Turnuva öncesi elimizde büyük bir fırsat olduğunu, Olimpiyat'a gitmeye hiç bu kadar yakın olmadığımızı belirtmiştim. Nitekim belki de tarihin en zayıf Yunanistan Milli Takımı, ardından bir Çekya galibiyeti bizi Tokyo'ya götürecekti. Ama bu fırsatı elimizin tersi ile ittik. Koskoca takım, iki kişiye yenildi. İkinci yarıda çaresiz, ne yaptığını bilmeyen, başta coach Orhun Ene olmak üzere panikleyen bir takım vardı sahada. Calathes-Sloukas ikilisinin basketbol aklı, bizim tüm takımda yoktu. Kazanan da onlar oldu. Oyun kurucu pozisyonunda bizden üstünlerdi ama diğer her bölgede çok ağır basıyorduk. Ama ne Cedi'yi ne Furkan'ı ne Ersan'ı, ne uzunlarımızı devreye sokacak planı uygulayamadık. Basketbolseverler, Yunanistan Milli Takımı'nın yarısının adını belki de ilk kez duyuyordu. İki tane Antetokoumpo, Tyler Dorsey, Papanikolaou, Papapetrou, Printezis ve Spanoulis yoktu. Düşünün bir de onlar olsa, fark kimbilir ne kadar olacaktı. Maça 22-8 başladıktan sonra, devam eden 30 dakika, 32 sayı fark yedik bu Yunanistan'dan. Oysa onlar çok titrek ve ürkek başlamıştı maça. Doğal olarak çekiniyorlardı. Ama o kadar lakayt ve vurdumduymaz oynadık ki yakaladığımız fark bir anda eridi. 5-6 dakika daha aynı ciddiyetle oynasak, belki maçı daha ilk yarıdan bitirecektik.
Ergin Ataman olsaydı…
İyi hazırlanmamışız. Ne taktik, ne de mental olarak. Bir daha da kolay kolay böyle bir fırsat elimize geçmez. Geçen sene yolun yarısında coach değişikliğine giden Basketbol Federasyonu da, bu hezimetten en çok sorumlu olan taraf. Ufuk Sarıca mı, Orhun Ene mi diye tartışıyoruz ama şurası kesin ki takımın başında Ergin Ataman olsaydı, şu an biz güle oynaya Tokyo'ya giden takım olurduk. Genç takım, yeni jenerasyon, şu, bu demenin bir anlamı, bahane üretmenin bir anlamı yok. Bu kadro, rakipleri göz önüne aldığımızda grubun en iyi takımıydı. Olimpiyatlar dışında hiçbir sonuç kabul edilemezdi. Nitekim gidemedik.
Kaynak: fanatik