2000-2015 yılları arasında, alt yapı yaş grupları, sporcu, antrenör ve yöneticileri arasında yapmış olduğum gözlemler ve değerlendirmeler sonucunda; nesil farklılıklarının ve bu farklılıkların yarattığı düşünce ve inanç kalıplarının uyuşmamasından kaynaklı iletişim çatışmalarının başarı ve hedef kriterlerine olumsuz etki ettiği gözlemlenmiştir. Bu durum aynı zamanda saklı potansiyelin ortaya çıkması ve/veya sürenin uzaması adına da da negatif unsurların bilinçsiz olarak sürdürülmesine sebep olmuştur. En önemli unsur ise; potansiyel olarak seçilen hedef sporcuların, potansiyellerini ortaya koyamadan kaybolmalarına veya sıradan sporcu olmalarına neden olmuştur. Bu döneme damga vuran özet; bizlerin “otoriteye isyan” olarak değerlendirdiğimiz sporcu davranış tercihlerine karşı yaptırımlarımız, sporcular tarafından “özgürlüğe müdahale” olarak algılanmıştır ve yaptırımların hiçbir sonucu doğmamıştır.
Bireyler arasında, farklı kuşaklardan gelmelerinin bir sonucu olarak bir takım anlaşmazlıklar, algısal farklılıklar ve çatışmalar yaşanabilmektedir. Bu anlaşmazlıkların ve görüş farklılıklarının neler olduğunun tespit edilmesi ve çözüm yollarının aranması günümüz çalışma hayatı için ehemmiyet arzetmektedir.
Günümüz çalışma yaşamında ele alınıp yönetilmesi gereken en önemli meseleler arasında yer alan ve kuşak farklılıklarından kaynaklanan bu anlaşmazlıklar ve çatışmaların kaynağında; her kuşağın içinde bulunduğu dönemin şartlarına bağlı olarak farklı imkânlara sahip olması, farklı kültürlerde yetişmesi, algılamalarının ve değer yargılarının farklı olması, yaşam stillerinin farklılaşması ve tutum ve davranışlarının belirgin değişiklikler göstermesi vardır.
Konuyu ülkemiz basketbolü adına değerlendirmemiz, içinde bulunduğumuz mevcut şartların sonrasında ortaya çıkacak ekonomik olumsuzluklar/değişimler sonucunda alt yapı yatırımının bu güne kadar olandan kat be kat fazla önem kazanacak olması adına çok önemlidir.
Kuşaklar arası tanım ve farklılıkları incelediğimizde kısaca aşağıdaki sonuçları görüyoruz.
1. Sessiz Kuşak (1925 – 1945)
Sessiz Kuşak, 1925 ve 1945 yılları arasında doğmuş olan bireyleri kapsamaktadır. Bu kuşak mensuplarında, çok ve gayretli çalışma, sadakat ve toplum için fedakârlık yapmak gibi güçlü değerler ön plandadır ve bu değerlerle yetiştirilmişlerdir. Sadık, otoriteye saygılı, disiplinli ve takım çalışmasına yatkın özelliklere sahip işgücü olarak nitelendirilen Sessiz Kuşak bireylerinin, çalışma hayatında; sıkı çalışma, fedakârlık yapmak, kıdem odaklı performans ve ödüllendirilme beklentileri vardır.
2. Baby Boomers Kuşağı (1946 -1964)
Patlama Kuşağı ya da diğer adıyla Baby Boomers Kuşağı 1946-1964’lü yıllar arasında doğan insanları kapsamaktadır ve bu kuşağın mensupları İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra oluşan nüfus patlamasında doğan ve sayısı 1 milyarı bulan bebekten dolayı “Baby Boomers” kuşağı olarak adlandırılmışlar. Bu kuşağın temsilcileri, Sessiz Kuşak bireylerinde olduğu gibi güçlü bir iş ahlakına sahiplerdir ve tanınmak, saygı görmek ve ödüllendirilmek onlar için önemlidir. Patlama Kuşağı’ndan günümüze kalan ana düşünceler arasında; kadın-erkek eşitliği, ırkçılığa karşı mücadele ve çevreye karşı duyarlı olmak gibi düşünceler sıralanabilir.
