Fenerbahçe Ülker maça bir seri önce yaptığı gibi guarda (Arroyo) baskı yaparak başladı. Savunma sertliğini yükseltip maçın temposunu yükseltmeyi, yarı saha hücumlarda ise Oğuz'u içeride kullanmayı planlamıştı. Ve bu yüksek tempo maçın başında Sarı Lacivertlilerin ciddi bir fark yakalamasına neden oldu.
Bu arada Galatasaray Liv Hospital her zamanki gibi tepeden ikili oyunlarla sayıya gitmeye çalıştı. Aslında müsait atışlar da buldular ama istedikleri yüzdeyi bir türlü yakalayamadılar. Buna rağmen Cenk'in devreye girmesi ve müthiş yüzdeyle attığı dış şutlar Galatasaray'ı skorda tutmayı başardı. Emir'in her iki periyodun sonunda bulduğu inanılmaz iki 3'lük 10 sayı civarlarında giden maçı 17 sayı gibi açık farka taşıdı ve ilk yarı bu şekilde bitti.
3. periyot başına Galatasaray Liv Hospital ilk yarıya nazaran biraz daha iyi hücum ederek başladı. İlk yarıda oluşan farkın, Fenerbahçe Ülker'in savunmada biraz daha yumuşak başlamasına neden olduğu kanısındayım. Daha sonra Sarı Lacivertliler tekrar toparlandı ve çok iyi başladığı maça Galatasaray'ın ortak olmasına hiç izin vermedi.
Maçın bu şekilde bitmesindeki en büyük etken; Fenerbahçe Ülker'in yüksek enerjisine Galatasaray Liv Hospital'ın hiç bir şekilde cevap verememesinden kaynaklandı.
Aslında bu seriyi belirleyen en büyük faktör hangi takımın kendi temposunu diğer takıma kabul ettireceği olacaktır.
Açık alanı yakalayıp kolay sayı üretmeyi seven Fenerbahçe Ülker mi yoksa yarı saha basketbolunu benimseyen Galatasaray Liv Hospital mı?
Bu maçta Fenerbahçe Ülker'in istediği oldu ve temposunu Galatasaray Liv Hospital'a kabul ettirerek rahat kazandı.



