geldiğini söylemek gerek.