3. X Kuşağı (1965 -1980)
1965 ile 1980 yılları arasında doğanları kapsamaktadır. X Kuşağı bireyleri, kendilerini topluma aykırı olarak ifade ederler. Örneğin sert ve keskin politik davranışlar, değişik giyim tarzları, farklı bir imaj tercih etme, daha baskın müzik çeşitleri ve değişik yaşam tarzları gibi topluma kendilerini aykırı hissettirecek tercihlerde bulunan X Kuşağına mensup bu kişiler; kendilerini saygın bir statüye sahip olmak, para kazanmak ve yüksek oranda sosyalleşme ile ifade etmeye çalışırlar. Kendi kendilerini yönetebilmek, pragmatik olmak, kinik fikirli olmak gibi davranışları ile, teknoloji sayesinde daha zeki, daha mobil ve yüksek eğitimli olan, iş bulmadıkları zaman bile tekrar okuma yolunu seçen bu kuşağın bireyleri genellikle çalışkan, bağımsız ve şüpheci olarak karakterize edilmiştirler.
4. Y Kuşağı (1981 -1995)
1981 ve 1995 yılları arasında doğmuş olan Y Kuşağı insanlarını, diğer kuşak bireylerinden farklı kılan en önemli özellik, teknoloji meraklısı bir kuşak olmalarıdır. Bu kuşak, teknolojik bir dünyanın içinde dünyaya gelmiş ve teknoloji ile bilgisayar hayatlarının bir parçası olmuştur. Şüphesiz önceki kuşaklara göre en çok teknolojiye bağlı/bağlantılı kuşak Y'dir. İnternet sayesinde tüm zamanların en çok gezen kuşağı olduğu için, farklı ülkelerde yaşasalar bile Y bireylerinin birbirine uyan yaşam tecrübeleri, önceki kuşaklara göre daha çok birbirlerine benzeyen değerleri ve bakış açıları vardır.
5. Z Kuşağı (1996 ve Sonrası ve Alfa Kuşağı)
“Dijital yerliler”, “medya kuşağı”, “com kuşağı”, “net kuşağı” gibi isimlerle anılan Z Kuşağı, 1996 ve sonrasında doğanları kapsayan ve geleceği simgeleyen bir kuşaktır. Z Kuşağına mensup bireyler, dünya zevklerine düşkün, teknolojiyi çabuk kavrayabilen, yaptığı işi çok kısa sürede bitiren davranış özellikleriyle ilgi çekmektedirler. Z kuşağından sonra tüm kuşakların bazı özelliklerini biraz biraz üzerinde barındaracak ama birçok yönüyle de tamamen farklılaşacak yeni bir Alfa kuşağından bahsedilmektedir. 2010 yılından sonra doğanları kapsayacak olan Alfa kuşağının sosyal yaşamı ve ekonomiyi dönüştüreceği düşünülmektedir.
2010 yılından sonra dünyaya gelmiş, yakın gelecekte takım sporlarının birer sporcusu olacak ve sporun gelecek vizyonunu belirleyecek kitle olan “Z” ve “Alfa Kuşağı”nın öğrenme özellikleri ise aşağıdaki gibi olacağı öngörülmektedir.
“Alfa kuşağının çocukları, derslerine odaklanabilmesi için teknoloji tabanlı cihazlar, öğrenme süreçlerinde 3 boyutlu ekranlar ve gözlükler, sanal gerçeklik gözlükleri, 360 derece kameralar, sesli asistanlar gibi dijital araçlar kullanmak isteyecekler. Sanal asistanları öğrenme süreçlerinde kullanabilecekler. Kayıt alan cihazlar eğitimlerinin ayrılmaz bir parçası olacak. Daha kolay bilgiye ulaşabilecekler. Ama ulaştıkları bilginin, geçerliliğini sorgulamak, geçerli bilgi kaynaklarını bilmek, o bilgileri yorumlamak ve diğer bilgileriyle entegre etmek ve işlerde kullanmak isteyecekler. Onlar için, eğlenmek, mutlu olmak, oyun oynamak eğitimlerinin ayrılmaz bir parçası olacak. Onlar, yapay zeka ve robotlar ile öğrenecekler.”
Gelecek olan zaten gelecek. Bu aşamada bizim gelecek olanı önceden görebilmemiz ve ona hazırlıklı olmamız önemlidir.
