Fenerbahçe BEKO, Zenit deplasmanında hem de Guduric gibi oyuna yön veren önemli bir şutörü yokken kazanmayı başardı.
Bunda en önemli faktör, sezon başından beri takımı taşıyan Jan Vesely’nin 32 sayıyla kariyerinin en parlak gecesini yaşamasının yanında “takımca savaşım ve kararlılıktı”…
Bu sezon ilk kez üst üste ikinci galibiyetini aldı Sarı-Lacivertliler… Bundan önce ayağına gelen fırsatlarda kırılma anlarını kötü oynayarak en az 4-5 galibiyetten olan Kanarya, oyunun final bölümünde aynı hatayı yapmadan istediğini aldı.
Guduric’in yokluğunda 3 sayı çizgisinin gerisinden “tehdit” anlamında eli zayıflayan Fenerbahçe’de De Colo, Biberovic, Şehmus, Metecan, Polonara ve Melih’in skor üretemediği gecede Vesely 3’te 2 isabetle “o işi de bana bırakın” der gibiydi… Booker ve Pierre’in de kritik anlarda çizgi gerisinden bulduğu isabetler, zaten boyalı alanda Vesely ile fırtınalar koparan Kanarya’nın ihtiyaç duyduğu katkıyı sınırlı da olsa sağlayınca, bu olumsuzluk da ortadan kalktı.
Baskıda maç boyunca geri adım atmayan, rakibin özellikle pota altından üretimini aşağıya çeken Sarı-Lacivertliler, bunu maçın büyük bölümüne yaymayı başardılar. Şehmus’un çaldığı kritik toplar ve savunmaya verdiği enerjinin yanına, Henry’nin oyunun iki yönünde de “oyuna akıl koyma” konusunda son dönemde son dönemde gösterdiği çıkış eklenince Zenit’in oyunu koparmak için yaptığı tüm hamleler boşa çıktı. De Colo’nun, kritik anlarda sorumluluk aldığı sürelerde, geçen sezon bu anlamda takımın “ana unsurlarından biri” olan Pierre de O’na eşlik edince ortaya görmeyi özlediğimiz Fenerbahçe BEKO çıktı.
Fenerbahçe için dünkü galibiyet kadar önemli olan kazanım, takımın kırılma anlarında ayakta kalmayı başarmasıydı. Bu iki maçlık galibiyet serisini, evinde geçireceği çift maç haftasında arttırmak, sezonun kalanı adına büyük önem taşıyor.
EFES’İN YUMUŞAK KARNI POTA ALTI
Anadolu Efes, Bayern Münih deplasmanında da darbeyi yine “en zayıf olduğu yerden” boyalı alandan yedi… Artık Efes’le oynayan rakiplerin ilk hedefi, onları zayıf olduğu noktadan, uzunlarla vurmak oluyor…
Ve her maçı kısaların katkısıyla kazanmayı hayal etmek de bir o kadar sıkıntılı… İşin kötü yanı, içlerinden birinin kötü bir gece geçirmesi gibi bir lüksü de yok Efes’in… Beaubois, Larkin, Simon ve Micic’in üzerindeki baskı da gözle görülür biçimde hissedilmeye başlandı. Her maça “kurtarıcı” sıfatıyla çıkıyor olmak, onları da yıpratmış görünüyor…
Dün Hunter, Thomas, Rubit ve hatta Lucic’le Efes’in pota altı savunmasını yerle bir eden Bayern Münih, Hilliard gibi takımın skor yükünü sırtlayan bir isimden yoksun olmasına karşın kazandıysa eğer, Efes açısından oturup düşünmeye değer… Dunston tüm iyi niyetine karşın hareketli uzunlara karşı eski çabukluğunda değil… Petrusev’in en azından bu sezon beklenen düzeye gelemeyeceği ortada… Pleiss’la zaten hareketli uzun savunmak mümkün değil. Bu noktada Singleton’ın varlığı belki dünkü maçı Efes’e kazandırabilirdi. Ancak hedef-sonuç bağlamında “büyük resme” bakılacak olursa, bu sezon Efes’in geçen yılki çizgisini yakalaması kolay görünmüyor.