A Milli Basketbol Takımı'nın yıldız oyuncusu Hidayet Türkoğlu, “Dünya Şampiyonası'nda geçen yıla oranla çok daha iyi olmamıza gerek yok. Basit hataları tekrarlamayalım yeter. Yarı finale kapağı atarsak, şampiyon bile olabiliriz” dedi.
Kaptan Hidayet Türkoğlu, yaklaşık 18 saatlik yolculuk sonrası Bormio’daki kampa katıldı. Ayağının tozuyla da, röportaj verdi. Tecrübeli oyuncu, Phoenix Suns’a transferini, Toronto Raptors’tan neden ayrıldığını ve Dünya Şampiyonası ile ilgili görüşlerini anlattı. Söz şimdi Hidayet Türkoğlu’nda…
“Phoenix’e gitmek benim tercihim değil. Şöyle ki, takas olaylarında kararı takımlar veriyor. Ben şu ana kadar ne duydum, ne gördüm böyle bir olay. ‘Beni şu takıma takas edin’ diyen olmamıştır. Toronto’ya bazı şeylerin değişmediği taktirde ayrılmak istediğimi söylemiştim. Onlar da bazı şeyleri değiştirmek istemediler, o yüzden avukatlarımla görüşürken Phoenix ihtimali çıktı. Onlar çok ciddiydi. Ben de avukatlarıma ‘bu işin üzerinde durun’ dedim. Çünkü bir oyuncunun yeni bir başlangıç yapabilmesi için bu tip takımlara gitmesi şanstır. Phoenix’e gittiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü gerek oyunculara, gerek organizasyona baktığın zaman bana uygun bir takım. Bu fırsatı kaçırmak istemedim”.
İlk kez 4 numara oynayacak
“Phoenix’te 4 numara pozisyonunda başlayacağım. Hayatımda ilk kez bu pozisyonda oynayacağım. Hızlı basketbol oynayacağımız için, rakip takımlara karşı eşleşme sorunu yaratmak için beni kısa forvet olarak düşünüyorlar. Ben de sabırsızlanıyorum”.
“Toronto’nun yeni coachu PJ Carlesimo arkadaşım. İstanbul’a geldi ve takımda kalmamı istedi. Bazı noktalarda yardımcı olabileceğini söyledi. Ama yeni bir antrenör ilk yılında çok fark yaratamaz. Diğer insanlardan bu tip adımlar atmalarını bekledim. Zaten onlar da pek istekli değilmiş ki, böyle bir takasa girdiler. Herkes verilmiş olan kararlardan memnun. Hayatımda gerçekten belki de NBA’in en oyun kurucusu Steve Nash ile beraber oynayacağım. Richardson var, Grant Hill var, takımda taşlar yerine oturmuş, roller benimsenmiş. Bencil oynamıyorlar. Geçen yıl Batı finali oynadılar. Phoenix’te üç gün kaldım, gösterilen ilgi ve alaka beni mutlu etti. Zaten bir an önce buraya gelmek istedim. Çünkü benim için önemli olan Milli Takım. Antrenmanlara da hemen başlayacağım. Arkadaşlar benden bir-iki adım öndeler. Arayı kapamam gerekiyor. Çünkü bu son dünya şampiyonam. Ülkemde hem iyi oynayıp hem de iyi bir sonuç almak istiyorum”.
‘Ben de kurtuldum, onlar da’
“Toronto’da bazı gazeteler aleyhimde yazı yazdı ama Toronto halkıyla kötü bir diyaloğum olmadı. Raptors’ın içindeki kişilerle problemlerim vardı. Bence işler kötü gidiyordu ve günah keçisi aradılar ve beni seçtiler. Çünkü hayatımda hiç yaşamadığım şeylerle karşılaştım. Bundan önceki kariyerime bakın hiçbir şehir ve takımda böyle karalanmadım. Artık umurumda bile değil. Ben de kurtuldum, onlar da kurtuldu. Önüme bakıyorum”.