Yakın gelecekte “X” kuşağı(1965-1980) kulüp başkanları ve yöneticiler, “Y” kuşağı (1981-1995) antrenörler ve sporcular, “Alfa” kuşağı (2013-2030) sporcular spor arenasındaki yerlerini alacaklar. Bizlere düşen görev, içinde bulunduğumuz geçiş döneminin gelecek vizyonunu “eskiden arındırılmış” ve sağlıklı biçimde yaratarak bu kuşaklara hizmet etmek olacaktır.
Geleceği basketbol adına irdelediğimizde; en basit ifade ile, “bizim zamanımızda…” ile başlayan modelleme cümlelerinin artık hiçbir geçerliliği yoktur… Yaşı 50 ve üzeri hiçbirimizin artık “benim 40 yıllık tecrübem var” cümlesini kullanma şansına sahip olmadığımızı anlamamız gerekiyor… Tecrübemiz bu gün adına 2000 li yıllarda yaptıklarımız kadardır… Gelecek, hem de yakın gelecek ise bu tecrübelerimizi de değersiz kılma hakkına fazlasıyla sahip olacaktır…
Günümüzdeki takım sporları disiplini, öğretme ve uygulama modellerinin ülkemiz şartlarına uygun bir gelecek vizyonuna göre şekillendirilmesi, yukarıda yer alan Y, Z ve Alfa kuşağından beklentimiz olan başarıların önünü açacaktır…
Dijital teknolojiye tamamen hakim, iletişim becerileri bir “yapay zeka”, duygu yönetiminde üst seviye beceriler, ön yargı ve kişisel algı unsurlarından tamamen arınmış, anında bilgiye ulaşan, bilgiyi içselleştirip uygulayan ve uygulatan donanıma sahip antrenörler yakın geleceğin hakimi olacaktır…
Bizlerin yapması gereken;
Akademisyenlerin de yer alacağı bir ulusal çalışma gurubu oluşturarak, ilk etapta X, Y, Z ve akabine Alfa kuşaklarının, sporcu ve antrenörlerinin etkileşim özellikleri hakkında nasıl bir algı ve görüşe sahip oldukları incelenerek bir karşılaştırmanın yapılması sağlanmalıdır.
Hem genel özellikler ve özellikle öğrenme yetkinlikleri adına bilgi bankası niteliği taşıması gereken bu çalışma, yakın geleceğin spor disiplini, öğretme, öğrenme ve uygulama kriterlerinin temeli olacaktır.
Sonuçların “geçmişten bağımsız” analizleri ise; bu günden itibaren antrenör ve sporcu eğitiminin nasıl olması gerektiğini önümüze koyacaktır.
Coşkun TEZİÇ
Bursa, Mart 2020
————————
Yazının tam hali ise şöyle:
ALFA İLE TANIŞIRKEN…
2000-2015 yılları arasında, alt yapı yaş grupları, sporcu, antrenör ve yöneticileri arasında yapmış olduğum gözlemler ve değerlendirmeler sonucunda; kuşak/jenerasyon farklılıklarının ve bu farklılıkların yarattığı düşünce ve inanç kalıplarının uyuşmamasından kaynaklı iletişim çatışmalarının başarı ve hedef kriterlerine olumsuz etki ettiği gözlemlenmiştir. Bu durum aynı zamanda saklı potansiyelin ortaya çıkması ve/veya sürenin uzaması adına da da negatif unsurların bilinçsiz olarak sürdürülmesine sebep olmuştur. En önemli unsur ise; potansiyel olarak seçilen hedef sporcuların, potansiyellerini ortaya koyamadan kaybolmalarına veya sıradan sporcu olmalarına neden olmuştur. Bu döneme damga vuran özet; bizlerin “otoriteye isyan” olarak değerlendirdiğimiz sporcu davranış tercihlerine karşı yaptırımlarımız, sporcular tarafından “özgürlüğe müdahale” olarak algılanmıştır ve yaptırımların hiçbir sonucu doğmamıştır.
“Sosyal, ekonomik, teknolojik ve siyasi değişimler; zamanı ve toplumları etkilemekte, insanların değerlerini, tutum ve davranışlarını, yaşam şekillerini ve algılamalarını değiştirmektedir. Böylece, bu değişimler sonucu oluşan zaman dilimlerinde yaşayan insanları temsil eden kuşak aralıkları oluşmaktadır. Bireyler arasında, farklı kuşaklardan gelmelerinin bir sonucu olarak bir takım anlaşmazlıklar, algısal farklılıklar ve çatışmalar yaşanabilmektedir. Bu anlaşmalıkların ve görüş farklılıklarının neler olduğunun tespit edilmesi ve çözüm yollarının aranması günümüz çalışma hayatı için ehemmiyet arzetmektedir.
