27 Aralık 2025, Cumartesi
spot_img
Ana SayfaDİĞERARŞİVI love basketball / GÖKHAN TÜRE

I love basketball / GÖKHAN TÜRE

Basketbolun en önemli özelliği ve de “güzelliği”, an be an değişebilen, her türlü olasılığa ve sürprize açık bir spor dalı oluşu…
Dün Ülker Arena'da bunun en güzel örneklerinden birine şahit olduk.
Serinin ilk ayağını açık farkla kazanan Fenerbahçe Ülker bu kez karşısında ilk maçtaki zaafiyetlerinden tamamen arınmış, rakibinin zayıf yönüne (sete hücum edememe) odaklanmış, daha motive, daha diri ve inançlı bir Galatasaray Liv Hospital bulmuştu. Sarı-Kırmızılılar'ın en önemli artısı, F.Bahçe'ye sevdiği açık alan basketbolunu oynamaya hiç izin vermeden neredeyse tüm maçı kontrolünde götürmeyi başarmasıydı. Ribaundlara bu kez iyi odaklanıp, rakipten 11 fazla (12 hücum ribaund, toplamda 36'ya 25) ribaund alarak da bu coşkunun önüne “set” çektiler. İlk maçın suskun ismi Marko Paşa, bu kez istim üzerindeydi. Takımın skor üretimindeki “sigorta” görevini üstlenen Gürcü forvet, Fenerbahçe'nin ilk maçta sivrildiği ikili oyun savunmasını da “el üstünden” gönderdiği üçlüklerle felce uğrattı. Savunma demişken, ilk maçta özellikle boyalı alanda “yol geçen hanı” kıvamındaki defansif zaafiyetin yerinde müthiş yardımlaşma vardı. Fenerbahçe, içeriye çok iyi kapanan Aslan'ın riske ettiği dış ve “boş” atışları kaçırınca da rakibinin ekmeğine yağ sürdü. Ancak yine de oyun disiplinini kaybetmeden, savunmada da aynı karşılığı vererek maçta kalmayı başardılar.
Eşitlikle kapanan ilk yarının ardından üçüncü çeyrekte de Galatasaray, Arroyo'nun liderliğinde iyi hücum etmeye devam edip, Markoishvili ve Ender'le hep “sıcak eli” bulup “raydan” çıkmadı. Fenerbahçe'nin coşmasına izin vermeden adeta rakibini de, seyirciyi de “uyutarak” son periyoda önde girdi. Son çeyrekte evsahibinin “panik” atışlarını da Arroyo ve Erceg'le cezalandırıp, 34.56'da Marko Paşa ile farkı böyle bir “defansif” maç için 20 sayıya denk gelen 8 sayılık bir avantaj yakaladılar.
Ama dedik ya, basketbol gerçekten de kaderin her an değişebildiği, hatta bazen “imkansız” denen değişimlere bile olanak veren bir spor… Maçın gidişatı da gözönüne alındığında, Marko'nun basketi sonrası umutları iyice azalan Fenerbahçe'ye kazanabilmek için küçük çaplı bir “mucize” gerekiyordu. İşte o mucizede kıvılcımı yakan F.Bahçeli oyuncular değil, Arroyo oldu. Melih'in basketi sonrası fark 6 sayıya inmişken önce gereksiz bir hücum faul alan, ardından faul limiti dolmuşken Zoric'e faul yapan Porto Rikolu guard, adeta geri dönüş için davetiye çıkardı. Zoric'in iki serbest atışı sonrası Markoishvili'nin üçlüğü gelmişti ama ateş tutuşmuştu bir kere… Ve 37.50'de Bjelica'nın üçlüğü ile “bacayı saran” ateş yangına dönüşürken, 38.39'da Kleiza ile öne geçen Kanarya'ya Arroyo cevap vermiş, son top da G.Saray'ın elindeydi. McCalebb, Emir'in sanki “büyü ile” çaldığı topu smaçladığında ve takımını yeniden öne geçirdiğinde ise Cimbom'a 10 saniye kalmıştı. Ancak evsahibi ne ya edip, Arena'dan serinin kaderini değiştirecek bir galibiyet çıkarmasına izin vermedi; o basketi yemedi. Ve Galatasaray, oyunun geneline bakıldığında “hakettiği” galibiyeti kendi hatalarıyla rakibine verdi. “Galibiyet perisi” yanında olan Kanarya ise Abdi İpekçi'ye saha avantajının ve iki galibiyetin yanında “moral motivasyonu” da cebine koymuş olarak gidiyor…

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler