Lakers dibin dibini yaşıyor
Sezonun hayal kırıklığı takımı Los Angeles Lakers son 24 maçta 19 mağlubiyet alarak bitime 4 maç kala play-in potasından da düşmeyi başardı. Lakers’ın çöküşü için söyleyecek söz bulamıyorum. İlk 6 dışında kalmaları için başarısızlık diyebilirim. Ancak Oklahoma ve Houston’ın draftta üst sıra seçmek için maç kaybettiği, Portland’ın sezon ortasında Lillard hariç takımı dağıttığı bir sezonda 11. sıraya kadar düşmeyi tarif edemem. Kaldı ki 10. sırayı kaptırdıkları Spurs’un sezondan beklentisi 23 maç kazanıp Gregg Popovich’in en çok kazanan koç olması ve genç çekirdeğin sorumluluk almasıydı. Popovich bu amaçla DeMarr DeRozan, Derrick White ve Thaddeus Young’ı draft hakları karşılığında elden çıkararak geleceğe yatırım yaptı. Gidenlerin yerine takviye bile yapmadı. Spurs’un öyle plaay-in galan kovaladığı yoktu ancak gümüş tepside ikram edilince reddetmediler. Lakers’ın play-inden çıkmamama durumu vardı. Çıksa bile Phoenix karşısında şansı yok denecek kadar azdı. Ancak ne olursa olsun Lakers bu kadroyla play-off yapmalıydı. Bu çöküşün beraberinde getireceği bir diğer yıkım draftta yaşanabilir. Lakers’ın bu seneki seçim hakkı Anthony Davis takasından dolayı New Orleans Pelicans’ta. Play-inin bile dışında kalan Lakers yüksek olasılıkla lotaryadan seçim hakkını Pelicans’a hediye etmiş olacak. Bu çöküş Frank Vogel ve Rob Pelinka’nın kellesini alır. Bununla da sınırlı kalmaz. Anthony Davis’in takas edileceği dedikoduları hayata geçer. Bence Lebron James’i de takaslamalılar. Bu yaz Lakers’da çok şey değişecek ama bunu takım adına olumlu şekilde yapacaklarından kuşkuluyum. Çünkü Lakers idari olarak çok kötü yönetiliyor.
Paul George sahadaysa umut var
Sezonun sonuna doğru yolu sakalıktan dönüp dönmeyeceği belli olmayan oyunculardan ardı ardına güzel haberler gelmeye devam ediyor. Brook Lopez’in ardından Paul George da parkelere döndü. Bu beklediğim bir dönüş değildi. 31 yaşındaki basketbolcunun başarılı olma ihtimali düşük bir play-off macerası için sağlığını riske etmeyeceğini ve gücünü önümüzdeki sezona saklayacağını düşünmüştüm. Paul George gerçek bir profesyonel olduğunu ve şartlar ne olursa olsun mücadeleden kaçmadığını gösterdi. Bu açıdan kutluyorum. 2.06’lık basketbolcu dönüşü sonrası üç zorlu maç oynadı. Utah Jazz maçında 30 dakika oyunda kaldı. % 66 yüzdeyle 6 üçlük isabeti buldu. % 50 gerçek şut yüzdesiyle 34 sayı atarak Clippers’ın 24 sayı geriden gelip kazanmasında başrol oynadı. Bir sonraki Chicago Bulls maçında ise 22 sayı attı ama % 22 üç sayı % 35 gerçek şut yüzdesi ve 3 top kaybıyla verimsiz oynadı. Dün oynanan Pelicans maçında % 71 üç sayı isabetiyle 15 sayı attı ama orta mesafeden çok kötü atarak gerçek şut yüzdesinde % 33’te kaldı. Sakatlık sonrası bu tip iniş çıkışların olması normal karşılıyorum ve ritmini bulacağına inanıyorum. 