Günümüz çalışma yaşamında ele alınıp yönetilmesi gereken en önemli meseleler arasında yer alan ve kuşak farklılıklarından kaynaklanan bu anlaşmazlıklar ve çatışmaların kaynağında; her kuşağın içinde bulunduğu dönemin şartlarına bağlı olarak farklı imkânlara sahip olması, farklı kültürlerde yetişmesi, algılamalarının ve değer yargılarının farklı olması, yaşam stillerinin farklılaşması ve tutum ve davranışlarının belirgin değişiklikler göstermesi vardır. (Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, Yıl: 2018, Cilt: 9, Sayı: 22, ss.60-74.) “
Bu tanımdaki en önemli cümle ; “Bu anlaşmazlıkların ve görüş farklılıklarının neler olduğunun tespit edilmesi ve çözüm yollarının aranması günümüz çalışma hayatı için ehemmiyet arz etmektedir. “ cümlesidir. Bu cümleyi ülkemiz basketbolüne de kabul ettirmemiz, içinde bulunduğumuz mevcut şartların sonrasında ortaya çıkacak ekonomik olumsuzluklar/değişimler sonucunda alt yapı yatırımının bu güne kadar olandan kat be kat fazla önem kazanacak olması adına çok önemlidir.
Kuşaklar arası tanım ve farklılıkları incelediğimizde aşağıdaki sonuçları görüyoruz.
(Not-1: Aşağıdaki araştırma yazısı 2018 yılında yazılmış olmasından dolayı, yazıda belirtilen yaşların günümüze göre değerlendirilmesi gerekir.)
(*) “Kuşakların sınıflandırılması, literatürde hâkim olan genel kanıya uygun olarak değerlendirilmiş olup bu çalışmada, Fox (2011: 24)’un yaptığı sınıflandırma esas alınmıştır. Buna göre 1925-1945 yılları arasında doğanlar Sessiz Kuşak, 1946- 1964 yılları arasında doğanlar Baby Boomers Kuşağı, 1965-1980 yılları arasında doğanlar X Kuşağı, 1981-1995 yılları arasında doğanlar Y Kuşağı ve 1996 yılından sonra doğanlar ise Z Kuşağı olarak ele alınmıştır.
1. Sessiz Kuşak (1925 – 1945)
Sessiz Kuşak, 1925 ve 1945 yılları arasında doğmuş ve günümüzde 73 ile 93 yaş aralığında olan bireyleri kapsamaktadır. Dünya’da, Büyük Buhran/Ekonomik Kriz ve II. Dünya Savaşı; Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi gibi gelişmeler zamanında dünyaya gelen bu kuşak mensuplarının çocukluk dönemleri büyük bir ekonomik sıkıntı içerisinde geçmiştir (Reeves ve Oh, 2008: 297; Zemke vd., 2000: 3; Bolton vd., 2013: 247; Strauss, 2005: 10; Türk, 2013: 18; Hobart, 2015). Bu kuşak mensuplarında, çok ve gayretli çalışma, sadakat ve toplum için fedakârlık yapmak gibi güçlü değerler ön plandadır ve bu değerlerle yetiştirilmişlerdir (Lancaster ve Stillman, 2002; Akt. Carver ve Candela, 2008: 986). Sadık, otoriteye saygılı, disiplinli ve takım çalışmasına yatkın özelliklere sahip işgücü olarak nitelendirilen Sessiz Kuşak bireylerinin, çalışma hayatında; sıkı çalışma, fedakârlık yapmak, kıdem odaklı performans ve ödüllendirilme beklentileri vardır (Hatfield, 2002: 72). Günümüzde bu kuşağa mensup bireylerin yaklaşık olarak % 95’i emekli olmuştur ve çok kısa bir zaman içinde endüstri, savunma veya herhangi bir alanda bu kuşağın temsilcileri kalmayacaktır (Brett, 2013).
