Yedinci sezonu parçalı formayla… Üst üste beş Türkiye Kupası elde eden, play-off final serilerinde şampiyonlukları elinden alınan, Avrupa’da kupa kazanan tek takımın, sevdasının kaptanı. Efsaneler takıma sağladıkları başarılar ve kalma süreleriyle ölçülür. Gelecekte o da böyle anılacak. Elini kalbine koyuyor her seferinde. Oynuyor ölümüne. Evde, okulda, sokakta her kız çocuğu Işıl Alben olmak istiyor, basketbola bağlanıyor onu izleyince.
Söyleşi: Eren Loğoğlu
Sondan başlayalım. Türkiye Kupası’ndan. Finalde özel bir performansın vardı. (15 sayı 5 ribaund 3 asist) Bizim ekranda göremeyip senin gözlemlediğin neler var?
Yani takım olarak birbirine bağlı bir ekibiz. Birçok oyuncu ile daha önceki senelerden birbirimizi tanıyoruz, aynı takım da oynamasak bile. Türkiye Kupası’nda birbirimize kenetlendiğimizi düşünüyorum. Onun öncesinde oynadığımız ve kaybettiğimiz bir Fenerbahçe maçı vardı. Oradaki hataları yapmamaya çalıştık. Bunu da gerçekleştirince ortaya güzel bir enerji çıktı. Burada bahsedilmesi gereken taraftarımızın desteğiydi, çok güzeldi. Bütün maç boyunca bizi hiç susmadan desteklediler. Sonuç olarak da üst üste beşinci kez kazandık. Beşinde de, birinde yarı finalde olmak üzere Fenerbahçe’yi geçtik. Bunun için mutluyuz.
Anadolu’daki maçlarda Fenerbahçe’ye üstünlük kurmak gibi bir durum söz konusu mu?
İstanbul’da iki takımın da taraftarı olmuyor salonlarda. Uzun zaman önce oynamıştık. Sekizli Final vardı en yakın hatırladığım. Anadolu’da olunca da oraya özlemle dört bir yandan taraftarlar geliyor. İstanbul’dan da gelen oluyor. Diğer şehirlerden de. Ben Anadolu’daki maçların İstanbul’daki maçlardan yarı yarıya tribünler dışında bir farklılığı olduğunu görmüyorum açıkçası.
Kupa maçlarıyla play-off serisi arasında strateji farkı mı var?
Strateji farkı olduğunu düşünmüyorum. Sezon içerisinde belki zaman zaman konsantrasyon kaybı yaşıyor olabiliriz ancak play-off ve kupa maçları aynı önemi taşıyor.
Koç ve sizler özellikle sezon sonu lig şampiyonluğu vurgusu yaptınız kupa sonrası yapılan televizyon programında. Euroleague arka planda kaldı gibi. Gerçekçi olma kaynaklı mı?
Euroleague’de de hedefimiz var. Oradaki hedefin şampiyonluk olduğunu söylemek için çok erken bence. Önce Son Sekize kalıp, oradaki gruplarımızı değerlendirmek gerekiyor.
Türkiye Ligi’nde statü ayrı, normal sezon ve play-off var. Daha net konuşabiliyoruz o yüzden. Biz her maçı kazanmak için çıkıyoruz ama gerçekten güçlü rakipler de var, kazanabiliriz ama önce Final 8’e kalalım, oradaki gruplarımızı görelim, hangi takımlarla karşılaşacağız onu görelim, ondan sonra zaten gidebileceğimiz en üst seviyeye gitmek istiyoruz. Maç maç bakacağız önümüze Avrupa’da da.
Taurasi-Charles-Fowles’tan Whalen-Wauters’a ve oradan da Zellous-Bone geçiş var.
