Fenerbahçe BEKO, ezeli rakibi Galatasaray NEF’i “kazanacak kadar oynayarak” yenip, Anadolu Efes ise Darüşşafaka’yı ilk çeyrekte devre dışı bırakıp finalde buluştu.
Bursa’daki Final-Four’un yarı final ayağındaki ilk maçta, iki ezeli rakibin taraftarlarının tribünde uzun bir aradan sonra “aynı anda” bir arada olduğu bir “derbi izleme keyfi”, ne yazık ki taraftarların küfürlü tezahüratı ve beraberinde sahaya atılan patlayıcı maddelerin etkisiyle yerini yine kaosa bıraktı.
Aslında Basketbol Federasyonu’nun, derbide iki takım taraftarlarının da salonda takımlarını desteklemesine olanak sağlayan hamlesi “teoride” son derece yerinde, “iyi niyetle” alınmış bir karardı. Ama pratikte karşılığını bulmadı, bulamadı… Eğer taraftarlar biraz daha atmosferin keyfini çıkarmaya çalışsa ve “nefret dilini” bir kenara bırakıp sadece takımlarını desteklemeye odaklansa bu hamle belki futbol ya da diğer branşlardaki “ezeli rakebet” adına de çok güzel bir örnek oluşturacaktı. Ama olmadı… Bir noktadan sonra yine o duymayı ve görmeyi arzu etmediğimiz tezahüratlar, tribünlerde patlayan torpillerle birlikte kaotik ortamı doğurdu. Kurallar belli… Bu gibi durumlarda hakemlerin ne yapması gerektiği yönetmeliklerde yazılı… Onlar da kurallar ne diyorsa onu uyguladılar. Eminim herkesin aklına, “yahu kırk yılda bir iki ezeli rakibin maçında taraftarlar aynı salonda, aynı anda tribünde iken biraz daha toleranslı davranılamaz mıydı?” sorusu gelmiştir… Bir ülkede medeniyet tam manasıyla vücut bulmadan demokrasi getirmek ne kadar sakıncalı ise derbide iki ezeli rakibin aynı anda maç izlemesi de ne yazık ki hala doğru bir karar değilmiş; onu anladık… Hakemlere kızsanız da, kızmasanız da “acı gerçek” ne yazık ki bu…
Gelelim maça… 40 dakikada 14 saha içi isabetle, değil Fenerbahçe BEKO’yu, ligde yer alan hiçbir takımı yenme gibi bir lüksünüz olamaz… Hele ki son dönemde savunmasıyla Euroleague’de fırtınalar estiren, arka arkaya çok önemli maçlar kazanan Fenerbahçe BEKO’ya karşı 23 3 sayılık denemenin sadece 3’ünde isabet bulabiliyorsanız, bu olanaksız… 40 dakikayı 24 top kaybıyla kapayan Fenerbahçe BEKO, ribaundlarda tıpkı ligdeki derbide olduğu gibi kurduğu üstünlükle ve de Guduric’in kritik anlardaki bitiriciliğiyle ikinci, hatta üçüncü vitesle oynadığı yarı finali farklı kazandı. Hücumda onca top kaybına karşın ikinci şans topları ile fark yarattılar. Ve en önemlisi de, ofansif anlamda yeterli üretkenliği sağlayamasalar da savunmada hep diri kalmayı başardılar.
Anadolu Efes ise tıpkı Pınar Karşıyaka maçında olduğu gibi Darüşşafaka karşısında da “sıklet farkını” daha ilk çeyrekte net biçimde sahaya yansıtıp istediğini aldı. Son dönemin “haklı olarak” en çok eleştirilen ismi Elijah Bryant, takıma dahil olduğu günden bu yana en parlak performansına (26 sayı, 6 ribaund, 2 asist, 1 blok, 1 top çalma – 29 verimlilik puanı) imza atınca Efes’in işi daha da kolaylaştı. Daha devrede 22 sayılık farkı buldular. 18’de 3 (% 16,6) 3 sayı isabeti, Efes gibi bir rakibe karşı farklı kaybetmenin, oyunun içine hiç girememenin en önemli faktörüydü, ligin en renkli takımlarından biri olan Daçka için…
Sonuçta Kupa’da neredeyse her yıl alıştığımız sürprizlerin yerini bu kez “olağan” sonuçlar aldı. Bu da olağanın uzun yıllar sonra tekrar kendini göstermesiyle bir “sürpriz” olarak nitelenebilir.