2. Baby Boomers Kuşağı (1946 -1964)
Patlama Kuşağı ya da diğer adıyla Baby Boomers Kuşağı (BB), 1946-1964’lü yıllar arasında doğan insanları kapsamaktadır ve bu kuşağın mensupları günümüzde 54 ile 72 yaş aralığında olup İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra oluşan nüfus patlamasında doğan ve sayısı 1 milyarı bulan bebekten dolayı “Baby Boomers” kuşağı olarak adlandırılmışlar; Dünya genelinde, insan hakları çalışmaları, Türkiye’de ise tek partiliden çok partili sürece geçiş, ihtilal ve radyonun altın çağı gibi olaylara tanıklık etmişlerdir (Hobart, 2015; James vd., 2007: 2; Keleş, 2011: 131; Mlodzik ve Meuse, 2012: 3; Oblinger ve Oblinger, 2005: 66; Reeves ve Oh, 2008: 297; Reilly, 2012: 3; Türk, 2013: 18; Watt, 2009: 10). Bu kuşak bireylerinin rekabet özellikleri ön plandadır ve işkolik kişiler olarak tanımlanabilirler. BB’ların iş ve yoğun rekabet saplantısı, bu kuşak mensuplarının işkolik olmalarına sebep olduğu kadar; bencil, yargılayıcı, iradeli ve özgüven sahibi kişiler olmalarına da neden olmuştur (Delahoyde, 2009: 34). BB Kuşağı temsilcileri, Sessiz Kuşak bireylerinde olduğu gibi güçlü bir iş ahlakına sahiplerdir ve tanınmak, saygı görmek ve ödüllendirilmek onlar için önemlidir (Zemke vd., 2000: 3). Patlama Kuşağı’ndan günümüze kalan ana düşünceler arasında; kadın-erkek eşitliği, ırkçılığa karşı mücadele ve çevreye karşı duyarlı olmak gibi düşünceler sıralanabilir (Strauss ve Howe, 1991: 299).
3. X Kuşağı (1965 -1980)
X ismi başlangıçta bir İngiliz müzik grubunun ismi olarak ortaya çıkmıştır ve daha sonra bir kuşak adı olarak ise ilk defa 1989 yılında Coupland tarafından kullanılmıştır (www.wikipedia.org). Çeşitli ekonomik ve sosyal krizler döneminde doğdukları için kayıp kuşak olarak da adlandırılan X kuşağı, 1965 ile 1980 yılları arasında doğanları kapsamaktadır. En yaşlısı 53, en genci 38 yaşındadır (Atabay vd., 2011: 4; Gürsoy vd., 2013: 41; James vd., 2007: 2; Mlodzik ve Meuse, 2012: 3; Oblinger ve Oblinger, 2005: 66; Reeves ve Oh, 2008: 297; Reilly, 2012: 3). Bu kuşaktaki insanlar, dünya genelinde, Challenger Faciası, Berlin Duvarı’nın yıkılışı, petrol krizi; Türkiye’de ise 68 Kuşağı, sinema, TV’nin evlere girmesi, sağ-sol çatışmaları gibi tarihsel olaylara tanıklık etmişlerdir (Delahoyde, 2009: 35; Türk, 2013: 19). Coupland (1989: 83)’a göre X Kuşağı bireyleri, kendilerini topluma aykırı olarak ifade ederler. Örneğin sert ve keskin politik davranışlar, değişik giyim tarzları, farklı bir imaj tercih etme, daha baskın müzik çeşitleri ve değişik yaşam tarzları gibi topluma kendilerini aykırı hissettirecek tercihlerde bulunan X Kuşağına mensup bu kişiler; kendilerini saygın bir statüye sahip olmak, para kazanmak ve yüksek oranda sosyalleşme ile ifade etmeye çalışırlar. Kendi kendilerini yönetebilmek, pragmatik olmak, kinik fikirli olmak gibi davranışları ile, teknoloji sayesinde daha zeki, daha mobil ve yüksek eğitimli olan, iş bulmadıkları zaman bile tekrar okuma yolunu seçen bu kuşağın bireyleri genellikle çalışkan, bağımsız ve şüpheci olarak karakterize edilmiştirler (Fox, 2011: 27; Reilly, 2012: 3).
