Fenerbahçe BEKO için Real Madrid ile oynayacağı karşılaşma bir “dönüm noktasıydı” adeta…
Evet; kaybetseydi bu kadar olumsuzluğun arasında “kaynayan” bir yenilgi olarak değerlendirilebilirdi. Sonuçta rakip, bu sezon Euroleague’de rakiplerine “nal toplatan”, tozu dumana katmış yoluna devam eden, kadro zenginliği “Arap şeyhleriyle!” kıyaslanacak bir oyuncu kalitesine sahip Real Madrid’di… Eflatun-Beyazlılar, daha iki gün önce Maccabi’yi Belgrad’da 29 farkla güle oynaya yenerken, sahip olduğu potansiyeli bir kez daha açığa vurmuştu.
Ama kazın ayağı öyle değildi. Fenerbahçe kaybetse, arka arkaya 5. yenilgi ile birlikte sahasındaki yenilmezlik de sona erecek, takımın giderek azalan özgüveni iyice dibe vuracak, taraftarla arasındaki mesafe artacak, sezonun kalanına dair ağır bir darbe olacaktı… Yani öyle, “ne yapalım, sonuçta Real’e kaybettik, yapacak bir şey yok” denebilecek türden bir yenilgi değil, realitede “bir yenilgiden fazlası” olacaktı…
Peki ya kazansaydı… Evet, işte bu noktada Real Madrid’e karşı alınacak bir galibiyetin getirisi, götürüsünden çok ama çok fazla olacaktı. Sarı-Lacivertliler, işte bu gerçeğin bilincinde, teknik kadrosundan oyuncusuna, taraftarına kadar müthiş bir birliktelik gösterdiler. Dünkü galibiyet, inanmışlığın, adanmışlığın, vazgeçmemenin ödülüydü…
KISALARIN MÜTHİŞ GECESİ
Başlangıç çeyreği, kağıt üzerindeki Real Madrid üstünlüğünün sahaya yansımasıydı. Eflatun-Beyazlılar, boyalı alan ve çevresinden 10/14 isabetle, Fenerbahçe’yi (3/7) daha ilk 10 dakikada üçe katlarken, 3 sayı çizgisinin gerisinden de 3/4 isabet bulunca 13 sayı (16-29) öne fırlamıştı. Ve bu periyotta Sarı-Lacivertliler’i ayakta tutan, skor üretiminin belki de en zayıf halkası olan Calathes’ti. Yunan guard, 8 sayı ile takımını ayakta tutuyordu.
Bu arada, maçın başlangıcında Papagiannis’in, Tavares’e karşı “şut artısını” kullanıp Real’in savunma planını sekteye uğratma hedefinin başarısızlıkla sonuçlanması, ikinci çeyrekte bu planı Sertaç’la hayata geçirme gayretinin de sonuçsuz kalması, Fenerbahçe için sıkıntıları “katlayan” bir gelişmeydi.
İkinci çeyrekte Fenerbahçe’nin ihtiyaç duyduğu şey, rakibin potaya gidişlerinin önünü kesmekti. Bunu ilk periyotta Campazzo ile sıkça yapan İspanyol ekibine o boş koridoru vermemek adına ön alanda Madar ile filizlenen direnişe başladı Sarı Kanarya… Hücumda da önce Wilbekin ve Guduric, ardından da Madar devreye girince oyuna yeniden ortak oldu Fenerbahçe… 15.32’de 13-6’lık seriyle fark 6 sayıya eridi, 16.56’da Motley’nin sayıları gelince fark sadece 2 sayıydı (33-35). Sonrasında Deck, Musa ve Campazzo ile gelen 7-0’lık seriye Madar’ın üçlüğü ile yanıt verdi Kanarya; devre sonunda fark 7 sayıydı (37-44).
