Aziz Yıldırım bey! Daha sıkı asıl şu bizim Turgay’ın kulağına. Yoksa.. İmam yine bildiğini okuyacak… Bak: Ligin isim hakkı sözleşmesini kulüplere danışmadan imzalamış bile. Yarın, yayın hakları sözleşmesini de imzalarsa, size yapacak iş kalmayacak. Kocaman kocaman Başkanlar toplanır toplanır dağılırsınız. Turgay da her zaman olduğu gibi ‘it ürür kervan yürür’ der arkanızdan…
Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim. ‘Turgay bu işleri yanlış yapıyor’ demiyoruz. Bizce ligin isim hakkının satış fiyatı iyidir, pazarlama yöntemi de doğrudur. Ancak.. Bu işler böyle kapalı kapılar ardında yapılmaz. Sizlere bilgi verilmesi, danışılması gerekirdi ama bugüne kadar böyle bir şey olmadı. Turgay yönetti, (afedersiniz ama) siz (hepiniz) güdüldünüz. Şimdi nihayet biraraya gelip bu gidişe ‘dur’ demeye niyetlendiniz galiba ama bence, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti… Seneye inşallah!
Farkında değil misiniz? Turgay alay ediyor hepinizle. ‘Kulüpler Birliğine ne gerek vardı ki?’ diyor, siz toplanmaya hazırlanırken isim hakkı imzasını atıyor, yayıncı kuruluşla yapılacak sözleşmeyi geciktirip topu sizin kucağınıza bırakıyor. Dahası da var: Basketbol Federasyonu’nun yönetiminde olan Ankara Arena’yı bir etkinliğe kiraya verip, Cumhurbaşkanlığı kupasını İstanbul’da oynatıyor. Son anda bir yayıncı kuruluş bulup (Sports TV), Spor Toto Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası finalini ona yayımlattırıyor…
Ah! Söz buraya gelince ciddiyeti bırakıyorum. TV den izlediğim Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın röportajlar bölümünde çok eğlendim; Onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Maç öncesinde Spor Yazarları Derneği Başkan’ı Esat Yılmaer ile SportsTV muhabiri Şükran kızımız konuşuyordu. Söyleşi bitince hemen telefona sarıldım: ‘Esat, kızla konuşurken niye oturuyordun?’diye sordum. Anladı hınzırlığı. Kahkahalarla gülüştük. Eski basketbolcu kızımız 1.90'a yakın boyunu topuklu ayakkabılarla uzatmış, kule gibi dikilmişti Esat’ın yanında. Öte yanda aynı yayıncı kuruluşun diğer bir muhabiri, Oğuz Savaş ile röportaj yapmaya çalışıyordu. O ise Şükran’ın tam tersine ufak tefek genç bir çocuktu. Oğuz’un yanında kaybolup gitti. Yani.. Basketbol diliyle, tam bir ‘miss match up’ dı bu. Lorel Hardy geldi aklıma. Gülümsedim…
Maça gelince.. Ben, gazetelerde yazılanların tam tersine, ne Fenerbahçe Ülker’i ne de Efes Pilsen’i Avrupa arenasına hazır görmedim. Herhalde hepimiz Dünya ikinciliğine takılıp kaldık ama unutmayalım: O iş başka bu iş başka. Bırakın dörtlü finali, elenip gideriz ilk turda…
AHMET KURT