Dördüncülük beklediğimiz Dünya Şampiyonasında ikincilik çok büyük başarıdır. Ev sahibi ülke olarak Yunanlılar, Almanlar ve İspanyollar gibi evimizde 13. Dev Adamlarla bir teamülü gerçekleştirdik. “Ne 12 Dev Adam Marşını, ne de özel anonsları ” başka ülkede yaptırmazlar. Onun için FIBA’dan ceza alınmıştır. Dünya Şampiyona'ları her ne kadar FIBA tarafından düzenlense de, gerek organizasyonumuz ve gerekse 12 Dev Adamın sahadaki başarısı devlet erkanını da, halkımızı da gururlandırdı. Ülkemiz için gerçekten parayla ödenemeyecek bir tanıtım oldu.
8’i Efes Pilsen kökenli olan oyuncularımıza, başta Tanjevic olmak üzere teknik ve idari ekibimize, daha doğrusu emeği geçen herkese, keza kapatılmak istenen (!) Efes’e binlerce teşekkür ve tebrikler. Şampiyonada şans faktörü de yanımızdaydı. Bu şans faktörü aslında 2010 dünya şampiyonasını Türkiye’ye almamızla başladı. Federasyon başkanının da itiraf ettiği gibi, Başbakan Malezya Cumhurbaşkanını arayıp Malezyalı delegenin bir oyunu almasaydık, 2010 Fransa’da yapılmış olacaktı. Oyunculardan da şans faktörüne bir kaç örnek; “Bu şampiyonada Sloven ve Bosna vatandaşı Predlzic’i devşirmiş olsaydık, bir Sinan’ı kazanamazdık. Yine önceki bir şampiyonada yaşlı oldukları gerekçesiyle Tanjevic tarafından milli takıma alınmayan Kerem Tunçeri ve Ömer Onan bu şampiyonaya alınmamış olsaydı, biz bu mucizeyi yaşayamazdık”. Onun için bu yönde de emeği geçen herkese, Harun Erdanay’a ve Orhun Ene’ye ayrıca bir kez daha teşekkür.
Ben bu arada 2002 federasyon seçimleri itibariyle husumetli göründüğüm Turgay Demirel’in de elini sıkıyorum. Yiğidin hakkını yiğide vermek gerekir. 18 yılı aşkın inişli çıkışlı, zaman zaman şaibeli başkanlık dönemini taçlandırdı. FİBA’da olmasa da, ülkemizde zirve yaptı.
Ola ki başkan tebrikimizi ‘İrlandalı’ diye refüze edecek olursa, en azından Efes’in tebriklerimizi geri çevirmeyeceğinden eminim. Ancak ufak bir anekdotu gerek kamuoyu ve gerekse başta basketbola duyarlı Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Spor Bakanı Sayın Faruk Özak olmak üzere devlet erkanı ile paylaşmak isterim: “Yıl 1995 sonu. Turgay (Demirel) bize gelir ve ’Mahmut abi; 1996 yılında Ümit Milli Takımlar Avrupa Şampiyonası ülkemizde düzenlenecek. Yönetim olarak sizin organizasyon komitesi başkanı olmanızı istiyoruz. Yüzümüzün akıyla çıkarsak, 2001 Avrupa Şampiyonasını Türkiye’ye alma ihtimalimiz yüksek olur’ der. Tabi kabul ettik. Yiğiter Uluğ, Teoman Giray, Özcan Mutlugil (Efes Pilsen), Engin Özerhun(Efes Pilsen) ve Emin Balcı’dan oluşan bir komite oluşturduk. Nur Gençer TBF Genel Sekreteri. Geceli gündüzlü çalıştık. Şampiyonanın bir ayağı Bursa, diğeri Ayhan Şahenk ve final Abdi İpekçi’de. Ayhan Şahenk Spor Salonu'nun yolu o zaman toprak zemin. Dün gibi hatırlarım. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı şimdiki başbakanımız. Kendisini ziyaret ettim. Tanıtım, İstanbul vs. Bir gün sonra o yolun şimdiki asfaltlama çalışmasını başlattı. Burada da spordan gelen Başbakanın hakkını vermek gerekir. Aydın Örs’ün koçluğunda takımımız Avrupa Dördüncüsü oldu. Bir yıl sonra Avustralya’da yapılan Ümitler Dünya Şampiyonası'na katılma hakkı ile Dünya 6. 'cısı olduk. Bugünkü takımımızda o dönemin oyuncuları var. Avrupa İkincisi olduğumuz 2001 Avrupa Şampiyonası'nı da yüzümüzün akıyla ülkemize aldık”.
Zirvelere yalnız değil, uzun yola ekiplerle böyle çıkılıyor. Adı geçen eski komite arkadaşlarıma da teşekkür borçluyum. Artık uzun yıllar ülkemizde bir Avrupa ve Dünya Şampiyonası'nı göremeyiz. Bu bakımdan FIBA Dünya ve FIBA Avrupa ile ilişkiler çok çok önemli. Ne FIBA Avrupa’ya, ne ülkemizde şampiyona sırasında yapılan kongrede FIBA Dünya yönetimine tek bir Türk’ün alınmaması manidardır. FIBA Dünya ve FIBA Avrupa ile aramız açıktır. Bunun düzelmesi de değişimle mümkündür. Şimdi en büyük erdem, en büyük onur, başkanın zirvedeyken bayrağı gençlere teslim etmesidir. Yeni ekibin onu Onursal Başkan yapacağından eminim..



