Avrupa Şampiyonası’na erken veda etmekten kurtulan Devler, turu İspanya zaferiyle kutladı
Sırtımızı dayadığımız savunma bu defa efsaneleşti. Son periyoda 6 sayı geride girdik. İlk basketi de yedik. Ancak son 9 dakikada tek bir sayıya izin vermeyen Milliler, ikinci tura 1 galibiyet taşıyor
BİR takımın, bir ülkenin kaderi 4 saatte böylesine değişebilir mi? Öğleden sonra inançsız ama “Umut fakirin ekmeği” diyerek izlemeye başladık Britanya-Polonya maçını. Türkiye maçlarında olmadığı kadar heyecanlandık son ana kadar. Hedefisiz Britanya, İngiliz centilmenliği ile bize harika bir asist yaptı ve tur vizesini verdi.
HEMEN ardından biz de üzerimize düşeni yaptık. 2. tur maçı anlamına gelen karşılaşmada son şampiyon, favori İspanya’yı efsane bir savunma performansıyla devirdik. 4 saatlik bir süreçte yaşanan duygu seli bünyeye biraz fazla. Ama bizim Milli Takım’a da işte böyle bir duygusal değişim lazımdı yeniden düştüğü yerden ayağa kalkabilmesi için.
MAÇTAN önce zafer sarhoşluğu yaşanır mı? Biz yaşadık. Maça girmemiz kolay olmadı biraz da bu yüzden. Gerçi İspanya da formalite maçı olacağını düşünüyordu karşılaşmanın. Bu nedenle çok durgun başladı iki takım da. Abisinin yokluğunda sorumluluğu alan Marc Gasol içerde ağırlığını koydu ve ilk çeyreği 19-10 önde kapattı İspanya. Hücumdaki durgunluğumuza bir kez daha Preldziç son verdi. Girip 4 dakikada 11 sayı gönderdi İspanya potasına. Skoru dengeledikçe, savunmayı oturttukça, Britanya’nın yarattığı mucizenin etkisi azalıp kendi işimize konsantre oldukça dengeledik oyunu. Devre sonunda skoru da yakaladık ama Calderon’un 3’lüğü ile 38-35 bitti ilk yarı.
AŞIK DENİZE DÖKTÜ
3. çeyrekte savunma iyice kendini buldu ama hücum Preldziç’in yaratıcılığı dışında üretim sağlayamayınca 4 kısaya dönmek zorunda kaldık. Ama İspanya az da olsa bizden fazla attı. Son çeyreğe de 55-49 önde girdiler. 4. periyodun ilk basketini de ilk dakikada attılar.
SONRAKİ 9 dakika ise Türk basketbol tarihinin en efsane sayfalarından biri herhalde. Öncelikle kötü bir turnuva geçiren Kerem’i çıkartıp Ender’le oynamaya karar verdik bu bölümü. Bu hareketliliği arttırdı. Ömer Aşık bütün o şöhretli İspanya uzunlarını denize döktü. Hepsini dörtledi. Ama esas savunmamız. O zaman zaman sahada 6 kişi varmış gibi görünen savunmamız 9 dokuz dakikada potayı göstermedi İspanya’ya.
MAÇ sonu oynamakta zorlanıyoruz malum. Litvanya ve Polonya önünde son 5 dakikalarda 16’şar sayı yemiştik. Dün son 9 dakika, maçın kaderinin çizileceği 9 dakika tek bir sayı yemedik. Dün önce Britanya’dan asisti alan takım yeniden gelen şansına öyle bir asıldı ki maç sonunda hücum etmemize bile gerek kalmadı ama Ender’le çok daha hareketli oynadık son bölümü.
Neşe ve hüzün
HABABAM Sınıfı’nın efsane müziği gibi yaşadık 4 saati. Önce yarım hızda hüzünle çalarken ruhumuzun senfonisi, sonra aynı şarkıyı 2 kat hızlı çalınca her yer bayram yerine döndü. Bizim Milli Takımı anlatan daha iyi bir tema yok zaten. Yavaşlayınca hüzün, hızlanınca neşe veriyor sahaya. Ve her şey ters giderken son anda hayat bayram olabiliyor birden..