“Kendimi toparlamam için burası en iyi yer. Sadece Milli Takım’a konsantreyim artık. Kim ne demiş, ne yazmış umurumda değil. Zaten okumuyorum da. Kanada’da yaşayan Türk arkadaşlarım var. Onlar beni arayıp söylüyordu”.
“Dünya Şampiyonası’na bir çok yıldız oyuncu gelmiyor. Bunun avantajları da var, dezavantajları da. İyi oyuncuların aşağı-yukarı neler yapabileceklerini biliyorduk. ‘Şuradan atar, buradan tutar’ diyorduk, ona göre önlemimizi alıyorduk. Ama tanımadığın bir oyuncu, senin canını yakabilir. Yeni oyuncular hakkında çalışmaları yaparsak, bu durum bizim lehimize olur. Zaten iyi bir antrenör ekibimiz var. Onlar mutlaka gereken çalışmayı yapacaktır”.
‘ABD ciddiye almıyor, almasın da’
“Amerikalılar, galiba Dünya Şampiyonası’nı fazla önemsemiyorlar. Olimpiyatlara önem veriyorlar. Olimpiyat kadrosundan tamamen farklı bir takımla Türkiye’ye gelecekler. Şampiyonayı ciddiye almıyorlar; almasınlar bizim için daha iyi. Zaten bizim ne yapacağımız önemli. Burada yokken, arkadaşlarla telefonda görüşüyordum. Gayet tempolu ve ağır idmanlar yapıyorlarmış. Herkes kendini vermiş. Kaptan olarak bu durum beni mutlu ediyor”.
“En büyük avantajımız Türkiye’de oynayacak olmamız. Rakiplerdeki eksiklikler de avantaj. Bizler kadar Türk halkı da bu turnuvayı bekliyor. Soğukkanlı olmamız, az hata yapmamız ve doğru seçimlerde bulunmamız gerekecek. Mücadele konusunda sıkıntı çekmeyiz. Bu zamana kadar iyi bir tecrübe edinmiş olmamızı umuyorum. Bu tecrübeleri sahaya yansıtmamız gerekiyor. İnşallah bizden beklenen o ekstra adımı atar madalyayı alırız. Ama maç maç düşünmemiz gerekiyor. İlk maçımız Fildişi Sahili’yle. Kimdir, nedirler bilmiyoruz. Tanımıyoruz diye hafife alırsak daha ilk günden şok yaşayabiliriz. Biz ilk 4’e girersek, o gazla şampiyon bile olabiliriz. Yarı finalde seyircinin ne kadar arzulu ve istekli olabileceğini hayal bile edemiyorum. İlk dörde kapağı atarsak gerisi gelir”.
‘O ayının adı neydi!’
“Avrupa Şampiyonası’ndaki çeyrek final, hayati maçımdı. Geçen yıl Yunanistan’a kaybettik, şampiyonada, madalyadan olduk. Yunanistan’a bakıyorsun, kimseyi yenemedi. İspanyollar’a mağlup oldular, biz onları yenmiştik. Ama Yunanistan maçında 2-3 kritik pozisyon var. Ömer Onan’ın şutu çemberin içinden çıktı, Ersan turnikeye giderken ayağı boşaldı. Bana alakasız bir hatalı yürüme çaldılar. Dönüşlerde adamlar uzaktan 3’lük attılar. O kadar hücum ribaundu verdik ama yine de kazanıyorduk. Bir ara; Ersan 4, ben 5 numara oynuyordum… (Gülerek) Ersan o ayıyı tutmaya çalışıyordu (Schortsanitis’i kastederek). Adı neydi Sokalidis mi ne… İşte, o ayıyla boğuşuyordu. Ona rağmen iki pozisyonla bitti olay. Ama Türkiye’de o pozisyonlar olduğu zaman, o durumları daha tecrübeli oynayacağız. O hataları tekrarlamayacağız. Çok daha iyi olmamıza gerek yok. Basit şeyleri doğru yaparsak istediğimizi alırız. Çeyrek finali geçersek madalya alacağımıza inanıyorum”.