Saydığınız isimlerin hepsi çok değerli oyuncular. Bone çaylak sezonunda Avrupa’da… Kurallar bile çok farklı. Ama ona rağmen bence çok iyi uyum sağladı. Bununla beraber Z de daha önceden Türkiye ligini bilen ve burada büyük işler yapmış bir oyuncu. Ama her şeyden önce biz sistem basketbolu oynuyoruz. Yani sahada kimin olduğu değil, bizim o sisteme sadık kalıp kalamamamız belirliyor sonucu. O yüzden önemli olan bizim sistemimiz, oyunculardan öte. O sistemi de Ekrem ağabeyin istediği şekilde uygulamaya çalışıyoruz.
Ekrem Memnun demişken ona ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Kupadan sonra antrenör etkisinden bahsettin sen de. Birlikte çalıştığınız zamana istinaden mi yoksa geçmişte başardıklarının saygınlığı mı seni buna itiyor?
Ekrem ağabey ile 1,5 senedir beraber çalışıyoruz. Onun öncesinde hem çok iyi bir antrenör olduğunu hem de her zaman en yükseği hedeflediğini duyuyorduk. İlk geldiği zaman da çok sevinmiştim, kendisi ile çalışma şansım olacak diye. Şu anda da kendimi bir oyuncu olarak çok şanslı hissediyorum, O’nun oyuncusu olduğum için. Basketbol bilgisini konuşmak bana düşmez ama motivasyon ve oyuncusuna verdiği güven açısından çok üst düzey bir antrenör.
Bunu da zaten bizlerin performanslarından, herhalde herkes görüyordur.
Derya Özyer ile çalışmak? Senden önceki kaptan, kulübü temsil eden sporcu imajı ondaydı belki de.
Derya ablanın jübile maçında tribündeydim. Biraz yakaladım onun dönemini, sonundan olsa da. Kendisi çok tecrübeli, Türk basketbolunda önemli bir isim. Onun da tecrübelerinden faydalanmaya çalışıyorum.
Ligde 1 galibiyet farkla öndeyiz. Bu sene ilginç bir durum yaşanacak. Son hafta içerde Fenerbahçe’yi ağırlıyoruz.
Bundan sonra normal sezonda oynayacağımız her maç play-offlarda oynayacağımız maç ile aynı önemi taşıyor, saha avantajını almamız açısından. Bu yüzden biz Fenerbahçe ne yapıyor, Kayseri KASKİ ne yapıyor, onlarla ilgilenmiyoruz. Şu anda da ligin son haftasına kadar olan maçları düşünerek her maça galip gelmek için çıkacağız.
En iyi sezonlarından birini yaşıyorsun. Geçen sezon Whalen varken şutör guard da oynamıştın, bu sezon tekrar oyun kurucu pozisyona döndün. Kendini hangisinde daha rahat hissediyorsun?
İkisi çok ayrı pozisyonlar. Sahadaki görev birbirler inden tamamı ile farklı oluyor. Ama ben ikisini de oynarken keyif alıyorum. Whalen ile oynamanın basketboluma çok pozitif yansıdığını düşünüyorum. Çünkü çok tecrübeli ve üzerimdeki baskıyı azaltan bir oyuncuydu. Şu anda oynadığım pozisyondan da çok büyük keyif alıyorum. İkisinin zorlukları farklı ama ben iki pozisyonda da oynamayı seviyorum.
13 sayılara kadar çıktığın bir dönem de vardı (2008-09) sakatlıktan önce. Şu an o dönemden iyi misin, fiziksel yönden?
Bence bu şekilde değerlendirmek için basketbolun geldiği seviyeyi gözlemlemek gerekiyor. Çünkü o zamanla şu zaman arasında oynadığımız basketbol arasında ciddi fark var. Bir kere ben o zaman Eurocup oynuyordum şimdi Euroleague oynuyorum. Ama fiziksel olarak eskisinden daha iyi hissettiğimi söyleye bilirim.
Artık tecrübeli de bir oyuncusun. Bunu gençlere aktarma zamanı yaklaşıyor mu?
Tecrübe sporun en önemli olgularından biri… 12 sene oldu. Şu anda bunu nasıl diğerlerine aktaracağımı bilmiyorum. Daha o zamana gelmedim herhalde. Ama tabii ki biz çok paylaşan bir takımız. Yani düşüncelerimizi her zaman paylaşıyoruz aramızda.
Genelde oyundan hiç çıkmadan, 40 dakika oynuyorsun, nasıl etkiliyor seni fiziksel olarak?
Biz bir lig oynuyoruz ve hiç ara vermiyoruz. Bizim önümüze sunulan program böyle. Ne yılbaşı arası yapabiliyoruz, ne yabancıların Christmas arası oluyor. Ekim ayında bir başlıyoruz Mayıs ayına kadar her üç günde bir maç, bu şekilde gidiyor. Buna da değinmek gerekiyor. Ciddi bir tempo… Ama sonuçta bu bizim işimiz. Biz de kendimize en iyi şekilde bakıp sporcu olmanın bilincinde yaşayıp sahada olduğumuz her anın hakkını vermemiz gerekiyor.
Galatasaray formasıyla TKBL’de kariyer rekorun 22 sayı. Üç kez yaşandı. 14.12.2013 KASKİ, 16.02.13 BJK, 16.03.08 Mersin BŞB. Üçü de deplasman. Baskının azalmasından ötürü mü?
Bunu siz söyleyince fark ettim, hiç bu açıdan bakmamıştım daha önce. Tesadüf herhalde.
Mersin maçına geçmek istiyorum. Geçen seneye. (Mart) Başına darbe almıştın. Beyin tomografisi çekildi. Sağ gözde görme kaybı var açıklaması yapıldı. Bizi çok korkutmuştun.
O gün ben de çok korkmuştum açıkçası. Zannediyorsam dirsek gelmişti. Maça devam edeyim dedim ama bir süre sonra gözlerim kararmaya başladı. Orada yani, ben de bayağı bir korktum. Ama olabiliyor böyle talihsizlikler. Sporun içinde var. Çok şükür kalıcı bir şey olmadı.
Önümüzde Dünya Şampiyonası var. Ev sahibiyiz. 2011 ve 2013’te madalya aldık, derece yaptık. Arada Olimpiyatlarda çeyrek finale kadar çıktık. Beklenti ve hedefler ne?
Beklentiler çok büyük, biz bunun farkındayız. Ama şimdi bir sezon oynuyoruz. Her şeyden önce en yakın zamana konsantrasyon göstermeyi tercih ediyorum. Sezon bitince inşallah bir tatil yapacağız. Herhalde bir aramız olacak. Sonrasında turnuva için hazırlıklar başlayacak. O hazırlıklar başladığı andan itibaren hedefe doğru düşünceler şekillenmeye başlayacak. Hedefler orada koymak daha iyi olur düşüncesindeyim.
Bir de sen o başarılı kemik grubun parçasısın her zaman. Yeni kimler olabilir kadroda?
Şebnem?
Bizim takımda gerçekten iyi performans gösteren oyuncular var ki bu senenin geneline yayılıyor şu anda. Ama tabii ki burada karar milli takım antrenörlerinin. Takım arkadaşlarımı orada görmeyi çok isterim ve bundan mutluluk duyarım.
Kadın sporculara tribünlerden edilen hakaret ve küfür hakkında da bir şeyler söylemek ister misin?
Kadın-erkek ayrımı yok bence. Sporcuya ve sporcunun ailesine edilen küfür çok çirkin… Maalesef bu bizim ülkemizde çok fazla. Nasıl önüne geçilir, bunu düşünmek gerekiyor. Hiçbir insan küfrü hak etmez. Bu sporcu olabilir, rakip olabilir, sizinle aynı renkleri desteklemiyor olabilir. Ama sonuçta bir evde yaşarken de ailenizde herkes aynı takımı tutmuyor. Siz nasıl ki ailenizde farklı takımları tutanlara kötü gözle bakmıyorsanız küfür etmiyorsanız, sokaktaki bir insana ya da sahadaki sporcuya da aynı saygıyı göstermek gerekir. Beni etkiliyor mu derseniz, hayır etkilemiyor. Sonuçta daha önce de söyledim; O insanlar bana küfür etseler ne olur etmeseler ne olur. Benim için maç içinde sadece havada uçuşan kelimeler oluyor. Çünkü maçın harareti her şeyin üstüne çıkıyor. Duymanız gereken tek ses antrenörünüzün sesi. Maça gelen küçük çocuklar, Tv başında ya da salonda kız çocuklarını basketbola yönlendirmek isteyen ebeveynler ne düşünüyor bunları da hatırlamak lazım. Bir spor etiği var. Müsabaka alanınız neresi olursa olsun bu fark etmez. Elbette futbol sahasında ki bazı hareketler metrekarenin büyüklüğünden açık hava olmasından dolayı göze batmayabilir ancak bu hareketler, sözler salonda büyüyor. Salon adabı biraz daha farklıdır. Keşke olmasa ve şimdi biz de bunları konuşmuyor olsak.
Eskiden futbol maçlarına giderdin. Ali Sami Yen’e özellikle. Şimdilerde durum ne?
Televizyondan takip ediyorum ama sosyal hayatımı basketbol dışında minimuma indirgediğim için fırsat olmuyor. Çünkü geçmişte ciddi iki sakatlık da yaşadım. Bunun sonrasında da belki kendime daha dikkat etme, hayatımı daha düzene sokmayı öğrendim. Sonuçta bir maça gitmek özel bir efor istiyor. İstanbul şartlarında tribünde olmak çok ciddi bir efor istiyor. Bir de ben maçları biraz heyecanlı izleyen biriyim. O yüzden sadece televizyondan takip ediyorum. Muslera’yı gerçekten çok beğeniyorum. Bir taraftar olarak kalede onun olduğunu bilmek bana güven veriyor. Drogba’nın gerçekten müthiş bir fizik gücü var. Onu izlemek çok keyifli. Aynı zamanda Selçuk İnan ve Semih Kaya’nın kişiliklerini, mütevaziliklerini ve sporculuklarını çok beğeniyorum.
Futbol oynadığını da biliyoruz eskiden, sadece izlemenin keyfi değil.
Ben çok keyif alıyorum futbol oynamaktan. Sakatlık öncesine gelecek yine ama antrenman olmadığı zamanlarda halı saha maçları da yapıyordum. Artık korkuyorum oynamaya. Ama basketbolu bıraktığımda ilk gece yapacağım şey halı saha maçı yapmak olacak. Çocukken tercihim basketbol-futbol-basketbol şeklinde ilerledi. Ailem basketbol oynamamı da istemiyordu. Koşarım terlerim hasta olurum diye. O zaman ben dedim ki futbol oynayacağım. Dinarsu’ya gittim, onlar da nasılsa almazlar diye götürdüler. Aldılar beni ve iki ay oraya gittim. Sonra futbolun şartlarını görünce bu sefer dediler ki basketbol olsun. Yağmurun çamurun altında daha çok hasta olursun. Bu sefer basketbola götürdüler. Böyle değişik bir hikâyesi var, futbol-basketbol geçişinin.
Kariyerindeki en güzel an neydi? Çok başarılar gördün.
Kursk ile evde oynadığımız Eurocup yarı finali maçı. Deplasman da 14 sayı farklı yenilmiştik. Evde ki maçın devre arasına da 8 sayı geride girdik. Ve 2. yarı neredeyse rakibe sayı şansı vermeden 20 sayı üzerinde bir farkla kazanıp finale kalmıştık. O gün inanç ve atmosfer gerçekten müthişti. Ve tabii ki Eurocup final maçı. Genel olarak o sene aslında unutamadığım bir sene. Çok güzel bir ortamımız vardı. Hem güzel sonuçlar alıp hem de beraber güzel eğlenen bir ekiptik.
Bir kez dergimize bir kez de sosyal medyada en iyi beş yaptın. Lindsay Whalen (Hammon) Vickie Johnson, Seimone Augustus, Sancho Lyttle (Fowles) Ann Wauters şeklinde. Taurasi neden yok?
Sistem oyunları daha keyifli. Bireysellikten uzaklaşıp gerçek takım oyunu oynuyorsunuz. Ne yapıyorsanız tüm oyuncuların hepsi beraber yapıyor. Yoksa topu birine ver haydi o atsın diye bekle ya da tüm düzen onun üzerine kurulsun beni çok mutlu etmiyor. Ayrıca benim ilk beşimdeki tüm oyuncularla saha içi ve dışında enerjim tuttu. Paylaşmayı seven, takım halinde hareket etmeyi seven, öğretici oyuncular. Ayrıca diğer oyuncular da dünya basketbolunda gerçekten önemli isimler. Ancak ben burada oldukları zamanlardaki paylaşımlarıma göre söylüyorum bunları. Belki de onlarlayken oyun daha farklı kurgulanmalıydı, belki de bu kimliğe mecburen girdiler.
En beğendiğin kadın basketbolcu?
Seimone (Augustus) ayrı bir yerde benim için. Sahada çok iyi anlaşıyordum. Gerçekten çok özel bir oyuncu… Topu ona verdiğiniz zaman, o top mutlaka elinden potaya çıkıyor. Girip girmemesi sorun değil. Winner bir oyuncu. Ann (Wauters) de çok özel bir insan ve oyuncu. Tamika ile yarım sezon oynadık. Sakatlık sonrası dönemdi. Onun için Tamika nasıl bir oyuncu çok fazla yaşayamadım. Çok önemli bir isim ama. Ben Seimone ile iki sezon oynadım ve güzel başarılar yakaladık beraber. Forvetlerde Augustus, uzunlarda Wauters.
SPOR DIŞINDA YAŞAM
Hem sosyal hayatı yaşayıp hem bu işi yapmak dediğim gibi bu tempoda çok zor oluyor. Bir yerden fedakarlık yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ben genellikle dinlenmeyi tercih ediyorum. Deplasmanlardan arta kalan zamanlarımın çoğunu evde geçiriyorum. İki köpeğim var. Biri Foxy diğeri Gofret ama daha kolay söylensin diye Gofy diyoruz. Zaten evde onları da yalnız bırakmak istemediğim için dışarıda işlerimi bitireyim, bir an önce eve gideyim şeklinde yaşıyorum. Onlar da sağ olsunlar çok uslu duruyorlar, güzel enerji veriyorlar. Onların da bana pozitif etkisi oluyor, sahadaki enerjime enerji katıyorlar.
Hayvan severlik…
Ülkemizde çok sahipsiz hayvan var. Bunlar hem sokaklarda hem barınaklarda çok zor şartlar altında yaşamaya çalışıyorlar. Öncelikle ben sahiplenmeyi öneriyorum. İki köpeğim var, ikisini de gidip bir yerden satın almadım. İkisini de sahiplendim. Birini barınaktan hatta. Çünkü gerçekten bizim için küçük bir hamle onlar adına hayat kurtarıcı olabiliyor. İkincil olarak evcil hayvanlar yılbaşı, doğum günü, karne hediyesi değiller. Kişiler kendilerini tam olarak hazır hissettiklerinde kendileri edinmelidir. Onlar da bir can taşıyor, duyguları ve psikolojileri var. Son olarak sokaktaki canlara elimizden geldiğince yemek, su verebiliriz. Onların yaşamak için bizlere ihtiyacı var. Bizim bu bilinçte olmamız gerekiyor.