12 Dev Adam, 4’te 4’le girdiği Eurobasket’te, turnuvaya ‘açık ara’ favori olarak giren Sırbistan’ın da hakkından gelip, Top 16’ya ‘silindir’ modunu açarak girmiş oldu.
Yine ‘Dev gibi’ bir 40 dakikayı geride bıraktık… Sahaya yürek koyma, birlikte hareket etme, paylaşım, direnç, mücadele, oyuna akıl koyma, soğukkanlılık, sabır gibi konularda zaten sınıfı çoktan geçmişti Millilerimiz… Dün bunlara bir yenisini ve hatta bence ‘en önemlisini’ maç sonu oynama konusundaki becerisini de ekledi Ay-Yıldızlılar… Ve bu detay, Top 16’dan itibaren en can alıcı artısı olacak 12 Dev Adam’ın…
Alperen Şengün, ilk 4 maçı harika oynamıştı. Sırbistan karşısında başka bir boyuta geçti Milli Yıldızımız… Tüm basketbol kamuoyunun, sadece Avrupa değil, basketbol dünyasının merakla beklediği ‘Jokic kapışmasından’ alnının akıyla çıktı genç pivot… Genç derken, yanlış anlaşılmasın, sadece yaşının 23 olmasını kastediyorum… Yoksa feleğin (daha doğrusu basketbolun) çemberinden çoktaaan geçmiş Alperen… İki takımın da kazanmak için her şeyi yaptığı, tüm kalitesini ortaya serdiği belki de ‘final kalitesinde’ geçen müthiş bir 40 dakikaya yine ismini altı harflerle yazdırdı. 36 dakikada 28 sayı, 13 ribaund, 8 asist ile yine triple-double’ın kıyısından döndü, 37 verimlilik puanıyla MVP ödülünü bileğinin hakkıyla kazandı. Türk ve Sırp taraftarlar arasında maç boyunca devam eden ‘MVP’ tezahüratındaki rekabet ortamına da noktayı Türk taraftarları gururlandırarak koydu. O, artık Baby Jokic değil, tıpkı FIBA’nın maç sonrası resmi sitesinde paylaştığı gibi ‘Daddy (Baba) Şengün’!..
Kaybetsek de çok şey fark etmeyecekti bizim için… Birbirlerine öylesine inanmış, öylesine kenetlenmişlerki, onları yaralamak, yarı yolda bırakmak mümkün değil… Öyle bir durumda da ayağa kalkıp yola devam edeceklerdi; burası da kesin… Ama kazanmak; işte bu turnuvanın ilerisi için çok şey ifade ediyor…
Tabii ki Alperen ön plana çıkıyor, ‘süper yetenek’ olmanın artısını takımına, teknik kadroya, trübündeki taraftarlara ve tüm Türkiye’ye gösteriyor… Ama dünün özelinde Larkin’e de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Milli Takım formasını giydiğinden bu yana üst üste gelen sakatlıklar, şanssızlıklar yakasını bırakmamış, bir türlü istenen seviyede katkı verememişti Ay-Yıldızlı ekibe… Ama O da bu turnuvada yapması gerekeni yapıyor… İlk 4 maçta fazla topa girmeden, takımın üretmesine olanak sağlayıp ‘lokomotif’ isimlere servis yaparak katkı sunmuştu. Dün ise gereken her anda, takım her sıkıştığında ‘emniyet subabı’ oldu Larkin… Devreye girmesi gereken anlarda sorumluluk aldı, çok iyi iş çıkardı 23 sayı, 9 asistle 29 verimlilik puanını tutturdu. Onun ‘büyük maç oynama kabiliyetine’ daha çok ihtiyacımız olacak.
Cedi’sinden, Ercan’ına, Kenan’ından Şehmus’una süre alan herkes büyük oynadı dün yine… Ama süre almayan isimlerin de kenarda ‘hazır kıta’ beklemesi, sahadaki coşkuya hep eşlik etmesi, gerçekten takdir edilecek cinsten…
Saha içinde tüm bu güzellikler sergilenirken, bu başarının baş mimarı coach Ergin Ataman’ı ve yardımcıları Yakup Sekizkök ile Ender Arslan’ı atlamak olmaz… Ergin hoca da sahip olduğu deneyimi ve beceriyi ‘son damlasına kadar’ yansıttı sahaya… Yine ‘hazırlanış’ açısından mükemmel, uygulamada da bir o kadar iyi bir Milli Takım izlettiler bizlere… Onlara da ne kadar teşekkür etsek azdır…
Birkaç cümle de Başkan Hidayet Türkoğlu’na… Turnuva başından bu yana, son derece sakin, sessiz biçimde ama gururla izliyor Milli Takımımız’ı… Eminim sahada olmak, bu güzel takımın sahadaki bir parçası olmak adına içi içini yiyordur… Avrupa ve Dünya Kupası’nda boynuna madalya takan Hido’nun, Başkan olarak da ülke dışında ilk kez kürsüye doğru ilerleyen bu takıma önderlik etmesi büyük bir ayrıcalık olsa gerek… Dileriz Riga’da bu kez Başkan olarak bu gururu yaşar sevgili Hido…
Yürüyedurun çocuklar… Sizi izlemekten keyif alıyoruz… Böyle devam!..




Hido ne yapmış bu takım için! Yalakalıkta zirve noktasına referans olmaya mı çalışıyorsunuzGökhan Bey
Zamanında istediği paracıkları kendisi verebilecek mi göreceğiz!!!