5 Aralık 2025, Cuma
spot_img
Ana SayfaLİGLERBasketbol Süper LigKülçebaş: Sert, sağlam ve mücadeleci bir ekip kurmak istedik

Külçebaş: Sert, sağlam ve mücadeleci bir ekip kurmak istedik

Basket Dergisi muhabiri Yunus Emre Gülen, yeni sezon öncesi Türk Telekom Genel Menajeri Önder Külçebaş ile keyifli ve kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Soru: Geçen sezon 13, galibiyet 17 mağlubiyet yaşadınız. Fenerbahçe’ye karşı çok iyi bir oyunla elendiniz. Sezonun bazı bölümlerinde bocalamalar oldu ama sonrasında toparladınız. Geçen seneyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Açıkçası sezon başında Vasilis’in sakatlığı bizi çok olumsuz etkiledi. Onu oyunun içine tam olarak sokamadık, oyunu da yeterince açamadık. Oyun genişleyemeyince rakipler daha çok kapandı ve bu da hücumda bizi ciddi anlamda zorladı.

Bir yandan da oyuncu grubunda psikolojik dalgalanmalar yaşandı. Bazı oyuncular belli hedeflere gelirken artık yapamadığını, yorulduğunu, konsantre olamadığını kendisi ifade etti ve ayrılmak istedi. Biz ise kulüp olarak ortalama sonuçlarla yetinmek istemiyoruz. En başta Savtekin Bey de, Erdem Can da, ben de aynı profili savunduk: Sınırları zorlayan, iddialı bir organizasyon.

Biz organizasyonu en ince detayına kadar mükemmel şekilde kurmaya çalışıyoruz. Hocamız da doğal olarak çok talepkâr oluyor. Hem oyuncuların gelişmesini hem de takımın büyümesini istiyor. Bu da bazen oyunculara ağır gelebiliyor ama aslında onların yarı finallere, büyük hedeflere hazırlanması için gerekli.

Tabii sezon içinde bu psikolojik dalgalanmalar bizi biraz yordu. Ama biz hep şuna tutunduk: Ahlaklı bir şekilde, düzgünce işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Sonunda bunun bir karşılığı olacağına inandık. Ne derseniz deyin – Allah, sistem, enerji – çalışan emek verir, karşılığını alır. Nitekim biz de sezonu en azından saygıyla, iyi bir şekilde noktalayabildik.

Soru: EuroCup’ta da çok iyi bir oyun ortaya koydunuz, hatta şampiyonluğa kadar gidebilecek bir performans sergilediniz. Ama sezonu istediğiniz yerde bitiremediniz. Orayı nasıl değerlendirirsiniz?

Cevap: EuroCup’ta gerçekten çok iyi basketbol oynadık. Belki Hapoel’e karşı o maçı kazanabilsek, şampiyonluğa giden bir yol bile açılabilirdi. Orada biraz sıkıntılar yaşadık ama savunmada çok iyiydik. Bunun yanında İsrail takımlarının tarafsız sahalarda oynaması, hakem kalitesi, organizasyonun koşulları derken iş daha da zorlaştı. Biz neden bu kadar uzun yolculuklar yapıyoruz, niye bu şartlarda oynuyoruz diye sorduğumuz oluyor. İsrail takımlarının biraz daha sistem tarafından desteklendiğini hissediyorsunuz. Zaten güçlü bir ekol var, üstüne bu da eklenince iş kolay olmuyor.

Buna rağmen biz bütçemiz oranında gayet normal, hatta başarılı bir sezon geçirdik. İki kulvarda da çeyrek finale kadar geldik. Tabii Erdem Can’ın ilk dönemindeki üst üste gelen başarılar ve basketbol kalitesi taraftarda yüksek bir beklenti oluşturdu. O yüzden bu kıyaslamalar yapılıyor. Ama şunu söylemeliyim: Koç buraya geldiğinde bize ilk sorduğu şey “Hedef ne, ne istiyorsunuz?” oldu. Ben de kendi adıma şunu söyledim, başkanın da aynı düşüncede olduğunu biliyorum: Ben mücadele eden, ahlaklı, örnek bir ekip istiyorum. Başarı zaten bunun ardından gelir.

Koç da her zaman bu çizgide oldu. Hiçbir zaman bırakmıyor. Sağlık sorunları oluyor, ailevi problemleri oluyor, yorgun düşüyor ama bırakmıyor. O yüzden ona saygım çok büyük, onun da işine saygısı çok büyük.

Bir de şu konu önemli: İlk geldiğimiz yıllarda 300 bin dolar bandında çok iyi oyuncular bulabiliyorduk. İyi scouting, iyi iletişim ve doğru pazarlıkla bunu yapabiliyorduk. Ama şimdi G-League, Çin, Asya ligleri — özellikle Japonya — çok ciddi paralar ödemeye başladı. Artık 700-800 bin dolarlardan bahsediyoruz. Bu makas çok açıldı ve iyi oyuncuyu buraya getirmek zorlaştı.

Biz yine de iyi fiyatlara kaliteli oyuncular getirmeyi başarıyoruz. Şu anda sanırım bütçe sıralamasında 8. sıradayız. Oyuncular burayı bir sıçrama noktası olarak görüyor. Axel Bouteille, Jones, Erkan Yılmaz gibi isimler buradan daha iyi yerlere gitmeyi hedefliyor. Bizim organizasyona ve hocaya güvendikleri için de tercih ediyorlar. Bu da pazarlıkta elimizi rahatlatıyor.

Soru: Yeni sezon kadro planlamasında özellikle nelere dikkat ettiniz?

Cevap: Biraz daha sert, sağlam ve mücadeleci bir ekip kurmak istedik. Bunun yanında potansiyelini tam olarak ortaya koyamamış ama hedefleri yüksek olan oyunculara yöneldik. Şu ana kadar gördüğüm kadarıyla Smith ve kaptan Doğuş takımı sahiplenme ve çalışma anlamında farklı bir seviyedeler. Bu da tüm takımı olumlu yönde etkiliyor.

Takım kimyasından, arkadaşlıktan çok memnunum. Çabuk kaynaştılar. Kyle Allman, Marco Simonovic milli takımlarından geç katılmalarına rağmen hemen adapte oldular. Tabii sakatlıklar üzücü oldu ama bu da sporun bir parçası. Örneğin Kyle Alexander, birçok teklif almasına rağmen daha uygun bir fiyata bizi tercih etti çünkü geçen seneden yarım kalmış bir hikayesi vardı. Oyuncular, koça çok güvendikleri için aradaki fiyat farkı çok büyük olmadığı sürece hocayı ve organizasyonu seçiyorlar.

Soru: Bu sezon EuroCup’ta birçok takım başka organizasyonlara geçti. Sizin bu sezonki Avrupa hedefiniz nedir?

Cevap: Bizim için hedef her zaman EuroLeague. Çünkü biliyoruz ki kimse gelip bize “Al 10 milyon, takım kur, EuroLeague’e çık” demeyecek. Sen mücadele ederek, zorlayarak o noktaya gelmek zorundasın. Daha önce yaşadık; oraya geldiğimizde bize, “EuroLeague çıkarsa biz takımı destekleyeceğiz” dediler. Umarım yine oralara gelip o sözü alabiliriz.

Bahçeşehir ve Beşiktaş’ın bütçeleri bizden daha yüksek ama onların da kadrolarını çok iyi biliyorum. İyi basketbol oynuyorlar. Umarım son kıran kırana anlarda biz üstün geliriz. Hapoel’in de güçlü bir kadrosu var.

Bir şeyi net söyleyeyim: Avrupa’da biz her Türk takımına milli takım gibi bakıyoruz. Gönül ister ki hepimiz başarılı olalım ama hedefimiz her zaman en yükseği zorlamak.

Soru: Taraftarın etkisini nasıl görüyorsunuz? Özellikle finale kaldığınız sezonda neredeyse tüm maçlar kapalı gişe oynandı. Geçen sezon biraz düşüş olsa da yine de 6-7 bin taraftarın salona geldiğini biliyoruz. Bu büyük bir destek. Ankara’nın tek takımı olmanız da farklı bir sorumluluk getiriyor. Bunu nasıl yönetiyorsunuz?

Cevap: Öncelikle şunu söyleyeyim; gerçekten bizi sahiplenen bir taraftar kitlesi var. Düşüş yaşadığımız dönemlerde bile 6-7 bin kişinin tribünde olması çok değerli. Ne olursa olsun yaklaşık 3 bin kişilik bir kemik kitlemiz var ve bu çok kıymetli.

Biz bu desteği büyütmek için üniversitelerle, kurumlarla iş birliği yapıyoruz. Şu an 6-7 üniversiteyle anlaşmamız var. Emniyet, askerî kurumlar ve onların aileleri de maçlarımıza yoğun ilgi gösteriyor. Eski dönemde biraz daha mesafeli bir kimlik vardı, biz bunu değiştirdik. Hem oyuncularımız hem hocamız hem de biz, herkesle çok daha yakın ilişkiler kuruyoruz.