İki uzunu Sertaç ve Papagiannis’ten katkı alamaması, Tavares ve Poirier gibi iki kuleye sahip Real Madrid’e karşı Fenerbahçe’nin şansının devam etmesi, kısaların yaratacağı “mucizelere” kalmıştı. O noktada da Kanarya’nın, dün Dorsey’den hiç katkı alamadığını ve tüm yükün Calathes, Guduric, Wilbekin ve Madar’ın üzerine bindiğini de hatırlatmakta fayda var…
İşte bu ahval ve şeraitte başlayan üçüncü periyotta dahi Fenerbahçe BEKO’nun geri adım atmaya hiç ama hiç niyeti yoktu… Nigel Hayes-Davis, Guduric, Madar ve Motley ile gelen 10-4’lük seriyle 4 dakika içinde fark 1 sayıya (47-48) inerken, Real’in imdadına yine ele avuca sığmayan guardı Campazzo yetişiyordu. O da kariyerinin en iyi gecesini yaşıyordu ve onun da geri adım atmaya hiç niyeti yoktu. Ardından Llull, önce mandalinayı çembere yollayıp bir de çizgiden “cila” yapıp farkı önce 7, 1 dakika sonra da 9 sayıya (54-63) çıkarıyordu. Yangının üzerine suyu döken ise yine bir üçlükle sahne alan Madar oluyordu. Musa ve Campazzo ile fark tekrar 10’a tırmanırken, çeyreği son saniye turnikesi ile bitiren Madar, sanki maçın sonuna dair de işareti veriyordu (59-67).
Üç çeyrek tamamlandığında boyalı alan ve çevresinden üretimde F.Bahçe cephesindeki 13/29 isabet, Real’de 25/39’la karşılık buluyordu. Bu devasa farkın skora yansımaması ise, Real’in ilk periyottaki 3/4isabetin üzerine 1/11’le devam ediyor olması, Fenerbahçe’nin ise 7/21’le en azından bu parametrede rakibinden daha iyi iş çıkarıyor olmasından kaynaklıydı.
Son periyodun başında, iki gün önce Maccabi ile oynayan, yaş ortalaması yüksek Real Madrid’de yorgunluk devreye girer derken, ilk 3,5 dakikada bunun aksini yansıtan bir enerji vardı rakipte… Belki de “son atımlık barutu” kullanıyordu Real, maçı koparıp gitmek, Fenerbahçe’nin direncini kırmak adına… Ve bitime 6 dakika 42 saniye kala maçtaki en yüksek farkı (64-78) buluyordu Eflatun-Beyazlılar…
O ana kadar ve de devamında ise değişmeyen tek şey vardı Fenerbahçe BEKO’da… O da inanmışlık, oyuna karakter koyma ve mücadelede zerre kadar geri adım atmadan, kazanmaya olan inancını yitirmeden çabalamaya devam etmek… Wilbekin, küllerinden doğmaya niyetlenen Sarı-Lacivertliler için Nigel Hayes-Davis’le birlikte kıvılcımı yakan isimdi, kalan 6 dakika 42 saniyede… 8-0’lık seriyle oyuna yine tutundu Sarı Kanarya… Real, Fernandez ve Tavares’le karşı koymaya çabaladı. Bu kez Guduric ve Calathes’ti takımını sırtlayan… 37.06’da Yunan guardın üçlüğüyle fark 4 sayıya (77-81) indi. 37.41’de Guduric’in üçlüğüyle skor 80-82’ydi. 38.16’da Wilbekin’le fark tek sayıya (82-83) eridi. Campazzo, Real’de yine direksiyondaydı. F.Bahçe’nin öne geçme hamlelerini önce potaya giderek, ardından da 39.45’te çizgiden savuşturdu. Son 15 saniyeye girilirken top Fenerbahçe BEKO’daydı. Maçı uzatmaya taşımak için üçlük gerekiyordu. Ve 39.50’de, Guduric’in asistinde Wilbekin, 9-10 metre mesafeden o hayat veren üçlüğü çemberden geçirdi. Real’in son hücumunu iyi savunan Kanarya, Deck’e basket şansı tanımadı ve uzatmaya gidildi.
