Fenerbahçe Beko’nun, sıralamadaki direkt rakiplerinden biriydi Partizan. Belgrad’da elindeki maçı vermişti Kanarya ve mutlaka kazanmak zorundaydı. Kızıl Yıldız kazası dışında ise mükemmel bir iç saha performansı vardı. Maccabi karşısındaki hücum rekoru sonrası, hem galibiyet hem de iyi basketbol bekliyorduk Fenerbahçe Beko’dan… Ama klasik bir Jasikevicius Fenerbahçesi başlangıcı oldu yine. Çok yumuşak bir savunma, 11. dakikada yenen 34 sayı… Ondan sonra maçı çevirmek için gösterilen eksta gayret. Ama bu gayret hem tribünleri havaya sokuyor, hem de takımın beraber oynamasından keyif almasını sağlıyor… Nitekim o yumuşak savunma, kalan 3 periyotta yerini harika bir Euroleague savunmasına dönüştü. Fenerbahe Beko sırasıyla 17 ve 16 sayı yedi. Bunu yaparken de hücumda harika bir oyun çıkardı. Önce farkı kapadı, sonra beraberliği sağladı, 4. periyoda da 12-0’lık bir başlangıç yapıp Partizan’ın fişini çekti. Jasikevicius bu maçta ilk kez 4 kısa, hatta 5 kısalı beşler denedi. Obradoviç de ona ayak uydurmaya çalıştı. Coaching olarak da üstünlük sağlayan Fenerbahçe benchiydi bence. İkinci periyotta kenardan gelen Sestina ve Dorsey’in sayıları maçın çevrilmesindeki en önemli etkendi. Sestina’nın bu seviyelerin oyuncusu olmadığını, oynadığı maçlarda faydadan çok zarar verdiğini yazdım sürekli. Ama dün çok kararlıydı. İlk şutu da girince özgüven geldi. 4/5 üçlükle 14 sayı üretti. Dorsey, 5 üçlük üzerinden 24 attı, coştu taraftarı da coşturdu.
Obradoviç’in takımına karşı böyle farklı bir galibiyet mental açıdan daha güçlü olmak için de önemliydi bence. Jasikevicius sonrası adapte olmakta zorlanan ve silik performanslar çizen Guduriç de tekrar işin içine giriyor. Katkı yapmayı çok istiyordu, yaptı da. Yüksek yüzdeyle 15 sayı attı. Sonuçta her yönüyle güzel bir akşam oldu Fenerbahçe Beko için. Umarız devamı gelir.