Partizan maçı bitmiş, otele dönmüşüz. Maçtaki yoğun stresin getirdiği hafif mide ağrısı hissedilse de bedende büyük bir gurur sinmiş göğsümüze…
18 bin kişinin cehenneme çevirdiği salondan çıkmak, fark 10’dan 2 sayıya inmişken panik yapmayıp karakter göstermek kolay iş değil.
Çok mutluyuz… Tebrikler Efes Pilsen…
Ve…
Sana da tebrikler Perasovic…
Havaya girmemeliyiz elbette ama gerçekten büyük bir iş başardın.
Grubun en önemli maçına takımını çok iyi hazırladın. Son idmanı seyrederken büyük bir ateşle konsantrasyonu arttırmana, rakibin analizini oyunculara çok olumlu yansıttığına tanık oldum.
Bana göre takımda büyük bir değişim var TOP 16’yla birlikte… Artık silahlarını nasıl kullanabileceğini sen de daha iyi görüyorsun… Hücumda Rakocevic birinci silahın ama diğerlerini görmezden gelmiyorsun. Kerem Gönlüm’ün ikili oyunlarını ve post-uplarını, Thornton’un rol almasını, topu Kerem Tunçeri’ye emanet etmeyi, Sinan’ın savunmadan bulduğu sayıları, Vujcic’i tepede kullanmayı, Nachbar’ın penetrelerini sürekli kullanıyorsun.
Savunmadaki yardımlaşmaları ve rotasyonları, sertliği, agresifliği istediğin seviyeye çektin. Daha çok oyuncuyla beraber daha güçlü oldun ve Raduljica da gelince pota altında iyice korkutacaksın rakiplerini.
Ah, bir de Ender’i Wisniewski’ye tercih etsen… O zaman çok daha güçlü olacaksın inan…
Partizan maçı çok umutlandırdı beni. Fenerbahçe Ülker’den sonra bir Final Four adayımız daha olduğuna iyiden iyiye inandım. İşte bunun için Real Madrid deplasmanındaki mücadele gücümüz her şeyi daha net ortaya koyacak.
Hep diyorsun ya, “Bir kez de güzel bir şey söyle benim hakkımda” diye…
Bu kez hakettin Peras…