Uzatmanın hemen başında gelen, Llull’un hem de el üzerinden yolladığı “mandalina” yine çemberden geçti. Bu başlangıç tribünler için moral bozucuydu belki ama dedik ya; Fenerbahçe BEKO’lu oyuncuların dün geri adım atmaya hiç ama hiç niyeti yoktu. Wilbekin, Guduric ve Hayes-Davis’le 7-2’lik seriyle ilk çeyrekten sonra ilk kez öne geçti 43.05’te Kanarya (94-92). Real’in de seriyi bozmamak için müthiş direnci sürüyordu diğer cephede… Onlar da bu seriye 6-0’la karşılık verdiler (94-98) ve işin kötüsü, uzatmanın da tamamlanmasına sadece 26 saniye kalmıştı. Önce 44.51’de, bu sezon faul çizgisinden bir hayli sıkıntılı olan Motley, hata yapmadı (96-98). Ardından oyuna soğuk giren Hezonja, taktik faul sonrası 1/2 isabette kalınca fark 3sayıya (96-99). Eridi. 44.54’te bu kez Guduric, çizgiden 2/2 ile ayrıldı (98-99). Bitime 6 saniye kala fark tek sayı ve top Real Madrid’deydi. Fenerbahçe’nin, önce topu kapmak için yaptığı baskıda, topu köşede alan Campazzo’nun üzerine Calathes ve Hayes-Davis kabus gibi çöktü, Campazzo’nun çaresizce ileri savurduğu topu Guduric, parmaklarının ucuyla Madar’a gönderdi. Ve Madar, 2019’da Datome’nin, Randolph üzerinden bulduğu yine son anda gelen basketin kopyasını Llull’un savunmasında bulup, Fenerbahçe’nin uzun süre hafızalardan silinmeyecek galibiyetinin altına imzasını attı.
İNANILMAZ!!! FENERBAHÇE BEKO MAÇI KAZANIYOR ???????????????? #EuroLeague pic.twitter.com/oaRprN7gn6
— S Sport (@ssporttr) November 30, 2023
İsrailli guardın, oyunun akışında defalarca gitmeye yüz tutan maçta takımını ayakta tuttuğunu hatırlarsak, bu basketin O’na bir “ödül” olduğu gerçek… Motley dışında uzunlardan bu kadar az katkı aldığı, sakatlıktan çıkan Pierre’in doğal olarak verim sağlayamadığı, Dorsey’nin tel del döküldüğü, Tarık’ın forma şansı bulamadığı böylesine olumsuzlukların yaşandığı bir gecede Real Madrid’in yenilmezliğine son vermiş olmak bir galibiyetten daha fazlası Fenerbahçe BEKO için…
Sezonun kalanına dair umudu, inancı ve özgüveni arttıran, oyuncuların, “yahu biz bu direnci önceki maçlarda niye sahaya koymadık?” diye sorgulamasına imkan tanıyan (dilerim onlar da bu özeleştiriyi yaparlar) bu galibiyet Fenerbahçe’nin ileriki maçlar için “pusulası” olabilir… Maç sonunda gözleri dolan Itoudis’in de yaşadığı duygu yoğunluğunu anlamak mümkün… O’nun da şapkasını önüne koyup, önceki kayıplarda rolü olduğu bazı yanlışlardan geri dönmesi, rotasyonu daha verimli bir şekilde takıma yayması şart. Ama düne dair hakkını yememeli bunları söylerken… Tüm olumsuzluklara rağmen takımını çok iyi yönetti. Baktı Papagiannis ve Sertaç’lı formattan verim gelmiyor, 4 kısalı düzene döndü. Hele oyunun sonundaki Madar hamlesi müthişti.
Sonuç itibarıyla Fenerbahçe BEKO, çok kritik bir eşiği alnının akıyla aşmış oldu. Şimdi bu müthiş zaferin üzerine yeni bir başlangıç inşa etmeli…