Sezonun henüz çok başında olduğumu için belki erken bir yorum olacak ama çok farklı bir sezon yaşayacağımızı düşünüyorum. Normal sezonda görmeye alışkın olmadığımız play-off seviyesinde bir savunma sertliği izliyoruz. Büyük skorer, keskin şutör diye bildiğimiz hemen her yıldızın üç sayı yüzdesi % 30’ların altına düştü. Böylesi bir keskin düşüşün yaşandığını bir başka yılı hatırlanmıyorum. İki yıllık aranın ardından yeniden maçların tam kapasiteyle oynanması ayrı bir coşku getirdi. Umarım bir daha boş tribünler önünde oynanan maçlar izlemek zorunda kalmayız. Çünkü taraftar oyunun bir parçası. Basketbol onlarsız eksik kalıyor.
Gelelim sezon başı yıldızlara kâbus olan üç sayı yüzdelerindeki büyük düşüşe; sezon başı itibariyle Bogdan Bogdanovic % 31, Jordan Clarkson % 22, Luka Doncic % 25, Trae Young % 25, geçen yıl % 44’le üç sayı atan Michael Porter JR % 21, De’Aaron Fox % 19, Damian Lillard % 25, De’Angelo Russell % 28, Khris Middleton % 25.7, Bradley Beal % 24’le üç sayı atıyor. Bu isimler geçen yıl minimum 10 puan daha iyi yüzdeyle üç sayı atıyordu.
Yüzdeleri düşse de belli bir seviyeyi koruyan isimler; geçen sezon % 45’le atan Kevin Durant % 37’yle, %42 ile atan Stephen Curry ise tıpkı Durant gibi % 37’yle üç sayı atıyor. James Harden % 39’la üç sayı yüzdesini makul seviyede tutan bir diğer isim.
NBA’yi kasıp kavuran üç sayı kabusunu yaşamayan, bir nevi çölde vaha durumundaki isimler de yok değil; % 49.2’lik çılgın bir yüzde tutturan Carmelo Anthony, % 45’le üç sayı atan Mike Conley, % 47’lik oranla Harrison Barnes, % 43’le CJ McCollum, % 42’yle Paul George, % 47’yle Karl Anthony Towns, % 53’lük yüzdeyle atan Eric Gordon, % 50’yle Seth Curry ve % 48’le üç sayı atan Kemba Walker dış şutların efendisi olmanın tadını çıkarıyor.
Şut yüzdelerindeki keskin düşüşün nedenini maçlarda kullanılan topun değişmesi olarak gösteren oyuncular oldu. Paul George ve CJ McCollum’ın önderliğini yaptığı bazı NBA oyuncuları Spalding marka topun yerine kullanılmaya başlanan Wilson marka topun farklı dokusu nedeniyle şut yüzdelerinin düşmesine neden olduğunu söyledi. Etkisi olmuş olabilir ama ben ana nedenin temas almaya yönelik hareketlerine faul çalınmıyor olması görüşündeyim. Özellikle James Harden’ın simge hareketi olan savunma üzerine hamle yaparak temas alma ve bir nevi savunmayı tuzağa düşürerek faul alma artık tarih oldu. Elbette bu kural değişimi tek başına şut yüzdelerini düşürmedi. Kolay faul çalınmayacağını bilen savunma oyuncuları daha cesur ve daha agresif savunma yapıyorlar. Yeni durumun getirisi olan savunma sertliği skorerlerin zorlanmasına yol açtı. Ancak ben bu durumun geçici olduğu görüşündeyim. Damian Lillard, Luka Doncic, Trae Young gibi isimler bir kural değişikliğine teslim olmayacak kadar yetenekli oyuncular. Kısa sürede yeni düzene adapte olup şut yüzdelerini eski seviyesine çıkaracaklarına inanıyorum. Sadece alışma sürecindeler. Diğer taraftan basketbol izleyicisi olarak ben yeni durumdan fazlasıyla memnunum. James Harden türü atmaya değil faul çaldırmaya yönelik oynamak, beleş faul kazanmak basketbolun ruhuna aykırı bir durumdu. Bu gidişe dur denmesi güzel oldu. Savunmayı aşan kazansın. Biz de daha rekabetçi bir basketbol izleyelim.
Sezonun bir başka dikkat çekici yanı son yıllarda hazırlık maçları şeklinde geçen ve çoğu takımın ciddiye almadığı normal sezonun çok sert savunmalara sahne olması oldu. Play-off’ta gördüğümüz türden savunmayı sezon başında izlemek beni şaşırttı. Toronto Raptors, Miami Heat, San Antonio Spurs rakiplerine nefes aldırmayacak seviyede savunma yapıyor. Washington Wizards, Denver Nuggets gibi savunması kötü takımlar ortalama düzeyde savunma yapar oldu. Rekabetin artmasından, daha iyi mücadele izlemekten şikâyetim yok ama bu durumun daha ne kadar süreceğini bilemiyorum. Oyunda kalma süreleri de adeta çıldırdı. Toronto’da Fred Van Vleet 38.8 dakika ortalamayla oynuyor. Domantas Sabonis 37.8, OG Anunaby ve Jayson Tatum 37, geçtiğimiz sezon 32 dakika süre alan Anthony Davis 36, 29 dakika ortalamayla oynayan Miles Bridges 35.3 dakika süre alıyor. Normal sezon için bu süreler çok fazla. Bu sene maçların çok daha tempolu ve sert geçtiğini göz önüne alırsak bu sürdürülebilir bir durum değil. Bakalım bu durum daha ne kadar devam edecek?
Phoenix doğru yaptı
NBA’de küçük market takımı olarak iddialı olmak zor. Serbest pazardan yıldız basketbolcu almanız neredeyse imkânsız. Çünkü oyuncular menajer, reklam ve sponsorluktan sorumlu elemanlar, özel koçlar, yatırım danışmanları vb geniş bir ekiple bir nevi holding halini aldı. Oyuncu yıldız seviyesine ulaştığında bu isimler de daha fazla gelir için oyuncusunu büyük şehirlerde oynamaya yönlendiriyor. Küçük şehir takımları rekabet etmek için drafttan bulduğu isimlerle kendi yıldızını yaratmak zorunda. Yıldız potansiyelini bulmak da yetmiyor. Takımda kalmaya ikna edeceksiniz. Etrafına onu tamamlayacak isimleri bularak şampiyonluk mücadelesi vereceksiniz. Bütün bunları lüks vergisini aşmadan yapmak yapmalısınız. Çünkü Miami, Los Angeles, Chicago ve New York gibi büyük pazar takımı değilseniz lüks vergisi ödemeniz demek zarar etmeyi göz almanız demek. Sorunlar bunlarda da sınırlı değil, oyunların takımlar üzerindeki baskısı o kadar arttı ki biraz iyi oynayan oyuncu çaylak kontratının bitiminde takımda kalmak için maksimum kontrat istiyor. Küçük pazar takımları oyuncuyu kaybetmeyi göz alamadığı için genelde istedikleri sözleşmeyi veriyor. En son örneği Denver Nuggets’ın Michael Porter JR arasındaki anlaşma. Porter bugüne kadar sadece iyi skorer olduğunu gösterdi. Liderlik, savunma, kriz anında sorumluluk alma gibi özelliklerini göremedik. Her şey yolundayken etkili olabiliyor ancak işler yolunda gitmediğinde takımını iptal aldığı maçları göremedik. Daha gidermesi gereken çok eksiği olan Porter, Denver’dan yıllığı 35 milyon dolardan 4 yıllık sözleşme kaptı. Oyuncu istediğini aldı ama Nuggets’a bunun faturası önümüzdeki sezon için ödenmesi gereken 40 milyon dolar oldu. Piyasa değeri olarak NBA’in 19. takımı olan Denver bu parayı uzun süre ödeyemez. Ya 2023’de Jokic’in sona erecek sözleşmesini uzatmayacaklar ki bu tam anlamıyla intihar olur veya Murray, Gordon veya Michael Porter’dan birini takaslayacaklar. Küçük pazar takımları maksimum kontrat verirken iyi düşünmeli. Bir Luka Doncic, bir Trae Young veya Ja Morant gibi takımlarına sınıf atlatan, lider karakterli oyuncular değilse maksimum kontrat vermek vasata sıkışmaya ilk adım demek.
İşte böyle bir ortamda Phoenix Suns, birçok takımın yapamadığını yaptı ve Deandre Ayton’ın maksimum kontrat isteğini reddetti. Sezon sonu sınırlı serbest kalacak Ayton bir başka takımla sözleşme imzalarsa NBA kuralları gereği Phoenix aynı şartlarda kontrat vererek oyuncuyu takımda tutabilir. Çaylak kontratın bitiminde takımların böyle bir hakkı var. Yani ipler hâlâ Phoenix Suns’ın elinde. Şayet Ayton iddia ettiği gibi maksimum kontrat alacak bir oyuncuysa bir başka takımdan bu teklifi alabilir. Oyuncunun değerini piyasa belirler. Phoenix Suns’ın bunu göze almasını olumlu buluyorum. Ayton geçen sene savunmada aşama kaydetti ama şutu başta olmak üzere eksiği çok. Ona maksimum kontrat verilecekse Joel Embiid ve Anthony Davis gibi boyalı alana hükmeden pivotlara nasıl değer biçeriz!
Bir şutörden fazlası
Furkan Korkmaz’ın 5. sezonu rüya gibi başladı. Sezon başında imzaladığı 3 senelik kontratla rahatlayan Furkan pozitif bir karakter olduğu için gerek takım arkadaşları gerek zaman zaman oyuncularını bile yuhlamasıyla tanınan Philadelphia taraftarınca seviliyor. Sezonun ilk 9 maçı itibarıyla 12.4 sayı ortalaması tutturan basketbolcu bu alanda kariyerinin en yüksek ortalamasına ulaştı. Maç başına 2.3 ribaunt, 2.8 asist rakamları ve 42.6 yüzdeyle maç başına 2.2 üç sayı isabeti 97 doğumlu oyuncumuzun kişisel kariyer rekorları. Aslında bu Furkan için gecikmiş bir başarı. Şayet NBA kariyerinin ilk 2 yılı sakatlıklarla boğuşmasa çok daha önce bu tür bir performans gösterebilirdi. Geç oldu belki ama umarım kalıcı olur. 2.01’lik forvetin bu çıkışında Koç Doc Rivers’ın payı büyük. Furkan’a güvendiğini her fırsatta gösteriyor ve süre veriyor. Bu yaklaşım basketbolcumuza olumlu yansıdı. Sezon başında takıma katılan Georges Niang oyuncumuzun süresinden çalar diye endişelenmiştim ama korktuğum olmadı. Doc Rivers ikisini bir arada kullanıyor. Ayrıca Furkan’ın geçen sene 19.4 dakika oyunda kalma süresini 22.3 dakikaya çıkardı. Furkan’ın rakamları içinde en çok asist rakamlarının artması sevindirdi beni. 2.8’in üstüne çıkacak oyun zekasına sahip Furkan, bir şutörden fazlasına sahip. Bunu istikrarlı biçimde göstermeli ve oyunun diğer yönlerine de katkı yapmalı ki şutu girmediğinde oyunda kalabilsin. Furkan artık NBA’de yeri olduğunu ispatladı. Sırada istikrarlı performansla rolünü arttırmakta.