Ne güzel demişler, bir musibet bin nasihatten iyidir diye!
İki uzatmada gelen Gürcistan yenilgisi, maç sırasında ve sonunda yaşanan olaylar, Furkan Korkmaz’ın soyunma odasına giderken uğradığı saldırı, hakemlerin kural hataları ve sonrasında FIBA’nın maçın tekrarı için yaptığımız itiraza verdiği “akıl dışı” ret kararı Milli Takımımız’ı görmeyi istediğimiz “motivasyon” seviyesine çıkarmayı başardı!..
Savunmamız da, oyun içi istikrarımız da, sahadaki duruşumuz da vücut dilimiz de, kazandığımız ilk iki maçta da, kaybettiğimiz Gürcistan mücadelesinde de iyi sinyaller vermiyordu. Kamuoyunun ortak görüşü de Ay-Yıldızlı ekibin, sahip olduğu potansiyeli bir türlü sahaya yansıtamadığı gerçeğiydi.
Gürcistan maçında Sanadze’nin önce saha içinde Furkan Korkmaz’a sarfettiği çirkin sözler, ardından oyuncumuza soyunma odası koridorlarında yine bu oyuncu ve iki takım arkadaşı tarafından yapılan saldırı, tüylerimizi diken diken etmişti. FIBA’nın, kural hatası için yaptığımız itirazı da akıl almaz gerekçelerle reddetmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ve Milli Takımımız, tüm bu olan bitenlere beklenen reaksiyonu sahadaki mücadelesi ve savaşımıyla verdi.
Kaotik atmosfer, Milli Takımımız’ın hırsından savunma sertliğine, kararlılığına, enerjisine kadar fayda sağlayan “pozitif” unsur oldu. En önemlisi de başından beridir uzun vadeye yayamadığımız savunma sertliğini bu kez maçın 35 dakikasında mükemmele yakın uygulamamızdı. İki uzun Sertaç ve Alperen’le başladık maça… Zaman zaman Ercan Osmani onları dinlendirirken, maç boyunca bu plana sadık kaldık. Kısalar bu kez ısrarla eşleştikleri oyuncuyu takip edip, perdelemelere takılmamaya azami özen gösterdiler. Bu da hep eleştirdiğimiz uzun savunmasında Alperen, Sertaç ve dünün yıldızlarından Ercan’ın elini güçlendirdi. Sadece ilk yarının son 4 dakikasında rotasyon devreye girdiğinde aksadık, Eksik olan bu detayı layığıyla yerine getirdiğimizde hücum da daha iyi işliyor. Orada da agresif olunca Belçika’nın direnci daha oyunun başında kırıldı. İlk periyotta 6 sayı üretebildiler. Rakibe kazanamayacağını hissettirdik bu kez…
Alperen, daha ilk periyottan Belçika uzunları Gillet ve Bako’yu Sertaç’la birlikte hallaç pamuğu gibi attı adeta. Onları hem faul problemine soktu hem de hücumda denize döktü genç pivot. Furkan 16 sayı, 5 ribaundla parlarken, kenardan beklenen ekstra katkı ise Ercan Osmani ve Şehmuz Hazer’den geldi. Cedi’nin durgun olduğui, Larkin’in yine pek etliye sütlüye karışmadığı günde Belçika’yı, şu ana kadarki en iyi, en rahat maçımızı çıkararak 15 farkla devirdik. Ve dünkü diğer maçların ardından ilk iki sırayı da garanti altına aldık.
En önemli sıkıntımız olan savunmayı, turnuvanın başından beri olmamız gereken çizgiye getirdik. Şurası bir gerçek ki biz zoru seviyoruz…
Bugün İspanya ile grup finalini oynayacağız. Çapraz grubumuz, turnuvanın en güçlü grubu ve orada da kimin kaçıncı sırayı alacağı henüz net değil. Net olan tek şey, karşımıza kim çıkarsa çıksın işimizin şu ana kadar olduğundan çok daha zor olacağı. Neyse ki, zoru seviyoruz!.. O yüzden umutluyuz…