Bir de Ankara’nın kış aylarında sosyalleşme seçenekleri sınırlı. İnsanlar ya AVM’ye gidiyor ya sergilere gidiyor ya da maça geliyor. Maçın heyecanını da çok seviyorlar. Taraftarımız en kötü oyunumuzda bile son dakikaya kadar destekledi, tribünü terk etmedi. Küfürsüz, saygılı bir ortam var. Bu da bizi çok olumlu etkiliyor. Çünkü sonuçta markamızı temsil ediyoruz.

Tabii Başkent’in tek takımı olmak bize sorumluluk yüklüyor. Keşke Ankara’da başka takımlar da olsa; rekabet hem şehre hem basketbola katkı sağlar. Ama şu an bu yükü biz üstleniyoruz. Belki gelecekte TED Kolejliler, DSİ gibi kulüpler tekrar Süper Lig’e ya da TBL’ye döner. Bu, gençlerin ve ailelerin spora yönelmesi açısından da çok faydalı olur.

Soru: Geçen sezon yerli rotasyonda bazı eksikler vardı. Bu sezon o bölgeye önemli eklemeler yapıldı. Özellikle Doğuş gibi her zaman sahada bırakabileceğiniz bir oyuncu geldi. Rotasyon konusunda bu sene daha rahat bir tablo var diyebilir miyiz?

Cevap: Kesinlikle. Silahlarınızın daha fazla olması bizi çok rahatlatıyor. Mesela Berkan’dan başlamak gerekirse, geçen sezon inanılmaz bir profesyonellik örneği gösterdi. Yemesi, içmesi, uyku düzeni, antrenman disiplini… Gerçekten hayatımda gördüğüm en profesyonel oyunculardan biri. Çalışmanın hakkını aldı diyebilirim. Bu sezon çok daha özgüvenli ve büyük oynuyor.

Berkan’ın yanında Doğuş, Emircan, Yavuz büyük enerjiyle çalışıyor. Berkan Durmaz da eğer hırsını doğru yönetip o enerjisini tamamen sahaya yansıtabilirse çok farklı bir seviyeye çıkabilir. Geçen sezon bunun sinyallerini verdi.

Ata Kahraman’ı da çok beğeniyorum. Tabii basketbol anlamında biraz daha yolu var, hata yapmadan oynama sorumluluğunu kazanması zaman alacak. Ama biz zaten onu eğitmek, geliştirmek için buradayız. Alt yapıdan da arkadaşlarımız geliyor. Özellikle Atakan’dan büyük beklentimiz var. Arda’yı ise Balıkesir’e kiraladık. O da TBL’de oynayarak gelişimini sürdürecek.

Kısacası hem tecrübeli oyuncularımızla hem gençlerimizle rotasyonu güçlendirdik. Umarım bu sezon onlar da sahada süre bulup, emeklerinin karşılığını alacaklar.

Soru: Bu sezon Süper Lig’de bütçelerin çok yükseldiğini görüyoruz. Fenerbahçe zaten ayrı bir noktada ama Beşiktaş, Bahçeşehir, Galatasaray da ciddi yatırımlar yaptı. Yeni gelen Trabzon, Erokspor gibi ekipler de güçlü bütçelerle lige girdi. Siz genel tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Gerçekten çok zor bir lig bizi bekliyor. Avrupa zaten ayrı zor ama bu sezon Süper Lig’in de her zamankinden daha rekabetçi olduğunu düşünüyorum. Normalde kafanızda “şu takımlar play-off yapar” diye 7-8 takım sayarsınız ama bu sezon ilk 8’i söylemek gerçekten çok zor. İlk 8’e girmek bile başlı başına büyük bir başarı olacak.

Bizim açımızdan hedef şöyle: Ben kendi adıma sağlıklı kalan ve takım kimyasını iyi kuran ekibin sivrileceğini düşünüyorum. Çünkü herkesin kadrosunda yetenek var. Bizim organizasyonumuz zaten zorlayan bir yapı. Hocamız da çok talepkâr. Oyuncuların hedefi yükseltmesine, kendilerini zorlamasına önem veriyoruz.

Dolayısıyla net bir sıralama hedefi söylemek istemem ama hem Türkiye’de hem Avrupa’da iddialı olacağımızı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Öncelikle herkes için sağlıklı bir sezon diliyorum.

