20 yıllık profesyonel basketbol oyunculuğu hayatında Galatasaray’da kaptanlık yapmış; Tofaş, Türk Telekom, Karşıyaka, Darüşşafaka, Ülkerspor, Efes, Bornova Belediyespor ve Beşiktaş takımlarının formalarını başarı ile taşımış olan Türk basketbolunun efsane isimlerinden Cüneyt Erden, başantrenörlük kariyerini FMV Işıkspor çatısı altında sürdürüyor.
TB2L’de normal sezonda A Grubu’nu beşinci sırada bitiren FMV Işıkspor, play off çeyrek final eşleşmesinde Mersin Büyükşehir Belediye ile rakip olduktan sonra bu turu geçememiş ve geçtiğimiz hafta sezonu kapatmıştı. Takımının güçlü yönlerini ve sıkıntı çektikleri noktaları samimiyetle değerlendiren Cüneyt Erden, ekibin geçen seneden bu seneye değişen özelliklerini ve kimliğini de yorumladı.
“Ligin En Az Sayı Yiyen İkinci Takımı, FMV Işıkspor”
-FMV Işıkspor çatısı altında başantrenör olarak ikinci sezonunuzu tamamladınız. Geçen sene üçüncü haftada devraldığınız takım ile bu seneki arasında nasıl farklılıklar var? Neler değişti sizin başantrenörlüğünüzde?
Cüneyt Erden: Şöyle başlayayım; geçen sene kurulan takımın oyuncu seçimi aşamasında çok fazla bir etkim olmadı ki olamazdı. Neticede her antrenör kendi sistemine uygun oyuncular almak ister. Bu seneki takım kurulurken ise gerek bütçemiz ile alakalı gerekse kulübün Eylül ayına kadar belirsizlik içinde olması ile alakalı bir geç kalma durumumuz oldu. Sezonun başlamasına az bir zaman kala apar topar takım kurma noktasına geldik. Ligdeki diğer takımların Temmuz ayında transferlerini tamamlamış ve Ağustos ayında antrenmanlara başlamış olduklarını düşünecek olursak işimizin zor olduğunun farkındaydık. Oyuncu seçimi yaparken, geçen seneki takımımızdan 2 – 3 kişiyi tutarak onların yanına karakteri düzgün isimler almaya dikkat ettik. Benim dönemimde müdafaa ve hücum sisteminin tamamı değişti. Hücum olarak çok kapasiteli bir takım olmadığımızın farkındaydık. Önceliğimizi savunma tarafına yoğunlaştırdık. Olabildiğince rakiplerden çok koşmak, mücadele etmek ve en az sayıyı yemek öncelikli hedefimizdi. Hücumda ise oyuncularımızın özelliklerine göre ayrı ayrı ayarlamalar yaparak onlardan en iyi verimi almaya çalıştık. Normal sezonun sonuna baktığımız zaman ise yüksek bütçeli takımlar arasından ligin en az sayı yiyen ikinci takımı olduğumuzu görmek (en az sayı yiyen takım Antalya Spor’du) ne kadar doğru bir yol çizdiğimizi bize gösterdi.
“Dar Rotasyonun Sıkıntısını Çektik”
-Normal sezonu grubunuzda beşinci sırada bitirdiniz. Nasıl geçti 18 maçlık süreç, bu sonuç şekillenirken neler yaşadınız?
Cüneyt Erden: Bizim için rakiplerimize göre sezon biraz daha ağır geçti çünkü takımımızın kadro derinliği anlamında eksiklikleri vardı. Bir de en önemlisi yaz ayı kondisyon ve atletizm idmanlarını yapamamış olmak, oyuncularımızı istediğimiz form düzeyine sakatlanmadan çıkartmak noktasında bizi çok zorladı. Bunun haricinde ligin ilk yarısında alınan 6 galibiyet, oyuncuların kendine inanmalarını ve onlara oynatmak istediğimiz hücum ve müdafaa sistemine güvenmelerini sağladı. Düşük bütçeli ve dar rotasyonlu takımların istemeyeceği şey sakatlıklar ve hastalıklardır. Bizim de özellikle ligin ikinci yarısında özenle kaçındığımız ve başımıza geldiğinde bizi kötü etkileyen durumlar bunlardı.
“Savunmada Benim, Hücumda Oyuncuların Özellikleri Ön Plana Çıktı”
-Savunmaya hücumdan daha çok önem verdiğinizi, hücumda ise tempoyu ön plana aldığınızı biliyoruz. Sizin arzu ettiğiniz bu hususlar takımınızın temel özellikleri haline geldi mi yoksa ekibin oyun karakteri daha çok oyuncuların yapılarına göre mi şekilleniyor?
