90’lı yıllardaki efsane Efes savunmasını gördük dün tekrar. Hücumun çok zorlandığı günde savunması ile oyuna tutunup maç sonunda ilk üçlük isabetlerini bularak kazandı.
Hücumun hemen hiç işlemediği bir günde CSKA gibi tecrübeli, disiplinli bir takıma karşı nasıl kazanırsınız? İşler dünkü kadar kötü giderken, ilk 11 üç sayılık denemede isabet bulamayıp, bütün gayretinize karşın hep geride kalırsanız nasıl aynı oyundan düşmez, aynı direnci korursunuz? Bir zamanlar buna benzer oyunları çok izlemiştik lacivert-beyazlı formalı oyunculardan. O zaman takımın ismi değişikti belki ama 90’lı yıllar boyunca “Efes savunması” bir teknik tabirden çok asla teslim olmamak, işler ne kadar kötü giderse gitsin sırtını karakterine dayamakla eş anlamlı bir deyim olmuştu. O tabir unutuldu bir süredir. Sadece Efes için değil Türk basketbolu için. Kırılganlık daha yaygın bir tema oldu. Ama dün sezon boyunca sürekli daha iyiye giden Efes’den “Efes savunması” gördük.
Aslında ilk çeyrekte savunma iyi başlamadı. Semih ve Barac’ın ikili oyundaki hataları ile Kaun çabucak 10 sayı buldu, CSKA 10 sayı öne fırladı ama ilk direnç orada geldi. CSKA ritm bulmuşken direndi Efes ve yarı sahada bir şey üretmekte zorlansa da savunmanın tetiklediği hızlı hücumlarla skora ortak oldu. İlk çeyrekte 22 sayı yedi Efes. Ama daha sonrası inanılmaz. Sondaki 1 dakikadaki taktik faulü saymazsak diğer 3 çeyrekte de 12 sayıda kaldı CSKA. Ama Efes bu savunmanın ödülünü alamadı uzun süre. İlk 11 üç sayılık atışında isabet bulamadı. Yarı sahaya kalan hücumlarda hemen hiçbir şey üretemedi. Ancak savunmanın kaptığı toplarla hızlı geldiğinde skor buldu. Devrede 34-26 öndeydi CSKA.
TEODOSIC COŞTU
Ancak oyun ilerledikçe savunma baskısı o kadar bunalttı ki Rus ekibini hücum tamamen Teodosic’in eline kaldı. Sırp oyun kurucu da İstanbul’daki kötü oyunlarına inat bu defa inanılmaz işlere imza attı. CSKA’nın ikinci yarıdaki 26 sayısının 18’i Teodosic’den geldi. Sinan girip bire birde amansız bir baskı yaptı, yarı sahada baskı geldi ve durduramasa da yıprattı Teodosic’i savunma. Dakikalar ilerledikçe oyun tamamen Efes savunmasının kontrolüne geçti. Ama işte hücum bir türlü izin vermedi bu kontrolün skorborda yansımasına.
Bir yerde kırılacaktı bu. Ve maç sonunda kırıldı da. Önce bire birlerle Gordon taşıdı zaten kısır giden skoru ama daha sonra Kerem Tunçeri işlemeyen hücuma ikili oyunlarla hayat verdi. Kaçan 11 üçlüğün ardından ilk isabeti sağlamak da ona kısmet oldu. Tamamen savunma savaşı şeklinde geçtiği için ikinci yarıyı büyük oranda bankta izleyen Farmar ise oyuna girip son noktayı koydu.
Top 16’da üst üste 7. galibiyetini aldı ve liderliğini sürdürdü lacivert-beyazlılar. Asıl hedef olan grupta ilk ikide yer almak için de çok önemli bir avantaj yakaladı. Efes savunması sürdüğü sürece bu hiç de uzak değil. Keza Londra da.