4. Y Kuşağı (1981 -1995)
1981 ve 1995 yılları arasında doğmuş olan ve günümüzde 23 ile 37 yaş aralığında olan Y Kuşağı üyeleri, Körfez Savaşı’nın, Irak Savaşı’nın, dünya çapında terör saldırılarının ve doğal afetlerin yaşandığı, internet, Google, MSN, MP3, dijital kameralar ve cep telefonlarının tüm dünyada yaygın hale geldiği bir zaman aralığında yaşamışlardır (Downing, 2006: 4; Malthus ve Fowler, 2009: 20; Oblinger ve Oblinger, 2005: 66; Reeves ve Oh, 2008: 297; Türk, 2013: 20). Herşeyi sorguluyor olmalarından dolayı Y Kuşağına “WHY”kuşağı denmektedir ve kısaca “Y” diye yazılmıştır (Kuru, 2014: 2). Y Kuşağı insanlarını, diğer kuşak bireylerinden farklı kılan en önemli özellik, teknoloji meraklısı bir kuşak olmalarıdır. Bu kuşak, teknolojik bir dünyanın içinde dünyaya gelmiş ve teknoloji ile bilgisayar hayatlarının bir parçası olmuştur (Skiba, 2005: 370). Şüphesiz önceki kuşaklara göre en çok teknolojiye bağlı/bağlantılı kuşak Y'dir (Pinder-Grover ve Groscurth, 2009: 2). İnternet sayesinde tüm zamanların en çok gezen kuşağı olduğu için, farklı ülkelerde yaşasalar bile Y bireylerinin birbirine uyan yaşam tecrübeleri, önceki kuşaklara göre daha çok birbirlerine benzeyen değerleri ve bakış açıları vardır (Howe ve Strauss, 2000: 359).
5. Z Kuşağı (1996 ve Sonrası)
“Dijital yerliler”, “medya kuşağı”, “com kuşağı”, “net kuşağı” gibi isimlerle anılan Z Kuşağı, 1996 ve sonrasında doğanları kapsayan ve geleceği simgeleyen bir kuşaktır (Atabay vd., 2011: 6). Bu kuşağın üyelerine “Kuşak I”, “İnternet Kuşağı”, “Instant Online (her daim online)”, “Next Generation” ya da “iGen” adları da verilmektedir (Akdemir vd., 2013: 15). Bu kuşak aynı anda birçok işi (multitasking) yapabildiği için pek çok kaynakta araştırmacılar tarafından M Kuşağı olarak da adlandırılmaktadır (Toruntay, 2011: 82). Z Kuşağının hangi yıllar arasında doğduğu konusunda araştırmacılar kesin bir yargıya varamamışlardır. Kimi araştırmacılar 1990’ların ortası ve 2000’li yılların sonunda doğanları bu kuşaktan sayarken, kimi araştırmacılar da 2000’li yılların başından bugüne kadar olan zaman dilimini Z Kuşağı olarak tanımlamaktadırlar (Baran, 2014: 20). Z’ler, aşırı bireyselleşme ve kendi başlarına yaşamalarından dolayı “Yeni Sessiz Kuşak” olarak da nitelendirilmektedir (Strauss ve Howe, 1991: 335). Z Kuşağına mensup bireyler, dünya zevklerine düşkün, teknolojiyi çabuk kavrayabilen, yaptığı işi çok kısa sürede bitiren davranış özellikleriyle ilgi çekmektedirler. Teknolojiyi çok iyi derecede kullanabilen Z Kuşağı üyeleri, portatif her zaman yanlarında taşıyabildikleri küçük aygıtlar (bilgisayar, MP3 çalar, i-Pod, cep telefonu, DVD çalar) ile büyümektedirler (Williams, 2010: 12). Kuşaklarla ilgili yeni yapılan araştırmalarda ve yazındaki tartışmalarda; Z kuşağından sonra tüm kuşakların bazı özelliklerini biraz biraz üzerinde barındaracak ama birçok yönüyle de tamamen farklılaşacak yeni bir Alfa kuşağından bahsedilmektedir. 2010 yılından sonra doğanları kapsayacak olan Alfa kuşağının sosyal yaşamı ve ekonomiyi dönüştüreceği düşünülmektedir. (*Araştırma Makalesi, Öğr. Gör. Muhammet Hamdi MÜCEVHER- Prof. Dr. Ramazan ERDEM)
(Not-2: Kuşakların sınıflandırması yapılırken literatürde genel kabul gören sınıflandırmalar esas alınsa da; bu aralıklandırmaların Türkiye şartlarına uygun olmadığını ve farklılık arz edebileceğini belirten görüşler de vardır. Fakat yazının, kuşak farklılıklarını belirleyen olayların tam bir tasnifinin yapılarak Türkiye şartlarına göre kuşak sınıflandırmasını yapabileceği çalışmalar yönünden sığ olması sebebi ile çalışmada yabancı yazındaki tasniflerden en uygun olanı alınmıştır.)