Soru: Melih Tunca ayrıldı, Kerem Konan ise 2004 doğumlu olmasına rağmen NCAA’e gitti. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Cevap: Zaten artık Türk oyuncuların da oraya yöneldiğini görüyoruz. Genç isimler fırsat buldukça gitmek istiyorlar. Direkt Telekom’da bir sene oynayıp ardından oraya gitmeyi tercih edenler oluyor. Buradaki asıl mesele şu: Şu anda bir gidiş var, kesinlikle. Ama hepsi orada oynayamayacak. Peki sonrası nasıl olacak? Bir süre sonra bu durumun dönüşleri de olacak. İlk yıllar biraz sancılı geçiyor, sanki oyuncu kaybediyormuşuz gibi hissediliyor. Ama zamanla normalleşeceğini ve bir sirkülasyona dönüşeceğini düşünüyorum.

Burda tabloyu doğru okumak gerekiyor. Çünkü burada 10 milyon lira kazanabilecekken, orada 1 milyon dolara gitmeyi tercih ediyorlar. Birincisi çok gençler, ikincisi çok büyük paralar kazanıyorlar, üçüncüsü orası Amerika ve dolar üzerinden kazanç sağlıyorlar. Ama mental olarak hazır olmaları şart. Burada menajerlerin, en başta da ailelerin çok büyük rolü var. Çocukları doğru yönlendirmek gerekiyor, yoksa kaybolup gidebilirler. Orası bambaşka bir dünya ve gerçekten çok odaklanmaları lazım.

Şunu da unutmamak lazım; herkes Michael Jordan ya da LeBron James gibi başarıya programlı değil. Oradaki çocuklar büyük paralar kazanıp, maddi özgürlüklerini elde ettikten sonra Türkiye’ye döndüklerinde onları yeniden motive etmek kolay olmayacak. Umarım basketbolun içinde başarılı olup, o motivasyonu bulurlar. Ama maddi özgürlük ister istemez karakteri etkiliyor. Döndüklerinde özgüvenli olmaları çok iyi, ama o özgüven gevşekliğe dönüşmemeli. Eğer dönüşürse işte o zaman sıkıntı yaşarız.

Soru: Son olarak Erdem Can’ı sormak isterim. Türkiye basketbol tarihine iz bırakabilecek potansiyele sahip bir koç olarak görülüyor. Onunla ilişkiniz nasıl? Efes’te geçirdiği dönemden sonra geri dönüşüyle ilgili kafanızda soru işareti oldu mu?

Cevap: Öncelikle şunu söyleyeyim, Erdem’le bizim ilişkimiz riskli bir ilişki. Çünkü normalde bir genel menajer ile başantrenörün bu kadar samimi olmaması lazım. Ama bu kontrol edebileceğimiz bir şey değil. Ona hem özel hayatında hem iş hayatında çok büyük saygım ve sevgim var. Bu da “sadece profesyonel kalalım” anlayışını ortadan kaldırıyor. Riskli mi? Riskli. Ama ben kendisine çok büyük bir gönül bağıyla bağlıyım ve çok inanıyorum.

Başarısızlık konusuna gelirsek; hayatta yaşadığımız şeyler hep bir grafik gibi yukarı doğru gitmiyor. Krizler oluyor, hatalar yapıyoruz ve bu hatalar bizi geliştiriyor. Erdem’in Basketbol bilgisi, çalışkanlığı, detaylara olan hakimiyeti çok büyük. Duygusal tarafları da var ama zamanla tecrübe kazanıp bunları dengelediğinde çok güçlü bir karışım ortaya çıkacak.

Umarım uzun yıllar birlikte çalışabiliriz. Başkanımız da aynı şekilde düşünüyor. Onun mutluluğu bizim mutluluğumuz. Bizim için önemli olan organizasyonu büyütmek. Benim Erdem’le tanışmam 20 yıl öncesine dayanıyor. 2003’te başladı bu hikaye. O zamanlar asistan koç olarak sahadaydı, ben de oyuncuydum. İlk andan itibaren “bu adam farklı” demiştim. Bugün de aynı şekilde düşünüyorum. Umarım herkes için çok hayırlı ve sağlıklı bir sezon olur.

BENZER HABERLER

1 Yorum

  1. Çocuklar abd’de dolar kazanıyor tabii de burdakilerin çoğu da dövizle para kazanıyorlar onu da söylesene.
    Ayrıca varlık fonundaki yani vatandaş vergileriyle fonlanan Telekom gibi bir şirketin profesyonel rekabet eden spor kulubü olması vatandaşa tasarruf yapın denilen bir yer ve zamanda doğru ve etik mi? Topla gençleri onların gelişimi için mücadele et o zaman tamam ama benim vergimle 4-5 milyon euroluk takım kurmak olmaz. Bu sözler Halkbank, Vakıfbank, Ziraat gibi varlık fonundaki bankaların voleybol takımları için de geçerli…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler