EuroLeague’de play-off eşleşmeleri belli oldu. Ülke olarak ilk defa üç takımla son sekide temsil edileceğimiz bu sezonda final-four için çok ciddi mücadeleler yaşanacak. Son hafta öncesi “istenilen” eşleşmeleri yakaladığımız varsayımı çerçevesinde 18 Nisan’da başlayacak play-off eşleşmelerini ve takımların oyun yapılarını çok fazla konuşulmayan veriler eşliğinde inceleyelim.
(Yazı boyunca kullandığım en çok oynayan beşler ve asist ilişkileri verileri için kaynak: @SpecBasket. Diğer veriler için kaynaklar: http://www.court-side.com/csgc/, http://basketball.realgm.com/ ve @overbasket)
Real Madrid – Darüşşafaka Doğuş: Büyük Maç Uzmanı Blatt Madrid’e Sürpriz Yapabilir Mi?
Bu sezon Darüşşafaka ligin tepesindeki takımları yenmesine rağmen direkt rakiplerine ve alt sıra takımlarına çok fazla maç kaybettiği için play-off’a son haftada sekizinci sıradan dahil oldu ve ligin lideri Madrid ile eşleşti. Seride favori Madrid olsa da sezon içindeki durum 1-1. Dahası Blatt’in bu sezonki zor maçlardaki performansı oldukça etkileyici. Peki sezon boyu geniş rotasyonla oynayan, kilit oyuncularına çok yüklenmeyerek ligi domine eden Madrid’e karşı Daçka’nın şansı ne?
Sezon içindeki maçların yüksek skorlara çıkmasından da anlayabileceğimiz gibi iki takım da ligin en tempolu takımlarından. Maç başına 84 pozisyon yaratan Madrid’e karşı temsilcimiz Daçka maç başına 82 pozisyon üretiyor. Fakat verimlilik noktasında ciddi bir fark var. Madrid 100 pozisyon başına 103 sayı bulurken Daçka 95’te kalmış durumda. Bunun nedeni ise Daçka’nın dış şut istikrarsızlığı ve tek yönlülüğü. Dış şutlarla yaşayan Daçka iyi bir şut gününde her takımı yenebilecek seviyeye çıkarken tersi durumda oldukça kırılgan bir hale geliyor. Ayrıca toplamda Madrid ligin en çok asist yapan takımıyken Daçka ligin en az asist yapan takımı (618-430).
Madrid’de bu sezon S. Lull, J. Taylor, J. Maciulis, A. Randolph ve G. Ayon beşi yaklaşık 59 dakika süre alarak takımın en çok yan yana oynayan beşi konumunda. Daçka’da ise B. Wanameker, J. Anderson, W. Clyburn, A. Moerman ve A. Zizic beşi yaklaşık 45 dakika yan yana oynayarak Blatt’in en çok birlikte oynattığı beşli konumunda. Bu takımın aralarında oynadıkları maçlar da ise iki koç da genel eğilimden farklı tercihlerde bulunsa da fark yaratan unsur omurgadan ziyade bençler. Madrid bençi ortalama 19.8 dakika süre alarak 41 sayı üretirken Daçka bençi ortalama 15.4 dakika süre alarak 26.4 sayı üretebiliyor.
Öte yandan Madrid cephesinde en efektif pas bağlantısı Lull ve Ayon arasında: Lull’un yaptığı 159 asistin 39’u Ayon’un sayılarıyla noktalandı. Daçka cephesinde ise kısalar arası bir bağlantı görüyoruz: Wanamaker 143 asistinin 28’ini J. Anderson’a yaptı. Salt bu veri bile takımların oyun yapıları hakkında bir ipucu veriyor aslında. Daçka kısalarıyla yaşayan ve bire bir hücum (isolation) üstünden dış şutla var olan bir takımken Madrid basketbolun temelindeki bağı koruyarak 1-5 pas bağlantısını zirveye taşımış durumda.
Blatt her pozisyonda alternatifi olan ve ligin muhtemel MVP’sinin (S. Lull) yönettiği Madrid’i elemek istiyorsa bire bir hücumlardan (isolation) çok daha fazlasını üretmek zorunda. Çünkü bu oyunu Madrid çok daha iyi oynayacak kapasiteye sahip. Bu yol da daha iyi top paylaşımından ve Moerman ve Zizic’e daha fazla sorumluluk verilmesinden ve ana kısalar bençteyken Bertans’ı doğru kullanmaktan geçiyor. Zira Madrid’i sadece kısaların şut attığı bir seride elemek imkansız. İyi bir şut gününde Daçka maç da kazanabilir ama bu tek yönlü oyun yapısı değişmezse Madrid kolayca seriyi kontrol edecektır. Fakat Blatt’in bize sezon boyu çok fazla göstermediği taktik çantasından çıkacak yeni şablonlarla Daçka Madrid’i zorlayabilir hatta yüksek bir ihtimal olmasa da eleyebilir de.
Olympiacos – Anadolu Efes: Efes 2013’ün Rövanşını Alabilir Mi?
Zıt oyun karakteri olan bu iki takımdan şu aşamada favori olan haliyle saha avantajını elinde tutan Olympiacos. Ancak Anadolu Efes play-off’lara ligin en formda takımı olarak girerken Olympiacos’ta işler son haftalarda yolunda gitmiyor. Bu açıdan son haftalarda alt sıra takımlarının eşleşmek istediği takımların başında Oly geliyordu. Dahası Efes’in tempolu “run&gun” oyunu Olympiacos tarzı yarı sahada oynayan takımların antitezi olma potansiyeline sahip. Normal sezonda karşılıklı birer galibiyet alan bu iki takımdan Oly favori ama M. Lojeski’nin sakatlığının bu seride, hücumda bazen tıkanan Oly’ye alanı açma sorunu da yaratabileceğini de not edelim.
Zıt karakter söylemini somutlaştıralım. Efes maç başına 86 pozisyon yaratırken, Oly 81 pozisyon üretiyor, ancak Oly çok daha verimli oynayan bir takım, özellikle savunmada. Hücum verimliliği birbirine yakın olan (100 pozisyon başında 94 ve 95 sayı) bu iki takım arasındaki fark 100 pozisyon başınan yenen sayılarda: Oly 100 pozisyon başına Efes’ten sekiz sayı az yiyor. Genel verimlilik farkının tek nedeni düzen de değil. İki kadro arasında ciddi IQ farkı da var. Bu açıdan Oly’nin daha doğru tercihlerle oynadığı bir seri izlememiz muhtemel. Her şeye rağmen Efes bununla baş edecek atletizme ve form durumuna sahip. Dahası son haftalarda Efes’in özellikle yardım savunması seviye atlamış durumda.
Oly’de en çok yan yana oynayan beş yaklaşık 157 dakika ile V. Spanoulis, V. Mantzaris, K. Papanikolau, G. Printezis ve K. Birch’ken; Efes’te J. Granger, B. Paul, C. Osman, D. Brown ve B. Dunston beşi yan yana 115 dakika sahada kalmış. Bu açıdan iki ekibin de omurgası belli. Bençlere baktığımızda ise Efes bençi ortalama 16 dakikada 34 sayı bulabilirken, Oly bençi 17 dakikada 32 sayı atmış. Bu noktada genel istatistiklerde olduğu gibi Efes’in hücum verileri daha iyi ancak Oly bençi ilk beşin düzenini devam ettirirken Kirk’un olmadığı durumlarda Efes bençi bir “small-ball” beşi haline dönüşüp savunmada adam değişerek verimli olsa da hücumda bocalayabiliyor. Bu açıdan Efes’in seri boyunca sezonun genelindeki gibi yüksek skorlara çıkması kolay değil.
Asist bağlantılarına bakacak olursak Oly cephesinde klasik bir görüntü var. Sakallının yaptığı 157 asistin 32’si Printezis’e. Efes’te ise Heurtel – Dunston ikili oyunları başı çekiyor. Heurtel’in 176 asistinin 47’si Dunston tarafından noktalandı. Karşılıklı olarak oyun yapıları belli olan bu iki takım arasında maç içi momentumun ele alınması çok kritik olacak.
Serinin gidişatını maçların temposu, Efes’in dengesiz gardlarının performansı ve Kirk’ün x-faktör olarak katkısı belirleyecek. Eğer işler yolunda giderse ve maçlar tam sahada oynanırsa Anadolu Efes 2013’teki 3-2’lik serinin rövanşını alıp uzun süre sonra yeniden final-four’a kalabilir. Ancak Olympiacos’un bu seviyelerde nasıl bir “winner” takım olduğunu asla unutmamalıyız.
Panathinaikos – Fenerbahçe: 11 Yıldır Maç Kazanamadığımız OAKA’da Fenerbahçe Maç Kazanabilir mi?
Aslında OAKA’da sadece 11 yıldır kazanamıyor değiliz, EuroLeague’deki 25 maçta OAKA’dan sadece 1 (bir) kez galip çıkmayı başardık. Efes’in 2006’da aldığı galibiyetten başka OAKA galibiyetimiz yok. Nitekim sezon içinde Arena’da kazanan Fenerbahçe OAKA’dan çıkamadı. Öte yandan bu sezon sakatlıklarla boğuşan Fenerbahçe’yi analiz ederken şans faktörünün yanına makro planlamayı da eklemek gerek. Sene başından beri dar rotasyonla oynayan Fenerbahçe beklentilerin altında bir sezon geçirdi ama play-off’un en sert eşleşmesinde özellikle koç faktörü ile avantajlı. (Bu tip serilere takımını çok iyi hazırlayan Obradovic play-off’larda x-faktör çıkarmayı da başarıyor.)
İki takımın oyun yapısı birbirine oldukça yakın. Yarı sahada düşük tempoda kontrollü oynayan bu iki takım maç başına ortalama 80 topa bile çıkmıyor. Verimlilikte ise Fenerbahçe hücumda, PAO ise savunmada burun farkıyla önde.
Koçların kadro tercihlerine baktığımızda PAO’da en çok yan yana oynayan beş 74 dakika ile N. Calathes, J. Feldaine, D. Nichols, J. Gist ve C. Singleton beşi. Fenerbahçe’de ise B. Dixon, K. Sloukas, L. Datome, J. Vesely ve E. Udoh beşi 48 dakika yan yana oynayarak başı çekiyor. Benç performansında ise ciddi bir fark var. PAO bençi ortalama 18 dakikada 35 sayı üretirken, Fenerbahçe bençi ortalama 15.3 dakikada 27.9 sayı üretebilmiş. Bu benç farkının kapatılması Fenerbahçe için serinin anahtarlarından biri olacaktır.
Parke içi oyuncu bağlantılarına baktığımızda Calathes’in 170 asistinin 39’u Singleton’a; Sloukas’ınsa 108 asistinin 35’inin Vesely’ye yapılmış olması öne çıkan istatistikler. Bu açıdan sakatlıktan döner dönmez Barça maçında 37 dakika süre alan Sloukas’ın bu seriyi sağlıklı geçirmesi Obradovic’in kontrol oyunu için olmazsa olmazlardan. Yine farklı karakterlere sahip iki oyun kurucu olan Calathes ve James’in farklı oyunlarına maç içerisinde çözüm bulmak gerekli. Ayrıca bazen NBA seviyesinde fizikli beşlere dönebilen Fenerbahçe’ye PAO Gabriel’i üç numaraya alarak yanıt verebilir.
Serinin temsilcimiz açısından temel dinamikleri tam kadro olup olmaması (omurgası ve bençiyle) ve takımın gizli oyun kurucusu Bogdanovic’in formu olacaktır. Kağıt üstüne kapasite olarak Fenerbahçe daha iyi durumda olsa da PAO ligin en sert takımı ve iç sahada bu sezon sadece Oly’ye kaybettiler o da son topta. Dahası PAO play-off’a beş seri galibiyetle girerken Fenerbahçe son beş maçtan iki galibiyet çıkardı. Ayrıca Fenerbahçe M. James gibi yarı sahayı tempolu geçen gardlara karşı problem yaşıyor. Eğer olumlu senaryo gerçekleşir ve tam kadro çarpışma söz konusu olursa Obradovic maç içi hamleleriyle Pascual’i çok rahat yenecektir ancak şu sağlık ve form durumuyla seri tamamen ortada. Ayrıca Obradovic’in eski evinde kontrolü eline alması kolay olmayacak.
Şu aşamada dahil olmadığımız tek eşleşme ise CSKA – Baskonia eşleşmesi. Bu eşleşmede Baskonia maç alabilir ama son şampiyondan üç maç çalması imkansıza yakın.
Her temsilcimizin turu geçme şansı var. Ancak ev sahibi avantajı olan takımları üç kez yenmek için normal sezon performansımızın üstüne çıkmamız gerek. Özellikle Daçka ve Efes özelinde konuşursak, kendinizden güçlü bir takımı elemek için onlardan farklı bir yapı ortaya koymak ve kendi oyununuzu dikte etmek zorundasınız. Yoksa aynı oyun yapısıyla cevap vermeye kalkışmak yenilgiyi baştan kabul etmek olacaktır.
Tüm takımlarımızın final-four’a kalması dileğiyle…
TOGAN KARATAŞ