90 doğumlu basketbolcunun dönüşü Clippes için bir yıldıza kavuşmaktan fazla anlam ifade ediyor. Bir diğer sakat yıldız Kawhi Leonard dönseydi takım üzerinde bu kadar olumlu etki yapmazdı. Çünkü Kawhi kendine oynayan bir yıldız. Paul George ise attığı kadar attırmayı da seven bir takım oyuncusu. George’un varlığı Reggie Jackson, Luke Kannard, Amir Coffey ve Marcus Morris için boş şut imkânı, Ivica Zubac ve Isaiah Hartenstein için ikili oyunla bitirme, Nicolas Batum için topsuz katların ödüllendirilmesi demek. Rakip savunmalar için ise ikili sıkıştırma getirmek zorunda kalacakları tehlikeli bir oyuncu. Ayrıca geçen yıl play-off’larda kriz anlarında sorumluluk alabilen ve takımını sırtlayabilen bir oyuncu olduğunu göstermiş ve Kawhi’nin sakatlanmasına rağmen Utah’ı eleyip Phoenix’le Konferans Finali oynanmasında başrol oynamıştı. Saha içi lideri Paul George’un dönüşüne rağmen Los Angeles Clippers’ın play-off’ta şansı yüksek değil. Kalan maçlarda ilk 6 içine girmeleri matematiksel olarak imkânsız. Play-in sonrası 7 veya 8. olarak play-off yaparlar. Bu da ligin en formda takımı olan Phoenix Suns veya Memphis Grizzlies’le eşleşmek demek. Clippers’ın tur geçme şansı düşük ama yüksek olasılıkla eşleşeceği Grizzlies’a çok ama çok zor anlar yaşatacağına kuşkum yok.
Williams’a çok yazık oldu
Peşpeşe gelen güzel dönüş haberleriyle sevinirken Boston Celtics pivotu Robert Williams’ın sakatlanmasıyla üzüldük. NBA yazarı Adrian Wojnarowski 25 yaşındaki basketbolcunun 8 haftadan önce oynayamayacağını açıkladı. Bu sene bütün istatistiklerde kariyerinin en iyi sezonunu geçiren Williams’ın play-off’lar öncesi sakatlanması yürek bir burkan talihsizlik oldu. NBA kariyeri boyunca sakatlıklardan çok çeken 203’lık pivot çaylak sezonu olan 2018-19’da 50 diğer sezonlarda ise 53 ve 30 maç kaçırmıştı. İlk defa sakatlanmadan sezonu sürdüren Williams 30 dakikada 10 sayı, 3.6’sı hücum olmak üzere 9.6 ribaunt ve 2 asist ortalamalarıyla başarılı bir sezon geçiriyordu. Yeteneği sınırlı bir oyuncu olduğu için kariyerinin ilk yıllarında topla oynadığında hata yapan Williams’ın 2 asist ortalamasına kadar çıkması çalışarak ne kadar önemli yol kat ettiğinin göstergesi. 97 doğumlu basketbolcunun asıl etkili olduğu alan savunma. Boyalı alanı çok iyi savunuyor. Atlet, çabuk ve güçlü. Ayrıca kısaların karşısında durabiliyor. Blokçu olduğu kadar çabuk zıplama özelliğiyle üç sayılık atışları bozabiliyor. Her pozisyonu savunabiliyor. Koç Ime Udoka bazı maçlarda 1 ve 2 numaraları Williams’la savundu. Robert Williams’ın yokluğu diğer arkadaşlarının performansını da olumsuz etkileyecek. Örneğin ilerleyen yaşı nedeniyle ayakları çok yavaş olan Al Horford, Williams’ın çok yönlü savunma becerileri sayesinde 30 dakika sahada kalabiliyor, tecrübesi ve oyun bilgisiyle takıma katkı yapıyordu. Artık Horford’u uzun süre sahada tutmak ciddi bir savunma düşüşünü göze almak demek. Yedek pivot Daniel Theis 16 dakika oyunda kalarak fena iç çıkarmıyordu ama uzun süreler oynadığında aynı başarıyı gösteremiyor. Williams’ın sakatlanması hem kendi adına hem de sezonun ikinci yarısından itibaren ligin en iyi takımı olan Boston Celtics için çok yazık oldu.