Bunlar özel şifreler değil. Ben bu yazıyı yazarken, Basket Dergisi sitesinde Dünya Basketbol Şampiyonası'na kalan sürenin gösterildiği görüntüler ve benim baktığım yerden Türk Milli Takımı hazırlıklarının görüntüsü. 'Dost acı söylermiş' sözünün arkasına saklanıp, hem tenkitlerimi yapayım, hem de onların ihtiyacı yoktur ama bazı konularda uyarayım.
Aşure bildiğiniz gibi yılın her zamanı yapılabilen ancak bazı özel gün ve aylarda da özellikle yapılan, çeşitli tahıl ve şekerli maddelerin, bazı kurutulmuş meyvelerin karışımıyla yapılan bir milli yemeğimiz, tatlımız.
Ben Bodrum'dan bakınca takımın seçiminden, kadronun yapısından, antrenör seçiminden, antrenörlerin çalışmalara katkısından, hazırlık programına kadar bir aşure görüntüsü algılıyorum.
Kadronun yaklaşık yüzde 75'i guard dediğimiz, play-maker, şutör guard, yardımcı guard, savunmacı guard, uzun guard'lardan oluşuyor.
Kısaca özetlersek, Ömer Onan (Akıncı, savunmacı guard), Kerem Tunçeri (Top getirici, pas dağıtıcı, zaman zaman şutör guard), Ender Arslan (Hırslı, ferahlatıcı, top getirici, bazen air ball atan guard), Engin Atsür (Gerçek guard eğitimi almış, play maker yani kendini değil, arkadaşlarını oynatacak guard), Hidayet Türkoğlu (NBA patentli, skorer guard), Cenk Akyol (Uzun guard), Cevher Özer (Uzun Guard), Evren Büker (Mücadeleci, savunmacı guard, play maker değil), Sinan Guler (Uzun, savunmacı, az da olsa skorer guard). Bu oyuncuların hepsinin sahaya çıkan kadroda olabileceklerini varsayarsak; 9 adet guard, 3 de pivot, forvet tipi oyuncuyla oynayacağiz ki, basketbol normları açısından bir tam felaket.
İşin içinde bazı sakatlık, disiplin, kişilik sorunları olsa ve bunlar Türk Basketbolunun selameti için çok da önemli olsa bile, ülkemizde yapılacak bir Dünya Şampiyonası, en az 5-6 yıldan beri yeri saati, günü vs'si belli olan bir şampiyonaya daha güçlü, daha derli toplu bir kadroyla çıksaydık daha iyi olurdu. Anladınız siz onu, başta ABD olmak üzere şampiyonaya katılan takımların tamamının eksik ve zayıf kadrolarla geldiğini düşünürsek, çok rahat madalya almamız gereken bir şampiyonaya daha başından dezavantajlı başlıyoruz.
Hemen sevinmesin hazretler; 'İşte bizim beceriksizliğimizi bizim adımıza avantaja döndüren bir salak çıktı' demesinler, çünkü buna rağmen bu şampiyona da bizim madalya şansımız çok yüksek, madalya hedeflemeliyiz.
Gelelim antrenör seçimlerine, bir tane yıllardan beri ülkemizde olup, bence tüm zamanların en iyi antrenörlerinden, Karadağlı Gospodin Tanjevic, hemen arkasında gene Gospodin ama bizden Bay Nihat İziç, öz be öz yerli malı Erman Kuzu misali Orhun Ene ve artık maçlara 20-25 gün kala gelen, oyuncuların iyice aklı karışsın diye, Panama orijinli NBA'den Rolando Blackman. Maçlar başladı başlayacak bu ekip bir kere bile biraraya gelip, bırakın maç yönetmeyi antrenman bile yönetmediler. (Bu yazı İran maçı öncesinde yazıldı)
Yönetici olarak bir takım Fransızlar ve hazırlık maçları yerine de 'ha babam seyahat', Antalya, olmadı İtalya, uymadı Almanya.
Hazırlık maçı derseniz İran'la başlıyoruz, herhalde hükümet tavsiyesi veya talimatıyla. Bütün bunlara rağmen bu millet sizden madalya bekliyor, top sahada oynanır, beceriksiz yöneticilerin program özürlerine, takım seçimi yanlışlarına rağmen, anlasak da anlamasak da sizden madalya bekliyoruz.
İlk tur maçları çok önemli, utanmaz adam hakem işlerini iyi bilir, ne de olsa FIBA Başkanlık seçimlerinde 2. oldu orada da itibarı vardır, ayarlar bir şeyler. Takımlar da sakat ve eksikleriyle en zayıf kadrolarıyla geliyorlar. Seyirci de bizden yana, Recep bey, Arınç bey de hem seyrederler, hem okur üflerler, kurtulus yok o vakit. Sizden madalya bekliyoruz.