Ne yazılır böyle bir günde? Play-Off ilk tur maçlarının ne önemi vardır bu acıların yaşandığı ortamda? Turgay Demirel’in son oyunları konusunda kamuoyunu bilgilendirme görevi bile geriye bırakılabilir bu yas günlerinde. Yeter ki… Evet yeter ki bir ders çıkartılabilsin bu büyük faciadan!
Biz basketbolcular istatistik okur, istatistikler üzerinden değerlendirme yaparız. Kim kaç sayıyı yüzde kaç saha ortalamasıyla atmış, hangi takım kaç hava topu ile oynamış, bunun kaçı “hücum ribaund”u falan filan… Öyle ki, top kayıplarından ve başka göstergelerden, maç içerisinde her takımın kullandığı top adedini hesaplar ona göre bile yorum yaparız. Çoğu doğrudur ama hepsi gerçeği yansıtmazlar.
Uzatmayacağım. Bu facianın ilk gününden bu yana benim aklıma takılan tek soru var: Neden biz yüz milyon ton başına düşen ölüm sayısında “Dünya Dev”lerini sollamışız? Çin’de bu oran 1.27 iken bizde neden bunun beş katına çıkmış ölümler? Amerika’da 100 milyon ton kömür üretimi başına yıllık 1 ila 6 arasında değişen bu oran bizde niye yıllara göre 900’ü bile aşabilmiş? (TEPAV raporu) Basketbolda dünya yüzdelerini üç aşağı beş yukarı yakalayabilmişken bu tip istatistiklerde neden hep tersten rekorlar kırıyoruz? Yoksa… “Gelişmiş ülkelerde insanlar tesadüfen ölürken, bizler tesadüfenyaşıyoruz” sözünde bir gerçek payı mı var? İstatistikler böyle söylüyor.
Tamam! Biliyoruz: İstatistikler her zaman gerçeği yansıtmaz. Yüksek yüzdeyle oynadığınız bir maçta öyle bir son top kaçırırsınız ki her şey altüst olur. Burada da, böyle bir facia yüz yılda bir olur belki ama bu olay, ne yazık ki, bizim istatistikler geri dönülmeyecek kadar bozdu artık. Zaten kötüydük şimdi iyice kötüledik. Küme düştük güvenlik liginde…
Bundan böyle amacımız tekrar üst lige çıkıp ölümlü iş kazaları istatistiklerinde Amerika ile aynı standartları tutturabilmek olmalı. NBA ile rekabet yapıp, üç sayı ve serbest atış ortalamalarını tutturmak yetmez. İş kazalarını da, bağıra bağıra “Geliyorum” diyen taraftar ölümlerini de önlemek için büyük faciaları beklemeyelim lütfen…