Türk takımları Siena'da hiç maç kazanamamıştı. Galatasaray bu anlamda bir ilki gerçekleştirdi. Gerçi maç Siena'nın komşusu Floransa'da oynandı. Montepaschi, Euroleague kriterleri için son derece yetersiz olmasına rağmen yıllarca oynamasına gözyumulan Siena'daki 'Palaestra' salonundan, komşu, aynı zamanda düşman kent Floransa'daki daha az yetersiz 'Nelson Mandela' Salonu'na geçmek zorunda kalmıştı.
5 bin yerine, zorlamayla 7 bin kapasiteye ulaşan, bu salonda eski gücünden ve ruhundan uzak kalan Siena karşısında Galatasaray maça müthiş başladı.
Rönesans döneminde Floransa aydınlanır, gelişirken, içine kapanan muhafazakar Siena bir o kadar geri kalmıştı. Aralarında savaş bile çıkmıştı. Böylesine rakip bir kentte, ne kadar yakın olursa olsun maç oynamak Siena için ne kadar doğru tercih, fazlasıyla tartışılır. Gerçi Galatasaray’ın fazlasıyla işine yaradı bu durum. Haftasonu Anadolu Efes’i eleştirirken bir an haksızlık yaptığımı düşündüm.
Çünkü Galatasaray, Efes maçında olduğu gibi hücum organizasyonları sonunda yine doğru şutları buldu. Bu şutlar sonunda da ilk yarıda tam 51 sayı üretip soyunma odasına 18 sayı farkla önde gitti. Arroyo, Erceg, Gordon, sakatlıktan çıkan Domercant ve Cenk, Siena potasını bombardımana tuttu.
Furkan da çember altında bütün ribauntları alıp ekmeğini taştan çıkarınca, galibiyetten tereyağından kıl çeker gibi geldi. Ergin Ataman takımı müthiş yönetti. Markoishvili ve Domercant’ı devreye sokabilmek için onları fazlasıyla sahada tuttu. Göksenin’in kadroya giremediğini, Ender’in oynama fırsatı bulamadığını düşünürsek, Galatasaray uzun maraton öncesi son derece geniş ve kaliteli bir kadroya sahip. Bu galibiyetin bir başka önemi de, yeniden yapılanan Siena’yı hazırlıksız yakalamak oldu. Takım oturdukça, İtalyan ekibi evinde galibiyetler alıp Galatasaray’ın işini kolaylaştırabilir.
Haftaya rakip son 2 yılın şampiyonu Olympiakos… Onlar da güç kaybetti. Bir galibiyet daha gelirse Galatasaray grup liderliği için büyük avantaj yakalar.