2010 yılından sonra dünyaya gelmiş, yakın gelecekte takım sporlarının birer sporcusu olacak ve sporun gelecek vizyonunu belirleyecek kitle olan “Z” ve “alfa kuşağı”nın öğrenme özellikleri ise aşağıdaki gibi olacağı öngörülmektedir.
“Alfa kuşağının çocukları, derslerine odaklanabilmesi için teknoloji tabanlı cihazlar, öğrenme süreçlerinde 3 boyutlu ekranlar ve gözlükler, sanal gerçeklik gözlükleri, 360 derece kameralar, sesli asistanlar gibi dijital araçlar kullanmak isteyecekler. Sanal asistanları öğrenme süreçlerinde kullanabilecekler. Kayıt alan cihazlar eğitimlerinin ayrılmaz bir parçası olacak. Daha kolay bilgiye ulaşabilecekler. Ama ulaştıkları bilginin, geçerliliğini sorgulamak, geçerli bilgi kaynaklarını bilmek, o bilgileri yorumlamak ve diğer bilgileriyle entegre etmek ve işlerde kullanmak isteyecekler. Onlar için, eğlenmek, mutlu olmak, oyun oynamak eğitimlerinin ayrılmaz bir parçası olacak. Onlar, yapay zeka ve robotlar ile öğrenecekler.”(https://www.bbnhaber.com/yazi/alfa-kusagi-ve-egitim-3)
Gelecek olan zaten gelecek. Bu aşamada bizim gelecek olanı önceden görebilmemiz ve ona hazırlıklı olmamız önemlidir.
Yakın gelecekte “X” kuşağı(1965-1980) kulüp başkanları ve yöneticiler, “Y” kuşağı (1981-1995) antrenörler ve sporcular, “Alfa” kuşağı (2013-2030) sporcular spor arenasındaki yerlerini alacaklar. Bizlere düşen görev, içinde bulunduğumuz geçiş döneminin gelecek vizyonunu “eskiden arındırılmış” ve sağlıklı biçimde yaratarak bu kuşaklara hizmet etmek olacaktır.
Geleceği basketbol adına irdelediğimizde; en basit ifade ile, “bizim zamanımızda…” ile başlayan modelleme cümlelerinin artık hiçbir geçerliliği yoktur… Yaşı 50 ve üzeri hiçbirimizin artık “benim 40 yıllık tecrübem var” cümlesini kullanma şansına sahip olmadığımızı anlamamız gerekiyor… Tecrübemiz, 2000 li yıllarda yaptıklarımız kadardır… Gelecek, hem de yakın gelecek ise bu tecrübelerimizi de değersiz kılma hakkına fazlasıyla sahip olacaktır…
Günümüzdeki takım sporları disiplini, öğretme ve uygulama modellerinin ülkemiz şartlarına uygun bir gelecek vizyonuna göre şekillendirilmesi, yukarıda yer alan Y, Z ve Alfa kuşağından beklentimiz olan başarıların önünü açacaktır…
Dijital teknolojiye tamamen hakim, iletişim becerileri bir “yapay zeka” , duygu yönetiminde üst seviye beceriler, ön yargı ve kişisel algı unsurlarından tamamen arınmış, anında bilgiye ulaşan, bilgiyi içselleştirip uygulayan ve uygulatan donanıma sahip antrenörler yakın geleceğin hakimi olacaktır…
Bizlerin yapması gereken;
Akademisyenlerin de yer alacağı bir ulusal çalışma gurubu oluşturarak, ilk etapta X, Y, Z ve akabine Alfa kuşaklarının, sporcu ve antrenörlerinin etkileşim özellikleri hakkında nasıl bir algı ve görüşe sahip oldukları incelenerek bir karşılaştırmanın yapılması sağlanmalıdır.
Hem genel özellikler ve özellikle öğrenme yetkinlikleri adına bilgi bankası niteliği taşıması gereken bu çalışma, yakın geleceğin spor disiplini, öğretme, öğrenme ve uygulama kriterlerinin temeli olacaktır.
Sonuçların “geçmişten bağımsız” analizleri ise; bu günden itibaren antrenör ve sporcu eğitiminin nasıl olması gerektiğini önümüze koyacaktır.
Coşkun TEZİÇ
Bursa, Mart 2020