'Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil'' demiş Fuzuli. Bu yazıyı yazmadan çok ama çok düşündüm. Önce 'Yalçın Granit hakkında yazı yazmak senin haddine mi ?' dedim kendi kendime. 'Ya kızarsa' dedim. Zaten sen onunla pek de anlaşamıyordun' dedim. 'Sana ne oluyor öyle ?' dedim kendime. Sanki adama bir şey olmuş da arkasından yazı yazıyorsun' dedim.
İşte tam o anda şimşek çaktı; 'İnsanların arkasından yazı yazmak kolay' dedim. 'Yaşarken yaz' dedim; 'Hakkını ver' dedim. Bu adam ve diğerleri Türkiye'de Dünya Basketbol Şampiyonası varken, kenarda, köşede kalacak adamlar mı ? Diğerlerini de daha sonra yazacağım, tabii bana göre hakedenleri, öyle bir seyahate, bir plakete, bir yemeye tav olanları değil.
Bugün Türkiye'de basketbol bunca beceriksize, çıkarcıya, iş bilmeze rağmen hala gündemdeki yerini koruyabiliyorsa, onu gerçekten sevenler, gönülden bağlı olanlar sayesindedir, Yalçın Granit ve onlar sayesindedir. Siz Google'a girip, Yalçın Granit yazın, sonra da okuyun. Ben başka şeyler yazacağım. Granit, 1932 yılında doğmuş, Darüşşafaka Lisesi'nde okurken, basketbola gönül vermiş ve ömrü boyunca, hala oyuncu yetiştirici, yönetici olarak basketbolle yaşamış. Belki de hiçbir günü basketbolsuz geçmemiş bir spor adamı, basketbol sevdalısıdır.
1968 yılında kurulan Eczacıbaşı Basketbol Takımı için Rahmetli Şakir Eczacıbaşı'ndan ''Gençlere önem veren, gençleri yetiştirmek isteyen bir yapımız var. Bize katılır mısın ?'' teklifine “Bir salon yaptırırsanız olur” diyecek kadar da ileri görüşlü bir spor ve basketbol sevdalısı bir kişidir.
1971 yılında spor salonunun yapılmasıyla İstanbul Jeoloji Fen Fakültesi'ni bitiren, doktora yapmak için gittiği Fransa'da iki yıl Racing takımında oynayan, 68 kere Milli olan Darüşşafaka ve Galatasaray takımlarında oynayan, 1956 yılında Milli Takim Teknik Direktörlüğünü yaptığı sırada en başarılı antrenör seçilen Yalçın Granit, daha sonra Türk basketboluna büyük hizmetler verecek olan Eczacıbaşı Basketbol Takımının başına geçmişti. Gençlerin ancak büyük oyuncularla birlikte oynadıklarında ustalıklarını geliştireceklerine inanan Yalçın Granit takım ve takım ruhu oluşmasında da büyük katkılar yapmıştı.
Beni bu basketbol işine Sayın Cavit Altunay soktu, profesyonel yönetici olmamı ise Sayın Yalçın Granit sağladı, rahmetli Şakir Eczacıbaşı da yetiştirdi.
Yukarıda da belirtiğim gibi Yalçın Granit'le çeşitli ortamlarda uzun beraberliklerimiz oldu, çoğu zaman pek anlaamadık ama problem ikimizin de basketbolu çok sevmesiydi. Eczacıbaşı'na beni idareci olarak aldığında “Ben öyle idareci filan anlamam, burada basketbol konuşacak kimse yokken seni basketbol konuşmak için buraya aldırttım” demişti.
Sonra da yılların ardından “Başımıza bir de teknikten anlayan idareci tipi çıktı “diyerek benden şikayetçi olmuştu. Bugün hala her gününü, internet başında ve okuyarak basketbolla dolu geçiren bu değerli kişinin, 30 gün kala hala hiçbir şey göremediğimiz Dünya Basketbol Şampiyonası Onur Komitesi'nde diğer hak edenlerle birlikte yer alması gerektiğine, gördüğümüz bütün Dünya Şampiyonalarında bu tip uygulamalarla benzer kişilerin hatırlandığını uyarmakta fayda görüyorum.
Şu anda Yalçın Granit'le ilgili değil yazı, kitap yazsam konuyu bitiremiyeceğimi farkettim. Kusur ettiysem affola. Herşey için sonsuz teşekürler, Allah sana uzun ömürler versin Yalçın Ağabey.