Cüneyt Erden: Her gün aynı hücum performansını sergileyemeyebilirsiniz ama her gün aynı müdafaayı yapabilirsiniz. Benim de olmazsa olmazım basketbolun müdafaa tarafı. Oyuncularıma her zaman; "Hücum yarı sahası sizin alanınız (tabii ki belirlediğimiz sistem içerisinde) ama müdafaa yarı sahası tamamen benim, orada hata istemem" diyorum. Müdafaa kısmında benim istediğim işlerin olduğunu söyleyebilirim ama hücum olarak daha çok oyuncu özellikleri ön plandaydı demek yanlış olmaz…
-Sezon boyu sizin gözünüzde takımınızın yaptığı en iyi şey neydi?
Cüneyt Erden: Sezon başında bir an önce takımımızın karakterinin ve öne çıkan özelliklerinin oturması gerekiyordu. Hedefimiz; 40 dakika enerjik, ne olursa olsun mücadele eden ve iyi müdafaa yapan, karakterli bir takım yaratmaktı. Bunu da kısa sürede başardığımızı ve rakip takımlara hissettirdiğimizi düşünüyorum.
-Peki, sizin sahada görmek istediğiniz ama ekibinizin gerçekleştirmekte en çok zorlandığı nokta neydi?
Cüneyt Erden: Oyuncuların, özellikle oyun kurucuların hücum ve müdafaa kısmında oyunu okuyabilmeleri ve çözüm üretebilmeleri noktasında zafiyet yaşadığımızı söylersem yanlış olmaz.
-Uzun yıllar üst düzeyde bir oyunculuk kariyeriniz oldu. Şimdi 3 senedir antrenörlük yapıyorsunuz. Antrenörlüğe başladıktan sonra basketbola bakış açınızda değişiklikler oldu mu?
Cüneyt Erden: Bakış açımda büyük değişiklikler olmadı. Zaten oyunculuk zamanımda da hep saha içerisinde problem varsa çözmeyi seven bir oyun kurucu oldum. Sadece ilk zamanlarda sahada oynatmak istediğim sistemin antrenman planlamasını yaparken zorluk çektim. Ama zaman içinde bu sorunu da çözmeyi başardım.
-Oyunculuğunuzda yaptığınız ama şimdi oyuncularınızın yapmasından hoşlanmadığınız bir şey var mı?
Cüneyt Erden: Hayır, böyle herhangi bir şey yok… Onların davranış biçimlerinden memnun olduğum gibi, oyuncuların ruh halini de iyi anlayabildiğime inanıyorum.
“Oyuncuları Sabırla Kendinize ve Sisteme Adapte Etmeniz Gerekiyor”
-Antrenörlüğe başladıktan sonra kendinizde nasıl değişiklikler gözlemlediniz, örneğin daha sabırlı bir hale geldiniz mi?
Cüneyt Erden: Tabii ki, olduğumdan daha da sabırlı hale gelmeyi öğrendim. Oyunculuk zamanında her şey kendi inisiyatifinizde oluyor ama antrenörlükte tam tersi. Antenmanlar sırasında titiz çalışmalar yaptırarak veya toplantılarda detaylı maç videoları izleterek oyuncularınızı en iyi şekilde maçlara hazırlamaya çalışıyorsunuz. Sonuçta, uygulanması gereken oyunu ne kadar gösterseniz de sahaya çıkıp bunu gerçekleştirecek olan oyuncular. Bunun için yeterince sabırlı olmak, doğru kadro oluşturmak ve oyuncuları kendinize ve oynatmak istediğiniz sisteme adapte etmek gerektiğini düşünüyorum.
-Oyunculuktan sonra antrenörlüğü seçerek doğru bir karar vermişim diyor musunuz?
Cüneyt Erden: Kesinlikle doğru karar vermişim. 8 yaşında Önder Seden ağabeyimizin beni evimizden alıp TOFAŞ (SAS) Spor Kulübü’ne götürmesiyle başlayan güzel bir oyunculuk kariyerim oldu. Bu süreçte iyi kötü anılar biriktirdim, sonsuz tecrübeler edindim. Kariyerimin başından sonuna dek şimdi sayamayacağım kadar çok antrenörüm oldu. Bu isimler içinde iyisi de vardı, kötüsü de… Oyuncularıma ileride önlerine çıkabilecek muhtemel problemlere karşı olabilecek en doğru, net ve dürüst duruşu sergilemeleri adına, her iki taraftan da aldığım deneyimleri ve biriktirdiğim anıları aktarabilecek noktada olduğumu düşünüyorum.
Röportaj: Şansın Tokyay
Fotoğraf: Fehmi Özgüler
Kaynak: TBF