Sonuç şu iki sebepten böyle oldu: Hakemlerden biri Avustralya idi.
1. vura kıra yapılan baskıya, yere düşmedikçe faulleri hiç çalmadılar.
2. Quanitra nereye değse çaldıkları düdükler ile işi bitirdiler.
Gelelim maçın asıl kahramanı Nijerya koçuna. Takımını çok iyi tanıyıp beş kişinin tam saha baskısı ile maçı aldı götürdü. Rahmetli Cavit Altunay'ın 70'li yıllarda bize söyleyip inandırdığı “Pres cennetten çıkmadır” sözünün doğruluğunu bir kez daha gördük. Baskı bizim maç öncesi oldukça iyi taraflarımızı aldı götürdü.
Nijerya koçunu hücum ribaund denemeleriyle takımımızı tamamen yıprattı.
Bir ara zone savunmamız sanki maçın en iyi taktiği gibi görünse de pas arası oynayan oyuncularımız savunma ribaundları için çemberden çok uzaklarda kaldılar. Maça kötü başlayan Nijerya inandığı mücadelesi ile maçı hak eden taraftı.
Bu baskı altında kenar yönetim, sporcularımız etkili olamadılar. Başta söylediğim gibi rakip takım forması giymiş hakem ile bu maç Quanitra'sız kazanılabilir miydi? Sadece o mu? Press ile top kayıpları yapan kısalarımız bir de güç ortaya çıkınca sahadan silindiler. Rakip baskısına topu kekeme gibi tekliye tekliye getirip etkili olamadılar. Sol ellerinin zayıflığından (Tuğçe hariç o da savunmada en güçsüzdü ) hiç soldan geçemediler.
Coşan taraf onlar, küsüp maçtan kopan taraf biz olunca bu sonuç kaçınılmaz oldu.
