Diğer tüm olimpiyatlar gibi Rio da göz açıp kapayıncaya kadar geçti, gitti… Türkiye de dahil tüm dünya Phelps’i, Bolt’u, Wayde van Niekerk’i konuştu. Ve elbette Taha Akgül’ü de… Brezilya ile Avrupa arasındaki saat farkı nedeniyle, olimpiyatları tv’den izlemeyi gelenek haline getirmiş ülkelerde (başta biz) ciddi seyirci kaybı yaşanmasına karşın, Rio Olimpiyatları dünya gündeminde 30 gün boyunca hep birinci sırada kalmayı başardı. Brezilya halkının olimpiyat karşıtlığı, ülkedeki siyasi belirsizlik, güvenlik sorunları, sıradan olay olarak değerlendirilen binlerce hırsızlık ve darp eylemi de Rio’nun reytingini artıran başka nedenlerdi…
Çok sağlam kaynaklardan aldığım bir bilgiyi paylaşayım. IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) Rio’ya olimpiyatları verdiğine bin pişman olmuş. IOC Başkanı Thomas Bach en az üç kez, hem de çok sayıda IOC üyesinin yanında bu konudaki pişmanlığını dile getirmiş… En büyük eleştiriyi ise seyirci sayısındaki düşüş için yapmış…
Gerçekten de salonlar, stadlar, havuzlar boştu… Birkaç örnek vereyim; Pekin ve Londra Olimpiyatları’nda Bolt ve Phelps’in bırakın final müsabakalarını, eleme yarışlarının biletleri bile günler öncesinden bitmiş, elemeleri seyredebilmek için büyük karaborsa oluşmuştu… Rio’da ise bu iki efsanenin finalleri bile boş tribünler önünde gerçekleşti… En ilginç örnek ise voleybol finali… Ev sahibi Brezilya, İtalya ile olimpiyat finali oynarken seyircisi onları yanlız bıraktı… Başta futbol, otomobil sporları ve voleybol olmak üzere çok sayıda spor branşında efsaneler yetiştiren Brezilya’da olimpiyatlara yönelik bu protestonun altında yatan tek neden ekonomi… “Açız, oğlum işsiz” diyerek bahçe hortumuyla meşaleyi söndürmeye çalışan Rio’lu kadın bu tespitin en güzel örneği değil mi?
Gelelim Türkiye’ye; Avrupa Futbol Şampiyonası sırasında Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile “olimpiyatlarda ne yaparız” diye sohbet etmiştik. Ben, 6 madalya alabileceğimizi, üstüne çıkılmasının büyük başarı olacağını dile getirmiş, doping ile ilgili korkularımı aktarmıştım… Hanemizdeki 8 madalya dikkate alındığında Türkiye, Rio’da başarılı olmuştur. (Elbette oyunlara katılan sporcu sayısı, toplam madalya ve toplam altın madalya gibi göreceli başarı kriterleri olduğunu da unutmayalım)
Sayın Kılıç ile ardından Rio’da daha uzun sohbet etme şansı yakaladım. Öncelikle şunu belirtmeliyim, Çağatay Kılıç, Türk Spor’u için bir şanstır. Rio’daki gözlemlerim sırasında Bakan Kılıç’ın sporcu ve teknik adamlarla kurduğu ilişkiden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Bakan gibi değil abi, kardeş gibiydi. Hepsinin sorunlarını, beklentilerini, aile düzenlerini çok yakından biliyor ve çok ama çok çabuk çözüm üretiyor… Yıllardır Spor Genel Müdürlüğü ile TMOK arasında adı konulmamış, kayıtlara geçmemiş ama herkesin yakınen bildiği bir kıskançlık, bir çekememezlik vardır. Görünen o ki Bakan Kılıç bu sorunu da ortadan kaldırmış. TMOK Başkanı Prof. Uğur Erdener, Rio’da büyük bir başarıya imza attı ve IOC Başkanvekili oldu. Erdener’i ilk kutlayanlardan birisi Bakan Kılıç’tı. Okyanus üzerinde Rio’ya doğru uçarken haberi almış ve uçaktan aramıştı Prof. Erdener’i… Bu tebrik bile sorunun ortadan kalktığının bir kanıtı değil mi?..
Taha Akgül daha Rio’ya gitmeden benim altın madalya için tek favorimdi… Servet Tazegül ise ikinci sıradaydı. Servet’e şaşırdığımı söylemeliyim. Bir de Victoria Zeynep konusunda yaşadığım hayal kırıklığı var. Zeynep’in ailesi biraz kızlarının üzerinden elini çekmeli, bundan sonrasını antrenörlere bırakmalı.
Beni en çok mutlu eden ise Tutya ve Çağla’nın performansıydı. Kadın kotamızı her olimpiyat daha da artırmalıyız. İşte Tutya ve Çağla, Rio’da hem yaptıkları başarılı işlerle hem de sergiledikleri profesyonel görüntüleriyle çağdaş Türk kadınından harika örnekler verip ülkemizi olağanüstü temsil ettiler. Unutmadan 17 yaşındaki Mete Gazoz’un çabası da takdire şayandı…
Rio bitti, sırada Tokyo var… Ve ben ilk kez bir olimpiyata 4 yıl varken çok ama çok umutluyum… 2020 Tokyo Türkiye’nin patlama yapacağı ve “en iyi olimpiyatı” olacak. Kuşkum yok, çünkü umudum yüksek… Bu umudu da bana Bakan Çağatay Kılıç, Taha, Çağla, Tutya, Servet, Mete veriyor…
Kaynak: milliyet
